Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan tarihi çağrı
“Rum tarafı Guterres Çerçevesi’ni sulandırmadan sunulduğu şekliyle kabul etmeye hazırsa ‘Stratejik bir paket anlaşması’ olarak ilan edelim”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum tarafının Guterres Çerçevesi’ni sulandırmadan, çarpıtmadan, sunulduğu şekliyle kabul etmeye hazır olması halinde, bunu bir an önce açıklamasını ve Guterres Çerçevesi’nin “Stratejik bir paket anlaşması” olarak ilan edilmesi çağrısı yaptı.
30 Nisan 2015 tarihinde resmen devraldığı Cumhurbaşkanlığı görevinin üçüncü yıldönümünde halka seslenen Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum tarafının, Guterres Çerçevesi’ni taraflara sunulduğu şekli ile kabul etmesi durumunda, çerçevenin stratejik bir paket anlaması olarak ilan edilebileceğinin açıklayarak, “Stratejik bir paket anlaşması olarak bunu ilan edelim. Geri kalan boşlukların tamamlanması için o zaman müzakerelerin de bir anlamı olur” dedi.
Konfederasyon ya da iki devletli çözüm fikrinin, her gündeme geldiğinde böylesi bir çözümün masa başında elde edebileceğimiz bir şey olmadığını söylediğini anımsatan Cumhurbaşkanı, “Güney Kıbrıs’tan da zaman zaman buna dair bazı fikirler ortaya atılsa da bunlar inandırıcı değildir. Ciddi ve inandırıcı olsa, elbette bu da değerlendirmeye alınabilirdi. Ne var ki böylesi bir formül konjonktür uygunsa ve dış ilişkiler bağlamında bunu sağlayacak güçte ilişkilerimiz varsa belki o zaman gerçekleşebilir. Ancak bugün siyasi atmosferin buna elverişli olmadığı ortadadır. Bizi en son tanıyacak olan taraftan, yani Rumlardan bizi ayrı devlet olarak tanımasını beklemek gerçekçi değildir” şeklinde konuştu.
“Sizin verdiğiniz yetki çerçevesinde Kıbrıs sorununu çözüme ulaştırmak için yoğun bir çaba harcadım”
30 Nisan 2015 tarihinde resmen devraldığı Cumhurbaşkanlığı görevinin üçüncü yıldönümünde halka seslenen Cumhurbaşkanı Akıncı, konuşmasına, “Sevgili Yurttaşlarım, 2015 yılı Nisan ayında yapılan seçimlerde gösterdiğiniz güven sonucunda seçildiğim ve 30 Nisan 2015 tarihinde resmen devraldığım Cumhurbaşkanlığı görevinde 3 yılı doldurmuş bulunmaktayım. Bu süre içerisinde, sizlere verdiğim söz ve sizin verdiğiniz yetki çerçevesinde Kıbrıs sorununu çözüme ulaştırmak için yoğun bir çaba harcadım. İki kurucu devletin siyasi eşitliğine dayalı, iki kesimli, iki toplumlu federal bir yapının kurulması için, daha önce var olan uzlaşıları dışlamadan, bunlara önemli oranda yenilerinin eklenmesine katkı yaptım” diyerek başladı.
“İtici gücümüz hep çözüm kararlılığımız ve siyasi irademiz oldu”
Yeri geldiğinde ve inisiyatif almak zorunluluğunu hissettiğinde, inisiyatif almakta asla tereddüt göstermediğini ifade eden Cumhurbaşkanı, “Toprak düzenlemeleri ile ilgili olarak yüzdelikler söz konusu olduğunda ve yine masaya harita koyup 5’li konferansa giden yolun açılmasını sağladığımızda, itici gücümüz hep çözüm kararlılığımız ve siyasi irademiz oldu” diye konuştu.
“Mont Pelerin, Cenevre ve Crans Montana süreçleri, Kıbrıs Türk tarafının inisiyatifli tavırları sonucu gerçekleşti”
Mont Pelerin, Cenevre ve Crans Montana süreçlerinin, Kıbrıs Türk tarafının inisiyatifli tavırları sonucu gerçekleştiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Crans Montana konferansında Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin yapıcı yaklaşımlarına rağmen olumlu bir sonuca ulaşılamadığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yaşanan süreçler ile ilgili açıklaması şu şekilde:
“Şurası da bir gerçektir ki, Mont Pelerin, Cenevre ve Crans Montana süreçleri hep bizim inisiyatifli tavırlarımız sayesinde gerçekleşti. Fakat ne yazık ki Crans Montana konferansında Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin yapıcı yaklaşımlarına rağmen olumlu bir sonuca ulaşılamadı.
50 yıldır Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm için uğraş verilmektedir. 2004 yılında Annan planı gibi çok kapsamlı bir çözüm planının referandumuna kadar ulaşıldı. Rum tarafınca reddedilen bu plandan sonra 2017 yılında 5’li konferans aşamasına varmak hiç de kolay olmadı. Crans Montana’dan sonra ise şimdi işler daha da zorlaşmıştır. Ancak daha da zor hale gelse de ortada değişmeyen bir gerçek vardır; Kıbrıs sorunu çözüm bekleyen her sorun gibi gündemde olmaya devam edecektir. Ve bunun için de araçlar diplomasi ve diyalog olacaktır”.
Çıkış yolu: Takvimi belli, stratejik bir paket yaklaşımı
Sonuç odaklı olmayan, ucu açık müzakere dönemini bir kez daha yaşamanın bir anlamı kalmadığını, çıkış yolunun ancak takvimi belli, stratejik bir paket yaklaşımı çerçevesinde aranabileceğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı, şunları vurguladı: “Ne var ki aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar beklemenin gerçekçi olmadığı da ortadadır. Bu nedenle Crans Montana konferansından sonra sıklıkla ifade ettiğim bir hususu yeniden vurgulamakta yarar görüyorum. Sonuç odaklı olmayan, ucu açık müzakere dönemini bir kez daha yaşamanın bir anlamı kalmamıştır. Çıkış yolu ancak takvimi belli, stratejik bir paket yaklaşımı çerçevesinde aranabilir. Bu noktada bir hususun önemle altını çizmekte yarar görüyorum. Yıllar içinde bir çok unsuru bizim de gayretlerimizle ortaya çıkan Guterres çerçevesi konusunda tüm taraflar samimi olmak durumundadır”
“Rum tarafı Guterres Çerçevesi’ni çarpıtmadan kabul etmeye hazırsa, bunu bir an önce açıklasın”
Kendisinin, Kıbrıs Türk halkı adına Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde çözüm konusunda Crans Montana öncesinde, sırasında ve sonrasında da aynı samimi tutum içerisinde olmaya özen gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Guterres çerçevesine o gün ‘evet’ dediğim gibi bu gün de aynı noktadayım. Ama benim tek başıma bu noktada bulunmam çözüm için yeterli değildir. Rum tarafı Guterres Çerçevesini sulandırmadan, kendi yorumuyla çarpıtmadan, bize sunulduğu şekliyle kabul etmeye hazırsa, bunu bir an önce açıklasın. Stratejik bir paket anlaşması olarak bunu ilan edelim. Geri kalan boşlukların tamamlanması için o zaman müzakerelerin de bir anlamı olur. Daha önce 15 Kasım 2017 konuşmamda da belirttiğim gibi Birleşmiş Milletler genel Sekreteri böylesi stratejik bir anlaşma olasılığını bizzat kendisi ya da görevlendireceği bir üst düzey Birleşmiş Milletler yetkilisi aracılığı ile araştırabilir” şeklinde konuşmasını sürdürdü.
“Çatışma yerine uzlaşma ve işbirliği ruhunu geliştirecek davranışlara ihtiyaç vardır”
Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs’ta bir çözümde tüm tarafların kazançlı çıkmasının mümkün olduğunu ancak bunun için yeni anlayışlara, çatışma yerine uzlaşma ve işbirliği ruhunu geliştirecek davranışlara ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekti. Cumhurbaşkanı şöyle devam etti:
“Değerli yurttaşlarım,
İfade ettiklerim sizlerin oylarınızla göreve getirdiğiniz Cumhurbaşkanınız sıfatı ile çözüm irademizin bir göstergesi olarak ortaya koymak ihtiyacını duyduğum hususlardır. Sık sık belirttiğim gibi Kıbrıs’ta bir çözümde tüm tarafların kazançlı çıkması mümkündür. Ancak bunun için yeni anlayışlara gerek vardır. Çatışma yerine uzlaşma ve işbirliği ruhunu geliştirecek davranışlara ihtiyacımız vardır.
Doğu Akdeniz’deki enerji politikalarında Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’yi dışlayan çok daha maliyetli projeler yerine, işbirliği ve karşılıklı yararı artıracak daha akılcı seçenekler mümkündür. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde de Avrupa Birliği üyeliği avantajını olumsuz biçimde kullanarak her fırsatta Türkiye’nin önünü tıkamak Kıbrıs’ta çözüme yardımcı olan davranışlar değildir.”
“Hiçbir şey olduğu yerde olduğu gibi kalmıyor”
Gelinen kavşakta bir yol ayrımı bulunduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı, yol ayrımı olgusunun farklı bir yola sapılacağı için değil; bir gerçeklik olduğu için kendisi tarafından çeşitli vesileler ile ifade edildiğine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, açıklamasının devamında şöyle konuştu: “Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi, geldiğimiz kavşakta bir yol ayrımında olduğumuz ortadadır. Bu durumu ben farklı bir yola sapmak için dillendiriyor değilim. Gerçek durum bu olduğu için bunu ifade etmek zorunluluğunu duyuyorum. Hiçbir şey statik, durağan değildir. Hiçbir şey olduğu yerde olduğu gibi kalmıyor. Çözümsüz geçen yılların, Kıbrıs sorununun çözümünü daha da zorlaştırdığı ve bölünmüşlüğün daha da perçinlendiği ne yazık ki bir gerçektir. Buna rağmen görevde olduğum sürece çözüm için yapabileceğim tüm çabayı, tüm sorunlara rağmen, ortaya koymak sorumluluğundan kaçacak değilim. Ama bu çabanın sonuç verebilmesi için karşılık görmesi ve geniş desteğe sahip olması gerekmektedir. En başta bu topraklarda yaşayan her iki toplumun buna sahip çıkması zorunludur.”
“Konfederasyon teziyle yitirilen zaman, sadece Rumların tüm Kıbrıs adına tek başına Avrupa Birliğine girmelerine yardımcı olmuştur”
1990’lı yılların ortalarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti meclisinde oy çokluğu ile alınan bir kararla federal çözümün tek seçenek olmaktan çıkarıldığını konuşmasında anımsatan Cumhurbaşkanı, 1998’den 2002’ye kadar geçen sürede görüşme sürecinin ilerleyemediğini ve bunun sorumluluğunun Kıbrıs Türk tarafına yıkıldığını ve o dönemde Kıbrıs Rum tarafının Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda önemli mesafeler aldığını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı şunları söyledi: “1990’lı yılların ortalarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi’nde oy çokluğu ile alınan bir kararla, federal çözüm tek seçenek olmaktan çıkarılmıştı. 1998 yılında ise dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Denktaş Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile anlaşarak konfederasyon modelini görüşme masasına getirmiş; artık toplumlar arası görüşmelerin yerini devletten devlete görüşmelerin alacağı dünyaya duyurulmuştu. 1998’den 2002’ye kadar geçen sürede görüşme süreci ilerlememiş, bunun sorumluluğu Kıbrıs Türk tarafına yıkılmış ve bu sürede ne yazık ki Kıbrıs Rum tarafı Avrupa Birliğine üyelik yolunda önemli mesafeler almıştı. 2004 yılında Annan Planı aşamasına gelindiğinde, Rum tarafı Avrupa Birliği yolunda çoktan amacına ulaşmış bulunuyordu. Konfederasyon teziyle yitirilen zaman, sadece Rumların tüm Kıbrıs adına tek başına Avrupa Birliğine girmelerine yardımcı olmuştur.”
Bizi en son tanıyacak olan taraftan, bizi ayrı devlet olarak tanımasını beklemek gerçekçi değildir
Konfederasyon ya da iki devletli çözüm konusunda Cumhurbaşkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Konfederasyon ya da iki devletli çözüm, her gündeme geldiğinde benim söylediğim şudur: Böylesi bir çözüm bizim masa başında elde edebileceğimiz bir şey değildir. Güney Kıbrıs’tan da zaman zaman buna dair bazı fikirler ortaya atılsa da bunlar inandırıcı değildir. Ciddi ve inandırıcı olsa, elbette bu da değerlendirmeye alınabilirdi. Ne var ki böylesi bir formül konjonktür uygunsa ve dış ilişkiler bağlamında bunu sağlayacak güçte ilişkilerimiz varsa belki o zaman gerçekleşebilir. Ancak bugün siyasi atmosferin buna elverişli olmadığı ortadadır. Bizi en son tanıyacak olan taraftan, yani Rumlardan bizi ayrı devlet olarak tanımasını beklemek gerçekçi değildir. Üstelik ‘okullarımız tanınacak’ korkusuyla öğretmen ve öğrencilerini bile okullarımıza göndermekten sakındıkları bir zamanda bu hiç gerçekçi değildir. Bu türden bir öneriyle resmen ortaya çıktığımız anda, Birleşmiş Milletler parametrelerini reddeden taraf olarak tanımlanacağımız ve uzun sürecek yeni bir çıkmaza gireceğimiz aşikardır. Böylesi bir çıkmaz geçen defa Rumların Avrupa Birliğine tek başlarına girmelerinin yolunu açmış veya en azından yardımcı olmuştu. Şimdi yaşanacak uzun süreli yeni bir çıkmaz, muhtemelen doğal gaz zenginliklerine tek başlarına sahip çıkmaları sonucunu doğurabilir; ya da buna razı olmayacağımız için Doğu Akdeniz ve adamız yeni gerginliklerin ve huzursuzlukların kaynağı olacaktır”.
“Her iki toplumun güvenlik kaygılarını dikkate alan bir çözüme ulaşmak hala mümkün olabilir”
Çözümsüz geçecek zaman diliminin meydana getireceği her türden değişiklikleri Kıbrıslı Rumlar da artık ciddiyetle düşünmeleri gerektiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Akıncı, her iki toplumun güvenlik kaygılarını dikkate alan bir çözüme ulaşmak hala mümkün olabileceğini ifade etti. Cumhurbaşkanı şöyle konuştu: Değerli kardeşlerim, 3 yıldır yürüttüğüm çözüm çabalarında, iyi niyetle, siyasi partilerimiz, Meclisimiz, yerel yöneticilerimiz, sivil toplum örgütlerimiz ve Türkiye yetkilileri ile gerekli istişare içinde olmaya gayret ettim. Bu çerçevede siz değerli halkımızı da aydınlatmaya özen gösterdim.
Bu çalışmalar içerisinde herkesle her zaman aynı düşünmek mümkün olmamaktadır. Zaman zaman farklı düşünmek normaldir. Bu farklılıkları en aza indirerek yol almaya çalıştığımız da bir gerçektir. Bundan sonraki gelişmelerin nasıl şekilleneceği ise elbette tüm ilgili tarafların ve öncelikle Rum tarafının tavrına da bağlı olacaktır. Gerekli irade gösterildiği takdirde, Kıbrıs’ta siyasi eşitlik içinde, paylaşma ve işbirliği kültürünün olduğu ve her iki toplumun güvenlik kaygılarını dikkate alan bir çözüme ulaşmak hala mümkün olabilir. Çözümsüz geçecek zaman diliminin meydana getireceği her türden değişiklikleri Kıbrıslı Rumlar da artık ciddiyetle düşünmelidirler. Bunun zamanının geldiğini hatta geçmekte olduğunu idrak etmelidirler.”
“Bu göreve kimsenin icazeti ile gelmedim. Sorumluluğum vicdanıma ve halkıma karşıdır”
Kıbrıs Türk halkına verdiği söze sadık kalarak görevini aynı kararlılıkla sürdüreceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, konuşmasına şu sözler ile nokta koydu: “Ben kendi payıma halkıma verdiğim söze sadık kalarak bundan sonra da aynı kararlılıkla görevimi sürdüreceğim. Bu göreve kimsenin icazeti ile gelmedim. Sorumluluğum vicdanıma ve halkıma karşıdır. Bu konuşmayı da tamamen tarihi sorumluluk bilinci içinde yapmak ihtiyacını duydum.
Sözlerimin sonunda alın teri ve emeği ile yaşamlarını sürdüren tüm çalışanların 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramını kutluyorum. Hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum”.