AS TV’de yayınlanan Akşam Üzeri programını bitirmiş davetli olduğumuz Sibel Siber’in manifestosunu açıklayacağı Atatürk Spor Salonun yolunu tutmuştuk. Bizim hafif hafif çileşir, Türkiye kökenlilerin çiseler dediği, biraz da ‘Ahmak ıslatan’ diye tabir ettiğimiz yağmura pek aldırmadan Ayşemden’i kırmamak ve isteğini yerine getirmek için yağmura rağmen salona ulaşmaya çalıştık. Salon girişinde gözlerimiz bizi davet eden, değerli dostum Ayşemden’i aradı. Salona bile girmekte zorlandığımız bir mahşeri kalabalık arasında Ayşemden yerine sevgili dostlarımız Yılmaz Öztürk ile Kadri Fellahoğlu’nu bulduk. Hoş sohbet derken sevgili Mustafa sayesinde salona girebildik. Bir kısım gazetecinin ceylan derili olmasa bile güzel koltuklarda bizim gibi garibanların da beyaz plastik sandalyede izleme olanağı bulduğu manifesto açıklama toplantısında görselliğe oldukça önem verildiğini gördüm. Ferdi Sabit Soyer’in ve Naci Talat’ın gümbür gümbür, Özkar Hocam’ın kendine has yumuşak üslubu ve Mehmetali Talat’ın ekranlardan nakledilen heyecanlı konuşmalarından sonra Sayın Yorgancıoğlu’nun, Münir Nureddin Selçuk’un uzayıp da giden o tren yolları şarkısı gibi uzayan konuşmasını her kelimesi arabın balyozu gibi kafamıza ine ine dinlemek zorunda kaldık. Arabın yalallisindeki gibi döblekten, davula, davuldan zurnaya geçiş taksimlerinin bolca yapıldığı konuşmadan sonra Cumhurbaşkanı adayı Sibel Siber’in konuşmasını da dinledik. Sayın Siber’in belki Ferdi Bey, Naci Talat ve Sayın Talat gibi gümbür gümbür konuşması yoktu. Ama çözümden bol bol bahsettiği konuşmasında o akıcılıkta yoktu. Çözümden bahsederken vatandaşın anasına tambura çaldırtırken ödeyemediği borcu nedeni ile hapishanede ömür törpüleyen eşini beklerken, söylediği bekledim de gelmedin şarkısından, babasına da mapusane dört duvar türküsünü söyleten o bileşik faiz ve dibe vuran ekonominin yarattığı yıkımdan da bahsetmesini bekledim. Heyecanını, dur durak demeden ilçe ilçe gezmesindeki yorgunluğunu yüzünde okuduk. Bu yorgunluğu sanırım konuşmasını da etkiledi. Kar tanelerinin, birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu gösterttiği gibi CTP’nin ilerisi için ümit veren ve müthiş moral kaynağı gençlerinin salonu doldurarak yaptıkları coşkulu tezahürat da göze çok hoş geldi. Heyecanı yüzünden okunan Sibel Siber, salonu dolduran kalabalığa bence kanmamalı. İnsanlar bu kadar kirli olmasaydı belki yağmura da gerek kalmazdı diyenlerdenim. Çünkü o kalabalık arasında düğün dernek, seçim meçim bittikten sonra hesaplaşmalar başlayacak. Başkanlık yarışında Yorgancıoğlu’na bayda (Çalım) atmak isteyecek olanlar Cumhurbaşkanlığı Meydan Muharebesini kazanan bir Yorgancıoğlu’nu dövemeyeceklerine göre Sibel Siber’in kaybetmesine oynayarak onun üzerinden onu dövmeye çalışacak. Örnek mi? Meydan Laurus, Cilt 2 sayfa 4, Mağusa Belediye Seçimleri Başkanlığı. Meydan Laurus Cilt 3 sayfa 6 Girne Belediye Başkanlığı seçimleri ve Meydan Laurus cilt 1. Sayfa 2 Lefkoşa Belediye Başkanlığı Seçimlerine bakan ne demek istediğimi anlarlar. Birde Sayın Siber’e 2009 yılını hatırlatmak isterim. 2009 yılında Milletvekili seçimleri esnasında hem de CTP’nin hükümet olduğu dönemde Girne Kapısında yapılan ve mahşeri bir kalabalığın katıldığı miting vardı. Seçim sonrasında sanırım yüzde 29 oy ile CTP muhalefete düşerek iktidarı UBP’ye kaptırmıştı. Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun yaprakları yine de yere düşer. CTP şu anda iktidar ve o ulu ağacın sahibidir. Gıccaccık ve oğlancığın işe girmesi için hükümete yağlama ve grasolama yapanlar Siber’e umut vermiş olabilir. Ama menfaat limanına varamayanların o umudu bittiği anda mum söner. Uzun lafın kısası, hanımlığını, duruşunu ve son zamanlardaki çıkışını beğeni ile izlediğim Sibel Siber’in perde arkası oyunlarını da yan gözü ile takip etmesi gerektiği inancındayım. ***** Kanseri yendi Sosyal Devleti yenemedi !… Kanser ile mücadele eden ve Kanseri yenen, ancak maddi sıkıntı içerisine düşen Halk Ozanı Ertuğrul Akgül, 16 yıl para almadan kültürüne hizmet verdiği devletten yardım beklerken hem sokağa atılmak isteniyor hemde eşyalarına haciz getirilerek eşyasız bırakıldı. Sosyal Devlet olarak nitelendirilen KKTC’de hükümetlerin yanlış uygulamalar ve sistemsizlik yaşamın zorlaştırılmasına neden oluyor.