Sıcak bir Temmuz ayıydı. Sevgili dostum Mutlu Esendemir aramıştı. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la konutunda bir televizyon programı gerçekleştireceğiz diye. Günü belirledik, yola koyulduk. Canlı yayın olacaktı. Çekimler de Rahmetli Denktaş'ın Girne'de bulunan ve yılan adası diye bilinen konutunda gerçekleşecekti. O güne kadar bende hep duyuyordum, ama bu konutun nerede olduğuna dair en ufak bir bilgiye sahip değildim. Sevgili Mutlu konutun konumuna vakıftı. O tarif etti ve gittik. Önce askerin kontrolünde bulunan bir bölgeden geçtik. Elimizi kolumuzu sallayarak değil tabi. Meramımızı anlattık. Sonra nizamiyenin kapısı açıldı. Sonra da dar ve yılan gibi kıvrımları olan bir güzergah izledik. Ve evet karşımızda denize nazır bir konut vardı. Bu konutun etrafında da yardımcı evler. İsmini şimdi hatırlayamadığım iyi giyimli bir bey bizi kapıda karşılamıştı. Elimizi sıktmış, hoşgeldiniz demişti. Sizi bekliyorduk diye de eklemişti. Birlikte konuta doğru yürümüştük. Bu arada canlı yayın arabası da konuta yaklaşmış ve teknik ekip gerekli hazırlıklara başlamıştı. Konutun alt verandasına oturtulmuştuk. Son derece mütevazi bir evdi. Etrafta hizmetliler koşuşturup, duruyordu. Rahmetli Denktaş henüz ortada yoktu. Bizi karşılayan beyfendi başkanın rutin olarak yaptığı öğle uykusunda olduğunu söylemişti. Biz de yani demiştik. Az sonra kendisini kaldıracağım demişti. Bu arada bizde çekim için hazırlıkları tamamlamaya çalıştık. Derken merdivenlerden Sayın Denktaş'ın hiç yanından ayırmadığı köpeğini inerken görmüştük. Ardında da safari haki renkli kıyafetleri ile Rauf Denktaş Bey görünmüştü. Merdivenleri ağır ağır inmiş ve yanımıza gelmişti. Hoşgeldiniz, hoşbulduk muhabbeti yapmıştık önce. Akabinde de birer limonata içelim mi diye sormuştu bize.. Çok cazip bir teklifti. 30 derece sıcağın olduğu yerde buz gibi limonataya hayır diyecek halimiz de yoktu. Dolayısı ile balıklama atlamıştık limonata ikramına. Bu arada Sayın Denktaş'ın köpeği de etrafta dolanıp, duruyordu. Bir ara Sayın Denktaş'ın ona burası iyi buraya otur dediğini duymuştum. Sonra bir baktım sahibinin oturduğu koltuğun yanına uzanmış. Bu arada Denktaş Bey'de bize rutin yapılan öğle uykusunun faydalarını anlatmıştı. Sonra kameraman arkadaşa dönüp sormuştu yayın canlı mı olacak diye. Anında evet yanıtını almıştı İyi o zaman kimse söylediklerimi kırpmadan, kesmeden konuşabileceğim demişti. Çok şaşırmıştım. Koskoca Rauf Denktaş'ın böyle bir kaygısı olurmuymuş diye aklımdan geçirmiştim. Sonra dayanamayıp kendisine sormuştum, neden böyle bir kaygı duyuyor diye. Gülmüştü. Sonra da Denktaş'da kaygı duyabilir demişti. Ve bu ara birçok insanın duymak istemeyeceği şeyleri söylüyor olabilirim demişti. Yorgundu Denktaş. Belki, biraz da kırgındı. Bilemiyorum. Ama bugün dahi adını koyamadığım bir burukluk yaşıyordu. Sonra geri sayım başladı. 10,9,8,7,6,5,4,3,2,1 yayındayız. Bu onunla birlikte son yayınımız olmuştu. Allah rahmet eylesin...