Çocuktum, ufacıktım dediğim zamanlarda şeker gibi bayramlar yaşardım. Bu şeker gibi bayramların, Ramazan Bayramı mı, Kurban Bayramı mı olduğu önemli değildi. Çocukça aklımda bayram, benim için “Para Bayramı” idi. O zamanlarda bayramın şekerleri de daha tatlıydı. Benim mendilli bayram anılarım hiç olmadı. Sanırım benden sonraki nesillerin şekerli anıları da olmayacak. Yokluklar içinde büyüyen bir neslin çocuğu olmadım ben. Savaş korkularının hemen sonrasında dünyaya geldim. Üstelik Kıbrıslı Türkler için hayatın yeni yeni tekrar kökleşmeye başladığı, 1970’lerin sonu, 1980’lerin başında büyümek, ruhumuza çok şey kattı. O zamanların oyuncaları hem çok daha dayanıklıydı, hem de bu kadar fazla değildi. Aslında oyuncaklara şimdi çocuklar kadar kötü de davranmıyorduk biz. Biz, İngiltere’den gelen oyuncaklara hayranlık duyar, özellikle İngiltere’ye göç eden ve tatil için gelen soydaşlarımız bizim için çikolata anlamına da gelirdi. Türkiye’ye tatile giden, Türkiye’den tatile gelenler lokum getirir, eğer pişmaniye gelirse çok şaşırır ve mutlu olurduk. Şimdi lokumun adı bile geçmiyor. Üstelik beyaz ambalajlara sarılmış, pembe veya mavi marka yazısı ile bol tozşekerli lokumların olduğu bir dönemin çocukluğunu da yaşadım ben. Zaman çok değişti. Artık Atatürk’ün rengi bile çocuklar tarafından daha kolay fark ediliyor. Üstelik, el öpüldüğü zaman, para beğenilmezse, çocukların surat ifadelerinin kolayca değiştiğine de tanık olabiliyorsunuz. Ramazan’da iftar ezanları vardı. İftar masasında iftar duası radyo veya televizyondan dinlenir, tekrarlanırdı. Çevremizde çok daha fazla oruç tutan bulunurdu. Öte yandan şimdi, kandilin adı tatil ile özdeşleşti. Vatandaşımız kandil olduğu zaman, ne kandili olduğunu bilmeden önce tatil mi, değil mi onu anlamaya çalışıyor. Bayram sabahlarının çok daha hareketli olduğu, erkeklerin camiye gittiği, dinin kimsenin malı olmadığı zamanları biliyorum. O zamanlarda köy yerlerinde ayrımcılık olmadan, kimseyi ötekileştirmeden teravih namazlarına gidilen zamanları da yaşadık biz. Hatta cenaze namazlarında, saf tutmak konusuna bile şimdilerde şüphe ile bakıyoruz. Tüm samimiyetimle dinin sorgulandığı zamanlardayız. Hal böyle olunca bayramların da anlamı ve değeri değişti. Babam, yeğeni Necati Kanizi’nin, Köfünye çatışmaları yaşandığı 24 Kasım 1967’de, ilk kurşunlar atılırken, köy minaresinden ezan okumasını sürekli anlatır. Üstelik o zamanları düşündüğümde, Necati abinin hızlı hızlı ezan okumasını adeta duyumsarım. Biz değiştik. Yanlış siyasetlerle artık hiçbir bayramımızın tadı kalmadı. Çocuk ruhumuz kirlenirken, dini kopmalar da yaşadık. Her şey yanlış siyasetin ekseninde, insana, topluma, ilişkilere ve yaşama küstürülmemizden geçti. Geçmişe garip bir özlemim var. Eski ilişkileri özlüyorum. Şeker gibi bayramlara şimdi geçmişten çok daha fazla ihtiyaç duyuyorum. [divider] Sayın Süleyman Ergüçlü, kızınız Hazar, bayram tatili nedeni ile adaya gelmiş. Hal böyle olunca keyfinize diyecek yokmuş. Hazar’ın başarıları artık sizi bile aşmaya başladı. Onun başarılarını gördükçe bizimde göğsümüz kabarıyor. Sayın Ferdi Sabit Soyer, CTP’de yaşanan son gelişmelerin ardından, partinin her yıl organize ettiği bayram tebrikine katılıp katılmayacağınız merak konusu oldu. Sizin bu bayramda da Dudu hanımla beraber, evde torunları bekleyeceğinizi öğrendik. Umarız bu bayramda yağlı yemeklerden uzak durursunuz. Sayın Mehmet Harmancı, işten çıkarmaların gündemde olduğu şu sıralar, disiplin kurulunuza da yoğun mesai yaptıracağınızı öğrendik. İşçileriniz ise, bayramlıklarının ödenmemesinden dolayı bu bayrama buruk girmiş. Sanıyorum hem para, hem de ortak yol bulmak için yoğun uğraşınız sürüyor. Sayın Önder Sennaroğlu, çiftçiler, yaptığınız açıklamalar ile bayrama oldukça mutsuz girerken, küçükbaş hayvan üreticileri ise Doğrudan Gelir Desteği’nin tek ödeme halinde gerçekleştirilmesinden dolayı memnuniyetlerini dile getiriyor. Dengeyi kurma konusunda biraz daha fazla çalışırsanız, sizinde başınız rahat olacak. Sayın Prof. Dr. Hüseyin Gökcekuş, şu sıralar YÖDAK konusunda ciddi tartışmalar yaşanıyor. “YÖDAK’ın görev ve yetkileri ile aslında ülkede pek bir işe yaramadığı” eleştirileri yapılırken, baskı ve yönlendirmelere açık olduğunuz üniversitelerin üst düzey yetkilileri tarafından her fırsatta dile getirilmekte. Sayın Adem Kavaz, son dönemlerde yayıncılık konusunda ciddi gelişim gösterdiğiniz ortada. Ayni istikrarı sürdürürseniz bundan 10 yıl sonra hiç kuşkusuz ülkenin sözü geçen gazetecilerinden birisi olacaksınız. Umarız, televizyonun farklı alanlarında da projeler geliştirirsiniz. Sayın Erol Uçaner, şu sıralar vücudunuzun ve kaslarınızın sınırını aşırı derecede zorladığınızı görüyoruz. Sağlıklı kafa sağlıklı vücutta bulunur sözüne katılamıza karşın spor salonunda daha az zaman geçirmeniz gerektiğini düşünenlerdeniz. Öte yandan biz doktor değiliz ama vücudunuzu daha fazla geliştirmenize de gerek yok gibi gözüküyor. Sayın Birikim Özgür, daha önce anlaşıp bir türlü yerine getiremediğimiz öğle yemeği randevumuzun üzerinden uzun zaman geçti. Sanırım bu kez hesabı siz ödeyeceksiniz. Tez zamanda yemeğe çıkıp, kaybettiğimiz zamanı telafi etmemiz gerek. Fıkra Gelen gideni aratır Köyün birinde bir mezar soyguncusu varmış. Cenaze gömüldükten bir gün sonra mezara bir gidilirmiş ki, mezar soyulmuş. Bütün ziynet eşyaları çalınmış. Köylü bu mezar soyguncusunu bilirmiş bilmesine de bir türlü yakalayamazmış. Gel zaman git zaman bu böyle sürüp giderken mezar soyguncusu ölüm döşeğine düşmüş ve oğlunu çağırarak: - Bak oğlum. Ben bu güne kadar sizin rızkınızı mezar soyarak çıkardım. Şimdi ölüp gidiyorum. Arkamdan tüm köylü bayram yapacak. Bir kişi bile 'Allah rahmet eylesin' demeyecek. 'oh bee öldü de kurtulduk' diyecekler, diye itirafta bulunmuş. Bu olay oğlanın çok gücüne gitmiş. Babasına: - Baba sana söz veriyorum herkes arkandan rahmet okuyacak demiş ve derken mezarcı ölmüş. Bütün köylü bayramda. Birkaç gün sonra köyde gene bir cenaze. Ama köylünün içi rahat. Cenaze tüm ziynetiyle beraber gömülmüş. Bir gün sonra mezarlığa gidildiğinde oda ne! Mezar gene soyulmuş ve eskisinden farklı olarak cenazenin kıçına koca bir kazık çakılmış. Köylüler bunu görünce: - Yahu Allah Rahmet eylesin A.. efendide mezar soyardı ama hiç olmazsa kazık çakmazdı demişler. [caption id="attachment_30991" align="alignnone" width="275"]
ESKİ FOTOĞRAFLAR Yıllar yıllar öncesine bizleri geri götüren bir çocukluk anısı. Resimde milletvekili Özdemir Berova, Dr. Kandemir Berova ile birlikte.