KKTC’de yaşamak her zaman büyük fedakârlık gerektir deriz. Elektrik fiyatlarında uç noktaları, gümrükte Allah ne verdiyseyi, insan yaşamında ise yapılan büyük hatalarda ‘Pardon’ları oynayan bir memleket düşünün. Ve aklınıza KKTC’yi getirin.
Gönül kime söz vermişse, aşk onda muhteşemdir diyen atalarımızı yanıltmamak için bizde gönlümüzü KKTC diye isimlendirilen coğrafyaya verdik. Ve o büyük sevgiyi onunla yaşamaya çalıştık. Ne yardan nede serden vazgeçeriz diyerek bu büyük aşkımızdan vaz geçmemeyi kendimize ilke edindik.
Ancak Afroditin kırmadık ceviz bırakmadığı bu fettan Ada’da bizim büyük aşkımızı ellemekten duramayan siyasilerimiz, üst düzey bürokratlarımız ve yöneticilerimiz onu Afrodit’ten beter bir duruma getirdi.
Yatırım diyoruz. Güzel de yatırım dıştan veya içteki iş adamlarının, müteşebbislerin pamuk ellerini ceplerine atmakla olur. Siz yatırım yapan insanı hayatından bezdirir, tövbe bir daha mı deme noktasına getirirseniz ve yatırımı ‘Batırım’ noktasına taşırsanız o yatırımcının ayakları münasip yerine vururcasına kaçar ve onun ayaklarından çıkan tozunu bile görmezsiniz.
İnsanı yaşatan hayallerse, öldüren de gerçeklerdir diyoruz. Türkiye’de ekonomi çok bozuldu. 8 ay sonraya çek yazılıyor. Nakit dönmüyor diyen oğlum boğulacaksam derede değil, okyanusta boğulayım diyen düşünürlerin aksine ben okyanusu değil dereyi tercih ettim diyerek makinelerini KKTC’ye getirmek istedi. En büyük hayali de bu oldu. Ancak buradaki gerçekleri görünce ‘Tövbe’ çeker oldu.
3 Tıra 17 bin TL civarında nakliye ödeyerek bazı makinelerini KKTC’ye taşıdı. Orada satın aldığı makinelerin faturalarını da gümrüğe teslim etti. Bir hesap bir kitap aşağı yukarı kendi makinelerine 5-6 bin TL KDV, Vergi ödeyeceğim diye düşünürken karşısına gümrük komisyoncusunun alacağı ile ilgili 17 bin TL çıktı.
Yani faturadaki miktarın tam tamına 3 katından fazla bir rakam ile karşı karşıya kaldı. Gümrükçü her zaman kendilerine yakıştırılan para mı yedi yakıştırmasından uzaklaşmak için faturayı değil kendine göre rayiç bedeli üzerinden bir miktarı vatandaştan ister. Sen istediğin kadar ama bu mal o kadar etmez der. Gümrükçü haklı olarak kendini kurtarmak için bildiğini okur.
Gelen mal elektrikli ise EMO’dan izin al. Bilmem hangi daireden imza ve mühürü o faturalara bastır. Müdür içeride yok gelince imzalar denilerek günlerce bekle. Kısacası bitmeyen senfoni gibi bitmeyen bürokrasi ile uğraş babam uğraş dur.
Bakın sistemsizliği sistem yaptık. Bir dairede bitecek iş binbir gece masalları gibi binbir dairede bitiyor. Memura neden diye soruyorsunuz ama bürokrasi öyle diyor. Hay sizin bürokrasinizi öpeyim diyeceğim ama vazgeçtim demeyeceğim.
Beyler hayatı bizlere müsvedde yaşatmayın. Sonra bunu temize çekmeye sizin vaktiniz olmayabilir. Sandığa gömülür ve mahalleye bay bay dersiniz.
Bayramdan önce gelen bir mal bayram bittikten 4 gün sonra kurtarılabiliyorsa yerim ben sizin bürokrasinizi.
Yatırım mış? Londra’lıları buralara yatırım yapmaktan tövbe ettirdiniz. Yabancılar paçalarını, eteklerini toplayarak kaçırdınız. Şimdi sıra bize mi geldi?