Siyasi Eşitlik Nedir?

Cenk DİLER

Geçen günlerde iki gün süre ile İKİ KESİMLİLİĞE değinmeye çalışmıştık. Bilgi kirliliği ve dezenformasyonlar içerisinde halkı yanıltmaya ve kaos (kargaşa, karışıklık, keşmekeş) yaratmaya çalışanlara karşı ancak “bilgi” sayesinde mücadele edebiliriz. Sıra SİYASİ EŞİTLİK kavramını açıklamaya geldi. 11 Şubat 2014 Ortak Metni, Sayın Dr. Derviş Eroğlu’nun imzasını taşımaktadır. Uzun yıllar sağ kesimin liderliğini yürüten Dr. Derviş Eroğlu’nun –vatanı satma- niyeti olmadığını tüm dünya ve Kıbrıs Türkleri bilmektedirler. Aslında tek bir Kıbrıslı Türkün bile vatanı satma niyeti taşıdığı hakkında, en ufak bir kuşku dahi taşımamaktayım. Ortak Metinin 3’ncü maddesi aynen şöyledir: “Çözüm, ilgili Güvenlik Konseyi Kararlarında ve Doruk Antlaşmalarında belirlendiği üzere, iki toplumlu ve iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon zemininde olacaktır.” (http://www.kktcb.org/upload/pdf/11subat.pdf ). Kıbrıslı Türkler ya da Kıbrıslı Rumların bu kavramı nasıl yorumladıklarından çok, değerli olan, dünyanın bunu nasıl yorumladığıdır. “BM Genel Sekreteri, 1990 tarihli, S/21183 sayılı raporunda “siyasi eşitlik” kavramının nasıl yorumlanması gerektiğini açıklamış ve BM Güvenlik Konseyi de, 1991 tarihli, 716 sayılı kararında, İKİ TOPLUMUN SİYASİ EŞİTLİĞİNİ, Genel Sekreterin bu raporunda yorumladığı şekliyle, Kıbrıs sorununun çözümündeki TEMEL BİR İLKE olarak teyit etmiştir. Genel Sekreter’in raporuna göre, “Siyasi eşitlik federal devletin tüm organlarında ve idarede eşit katılım anlamına gelmezken, benzer durumlar yanında şu yollarla hayata geçirilebilir: Kıbrıs Devleti’nin federal anayasası iki toplum tarafından oybirliğiyle (with the concurrence of-iki toplumun mutabakatıyla-) kabul edilecek veya değiştirilecek, federal devletin tüm organlarında ve bunların kararlarında HER İKİ TOPLUMUN ETKİLİ KATILIMI olacak, federal devletin toplumlarından herhangi birinin çıkarına AYKIRI uygulamalar yapılmasını engelleyecek önlemler alınacak ve İKİ FEDERE DEVLET EŞİT olacak, EŞİT YETKİ ve İŞLEVLERE sahip olacaktır. BM Genel Sekreteri’nin raporuna göre SİYASİ EŞİTLİK İLKESİ’nin doğurduğu sonuçlar nelerdir? Genel Sekreter’in raporunda yapılan ve yukarıdaki soruya verdiğimiz yanıtta yer alan yorumun doğurduğu sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. Siyasi eşitlik, federal devletin tüm organlarında ve idarede eşit katılım anlamına GELMEZ. Bu noktada BM Genel Sekreteri’nin yaptığı bu yorumda kullandığı “tüm” kelimesiyle iki sonucu birden yarattığını söylemek gerekir:
  • Siyasi eşitlik, federal devletteki tüm organlarda ve idarede iki toplumun EŞİT SAYIDA ÜYEYLE temsil edileceği anlamına GELMEZ.
  • Bu yorum, federal devletteki bazı organlarda ve idarede iki toplumun eşit sayıda üyeyle temsil EDİLEMEYECEĞİ şeklinde anlaşılmaz. Yani bazı organlarda siyasi eşitlik, ancak iki toplumun eşit sayıda üyeyle temsil edilmesi yoluyla sağlanabileceği konusunda görüşmeciler mutabık kalmışlardır.
  1. Aşağıdaki kurallar siyasi eşitliğin doğal sonucudur:
  • Birleşik Kıbrıs’ın anayasası tarafından ayrı ayrı kabul edilecektir. Anayasanın değiştirilmesinde de ayni yöntem izlenecek, yani toplumlardan herhangi birinin onay vermediği herhangi bir anayasa değişikliği kabul edilmemiş sayılacaktır.
  • Federal hükümetin tüm organlarında ve bunların kararlarında her iki toplumun etkili katılımı olacaktır. Burada etkili katlımdan kasıt, toplumların katılımının federal devletin organlarının kararları üzerinde belirleyici olmasıdır. Yalnız bu noktada, Genel Sekreter’in “etkili katılım”ı yalnızca karar alma aşaması için değil, organların oluşumu aşaması için de öngörmüş olduğunun altını çizmek gerekir. Bu da son derece anlaşılabilir bir durumdur. Çünkü verilecek olan kararların alınma aşaması kadar, bu kararların alınma süreci, yani kurullarda yapılan tartışmalar da önemlidir. O nedenle Genel Sekreter yaptığı yorumda “etkili katılım”ı hem organların oluşumunda hem de bu organların kararlarında her iki toplumun temsilcilerinin belirleyici katkısı olarak algılamıştır.

Bunun sağlanabilmesinin yolu, öncelikle her iki toplumun, federal devletin her organında anlamlı sayıda üyeyle temsil edilmesinden ve herhangi bir organın herhangi bir konuda karar verebilmesi için her iki toplumdan üyelerin olumlu oylarına ihtiyaç duyulmasından geçmektedir. Bugüne kadar gündeme getirilen birçok çözüm önerisinde yer alan, bir kurumun karar alabilmesi için, her iki toplumun o kurumdaki temsilcilerinin en azından bir kısmının olumlu oyuna ihtiyaç duyulmasını gerektiren düzenlemeler bu ilkenin hayata geçirilmesinin en önemli örnekleridir. Bu düzenlemelerin mantığı federal devletteki hiçbir organın yalnızca bir toplumu temsil eden üyelerin oylarıyla KARAR ALAMAMASIDIR.

  • Federal devletin toplumlardan herhangi birinin çıkarlarına aykırı uygulamalar yapmasını engelleyecek önlemler alınacaktır. Bu konuda alınabilecek önlemler, yukarıda, OYDAŞMACI DEMOKRASİ’nin tanımlayıcı unsurlarından biri olarak, “sayısal olarak azınlıkta olan toplumsal katmanın kararlara ETKİLİ KATILIMI” başlığı altında tartışılmıştır.
  • İki federe devlet eşit olacak, eşit yetki ve işlevlere sahip olacaktır. Federe devletlerin birinin diğerinden daha büyük ya da daha kalabalık olması, iki federe devletin statülerinin eşitliğini ZEDELEMEYECEKTİR.” ( Tufan Erhürman, 100 Soruda Kıbrıs’ta Federasyon” Işık Kitabevi, 2009, Lefkoşa, Sf. 70-74).

 Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı dün düzenlediği basın toplantısında olsun, 2015-2020 Cumhurbaşkanlığı Rehberinde olsun 11 Şubat 2014 belgesine bağlı olduğunu ifade etmiştir. 11 Şubat 2014 belgesinin kaynağını Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın imzaları bulunan 1977-1979 Doruk Anlaşmaları oluşturmaktadır. İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Hristofyas ile 23 Mayıs 2008 Anlaşması’nı yaparak bu temelleri daha da sağlamlaştırmıştır. İLKELER bunlar ise korkular niye? Korkutanlar ne murat etmekte?