Düşünün, Girne’de yaşıyorsunuz.
En değerliniz, eşiniz, anneniz, babanız, ya da çocuğunuz hastalanıyor.
Siz de can havliyle, hastanızı Girne Akçiçek hastanesine yetiştiriyorsunuz.
Mide kanaması geçirdiği anlaşılıyor ancak ne yazık ki, gerekli müdahale yapılamıyor ve Lefkoşa’ya sevk ediliyor.
Ancak yapılması gereken ilk müdahale yapılmadığı için sevk sırasında siz en değerlinizi kaybediyorsunuz.
Neden mi?
Çünkü hastanede dahiliye doktoru yok.
Yani Girne Akçiçek Hastanesindeki dahiliye kadrosu boş.
Kadrolu bir dahiliye uzmanı olmadığı gibi, hizmet alımı yapılan doktor da ameliyat olmuş.
Sonuçta doktor da makine değil, sağlık sorunları yaşıyorsa elbet ameliyat da olacak, gerektiğinde izin de kullanacak.
Sağlıktan sorumlu (!) bakan da , çözüm bulacak, yerini boş bırakmayacak.
Ama dedik ya, öncelikle yaptığı işte sorumluluk duyacak.
Ne yazık ki, her zamanki gibi, sorumluluk hissedilmemiş olacak ki, Akçiçek hastanesinde tek olan dahiliye doktoru ameliyat olunca bırakın dahiliye hastalarının mağduriyetini, hastanedeki iki nöbette boş geçmiş.
Şimdi diyeceksiniz ki, “nöbetlerin boş geçtiğini nereden biliyorsun, koca hastanede nöbet tutacak başka doktor yok muymuş ?” diye.
Ben demiyorum zaten, Akçiçek hastanesinin içler acısı durumunu da, nöbetlerin boş geçtiğini de, büyük bir rahatlıkla Sn. Bakan söylüyor.
Hangi Bakan mı?
Tabi ki, sağlıktan sorumlu (!) Sağlık Bakanı !!
Bunları söylemekle kalmayıp, “daha önce de bu sorun yüzünden hasta kayıpları ve hasta mağduriyetleri yaşandı” diyebilme rahatlığını da gösterebiliyor.
Başka bir ülkede, doktor eksikliğinden dolayı hastalar ölse ve Sağlık Bakanı da çıkıp böyle bir açıklama yapsa, halk
“ peki siz bostan korkuluğu musunuz?” der ve ilgili bakanın istifasını ister.
Ama burada olmaz demi?
Çünkü biz artık her anormalliği normal kabul eder olduk.
Doktorsuzluktan insanlar ölüyor, ateş sadece düştüğü yeri yakıyor, kimsenin sesi sedası çıkmıyor.
Cinayetten tutuklu adam ameliyata sokuluyor, kimsenin umurunda değil.
Öğretmen yok, kitap yok, öğrenen de öğrenmeyen de sınıf geçiriliyor, çocuklarımızın geleceği mahvediliyor, duyan yok gören yok.
Uyuşturucu aldı başını gitti, ama bizim çocuğumuza bulaşmadıkça sorun yok.
Doktor, öğretmen gibi bir çok alanda eksiklik yaşanmasının tek sebebi, “Göç Yasası” , göç yasasını çözüme kavuşturacak olanlar da hükümet ve meclis ama onlar da, çözmek yerine çıkıp rahat rahat, halktan daha fazla yakınabiliyorlar.
Sanki, yasayı değişip, düzeltecek olan Ciğerci Ahmet dayıydı da, o da rahmetlik oldu.
O yüzden de, doktoru da, öğretmeni de, hukukçusu da, memuru da, üç kuruşa çalışmak zorunda.
Evet artık hastanelerde doktor yok çünkü ömür verip doktor olmuş birisine üç kuruşa çalışmasını teklif ederseniz, tabi ki olmaz.
Adam evini dahi geçindiremeyecek bir maaş için mi onca yıl dirsek çürüttü.
Elbette ki, meslekleri kutsal ve hiçbir doktor insan hayatı kurtarmayı parayla ölçmez ama bu insanlar da bu toplumda yaşıyor ve geçinmek zorundalar.
Bakkala gittiklerinde, kimse onlara sen hayat kurtarıyorsun al bu ekmek bedava demiyor sonuçta.
O yüzden maaş yoksa, doktorda olmaz elbet.
Ama doktor olmayınca da, ölüm çok ne yazık ki.
Doktor olmadığı için Ergüç Özaydın da bu sistemin kurbanı oldu ama Mercedesler sağolsun değil mi Sn. Bakan ?
Nasılsa biz gömüldüğümüz karanlık da uyumaya alışığız.
Ama Sn Ergüç Özaydın, ışıklarda uyusun.