Başlıktaki manidar sorunun cevabını yine soruyla veriyorum…
Acaba Sn. Akıncı’nın Kıbrıs sorunu denen lanet sorunu çözmek için masada olmasının esas sebebi Kıbrıslı Türklerin haklarını mı korumaktır, yoksa 4 özgürlükler (serbest dolaşım, mülk edinme, çalışma ve yerleşme hakları) konusu gibi saçma sapan konularla TC vatandaşlarının Kıbrıs üzerindeki haklarını ön plana mı çıkarmaktır?
Neymiş efendim, Yunan vatandaşları gibi Türk vatandaşları da çözüm sonrasında 4 özgürlük sahibi olsun!
Oldu paşam, keyfiniz olur!
Kıbrıs bir AB üyesi olduğu ve Yunan vatandaşları da AB üyesi oldukları için zaten doğal ve hukuksal açıdan 4 özgürlük sahibidirler, üstelik de sadece Yunan vatandaşları değil, tüm AB vatandaşları 4 özgürlük sahibidirler.
Türkiye AB üyesi olmadığı için de hiçbir vatandaşı hiçbir AB ülkesinde 4 özgürlük sahibi olamaz.
Hele Kıbrıs gibi sorunlu bir ülkede hiç mi hiç olamaz, Rum tarafı da asla bu hakkı TC vatandaşlarına tanımaz!
Düşünsenize, Türkiye şu anda tam anlamıyla Suriyeli işgali altındadır ve hergün haberlerde bunların yaptığı vahşet ve dehşet anlatılmaktadır…
Bunlara bir de TC vatandaşlığı verilmesi söz konusudur!
Yüzbinlerce, hatta milyonlarca Suriyeli’nin sadece binde biri bile sırf TC vatandaşlarına Kıbrıs’da 4 özgürlük hakkı tanındı diye TC vatandaşlığını aldıktan sonra koştura koştura Kıbrıs’a doluşursa, bırakın güney Kıbrıs’ı, sadece kuzey Kıbrıs’a doluşursa ne olur!!!
Buyrun bir de burdan yakın!
Sn. Akıncı’nın da esas görevi masada bu gibi saçma sapan konuları tartışmak, bunlarla zaman kaybetmek değildir….
Sn. Akıncı, neden Kıbrıslı Türklerin cumhurbaşkanı seçilmiştir ve hangi sıfatla masada oturmaktadır, buna kesin bir karar vermelidir ve masadaki rolünün ve görevinin hatlarını kesin çizgilerle belirlemelidir.
Diğer taraftan, zaten Türkiye zaten Rumlarla ilişkiler konusunda Kıbrıslı Türklerden bir adım ilerdedir ve AB Gümrük Birliği üyesi olarak Rumlarla her türlü ekonomik açılımı yapma hakkına da sahiptir…
Dahası, Gümrük Birliği’ne girecek diye, Rum tarafının AB’ye girmesine ve hem kendisine hem de bize karşı eline akıl almaz kozlar geçirmesine neden olan taraftır da!
Bu bakımdan Sn. Akıncı’nın masadaki tek önceliği ve sorumluluğu, Kıbrıslı Türklerin haklarını koruyacak bir anlaşma için uğraşmaktır, ne idüğü belirsiz bir akılla saçma sapan, olması imkansız hedefler ve konular peşinde koşmak değildir!
Türkiye vatandaşlarına AB ülkelerinde 4 özgürlük verilmesi için uğraşacaksa, varsın kendi uğraşsın, kendi sorunudur, bildiği gibi halletsin…
Nasıl ki Gümrük Birliği işini kısa günün karına bakarak halletti ve hem kendisini, hem de bizi çıkmaza soktu, ve halen de içinden çıkamadık, buna da kendisi çözüm bulsun…
Diğer taraftan, Türkiye’nin siyasi, ekonomik, güvenlik ve askeri açıdan ciddi bir kaos içinde olduğunu ve 50 sene önceki akılla bugünkü politikasını götürmeye çalıştığını gören Rum diğer konularda uzlaşmaz tavrını sürdürüyor ve sürdürmeye de devam edecek.
Bir diğer deyişle, Rumun elinde iki koz var, biri bizim 4 özgürlük saçmalığıyla verdiğimiz koz, diğeri de Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu akıl almaz durum…
Bu bağlamda Rum tarafını masaya çekmek için Sn. Akıncı artık tüm kozlarını birbiri ardına masaya sürmelidir ve üç ay içinde görüşmelerin bir sonuca varması için bastırmalıdır…
Üç ay içinde görüşmeler kesin bir sonuca varmazsa, Kıbrıs Türkünü kendi kaderini belirleme adına referanduma götürmelidir, ki bir vatandaş olarak ben bunu da talep etme hakkına sahibim.
Bu referandumda, Kıbrıs Türkleri ya ayak sürüye sürüye görüşmeler devam etsin, ya da yetti artık, bitsin, biz kendi başımızın çaresine bakalım deme şansına sahip olmalıdır.
Güvenlik konusuna gelince, belki 1960’ın getirdiği güvenlik ve garantiler eski şartlarda kabul edilmez, edilmemesi normaldir de, o günden bu güne şartlar çok değişti…
Ancak, nasıl ki Rum tarafı bir AB ülkesi olmayan Rusya ile özel şartlarda askeri anlaşmalar yapabiliyor, biz de hem Türkiye ile özel güvenlik anlaşmaları yapabiliriz hem de kendi ülke güvenliğimizin artırılması için kendimiz özel bir çalışma içine girebiliriz.
Kimse bize dur demiyor, en azından şu anda!
Kimse bize polis gücünü hava, deniz ve kara güvenliği yönleriyle teknik ve eleman bakımından geliştirme demiyor!
Kimse bize asker gücünü hava, deniz ve kara güvenliği yönleriyle teknik ve eleman bakımından geliştirme demiyor!
Dese de kim takar, kim aldırır!
Kimse kusura bakmasın, bugün polis gücü teknik altyapı ve eleman sayısı bakımından geliştirilmeye muhtaçtır ve tüm siyasilerin ve Meclis’in öncelikli konularından biri, hatta en önceliklisi bu olmalıdır.
Aynı şekilde, GKK’nın da teknik ve elamn gücü de polis gücüne paralel olarak geliştirilmelidir.
Dahası, çözüm sonrasında, nasıl ki AB ülkelerinde de vardır, GKK’nın ortadan kaldırılmaması ve bir jandarma gücüne döndürülmesi çalışmaları da çoktan yapılmalıydı ve görüşme masasında güvenlik konusundaki alternatiflerden biri de bu olmalıydı.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada güvenlik delik deşiktir ve dünyanın bilinen en vahşi, en ahlaksız, en vicdansız, en kana susamış örgütleri yakın çevremizdeki coğrafyada cirit oynatmaktadır.
Üstelik de bazılarının arkasında doğrudan ABD vardır.
Bu şartlarda, güvenlik sistemi en zayıf ülke biziz, sorma gir hanına döndürülen, nüfusunun kaç olduğundan haberi bile olmayan, her konuda akıl almaz suç patlamaları yaşanan KKTC’dir…
Bunca rezalet karşısında, bunca toplumsal tehdit altında, işimiz gücümüz kalmadı da, kabul edilme ihtimali güneşin uzayda oluşacak yağmurla sönmesi ihtimalinden daha az olan 4 özgürlükler saçmalığıyla mı uğraşacağız…
Ne yazıktır ki, bu ülkenin ne iktidarı ne de muhalefeti, ne de Cumhurbaşkanı bu konuda ağzını açmıyor, gıkını çıkartmıyor, çıkartamıyor!
Türkiye’nin esas çıkarlarının ne olduğu, Kıbrıslı Türklerle Türkiye’nin ortak çıkarlarının nerede nasıl kesiştiği ve bu çıkarların sürdürülebilir olması için de akılcı politikalar üretilmesi konusunda kimse zırnık akıl ortaya koymuyor, açılım yapmıyor…
Rumlar da bizimle bir taraftan maskara gibi oynuyor, diğer taraftan da atı alıp, Üsküdar’ı bilmem kaçıncı kezdir geçiyor…
Bu arada, Türkiye’de patlak veren FETÖ olayından sonra, ne ilginçtir ki, KKTC’deki emlak sektöründe satışlarda ve fiyatlarda bir patlama yaşanıyor, üç kuruşluk mal beş kuruşa satılıyor, hem Rum kökenli hem de Türk kökenli mallar revaçta ve gidişattan korkunç rantlar elde ediliyor!
Ne dersiniz, acaba FETÖcüler TC vatandaşlarının 4 özgürlüklere Kıbrıslı Türklerden daha fazla sahip olduğu KKTC denen sorma gir hanında mali kaynaklarının en azından bir kısmını gayrımenkule döndürerek AKP iktidarının elinden kurtarabildiği kadarını kurtarmaya mı çalışıyor!
Bizim Ağustos böceği muhabbetinden öteye argüman üretemeyen muhalefetin, iktidarın ve Sn. Akıncı’nın bu konuda bir fikri var mı acaba?