Sorgulanan gazetecilik ve kötü haberler

Oshan SABIRLI

Arabesk ruhumuzda ajitasyon var aslında. Biz mazoşist şekilde talep ediyoruz. Bir anlamda okuyucunun mazoşistliği yönlendiriyor bizi. Ülkede güzel haberler görünmüyor, biz görsek, vatandaş görmüyor, görmek istemiyor. Kantarın topu kaçıyor. Yine gazeteciliği sorgulamaya başladım. Sebebi Detay Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmeni olmam veya bir medya grubunun patronlarından olmam değil. Sebebi üzerimize üzerimize gelen hep KÖTÜ diye tanımladığım haberler. Gün geçmiyor ki kötü bir haber almayalım. Gün geçmiyor ki ölüm, sakatlanma, hastalık ve benzeri haberleri sizinle buluşturmayalım. Kimi zaman bilerek “görmediğimiz”, görmezden geldiğimiz haberler vardır. İntihar haberleri gibi haberleri “sırf örnek teşkil ettiğine inanmamız için” yayın politikamız olarak, en kısa şekilde, detaysız, “yaşamını kaybetti” ibaresi ile 5N-1K’dan yoksun şekilde veriyoruz. Maalesef tümü acı dolu onlarca gelişme yaşanıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor ama, sizde, her defasında içinizden bir şeylerin koptuğunu hissedersiniz. Son günlerde haberlere bakarken “ben mi kötü haberleri buluyorum yoksa çok fazla olumsuzluk mu yaşanıyor?” diye soruyorum kendime. Bu sıcaklar fena şekilde başımıza vurdu. Nefret ve gözyaşı kol geziyor. Suruç’un nerede olduğunu hiç bilmiyordum. Soma gibi Suruç’ta gündemimize oturdu. Hiç unutmam, Soma’da da gizliden gizliye gözyaşlarım boşalırdı bilgisayar başında. Adsız maden işçisinin, sırf ambulans kirlenir diye ayakkabılarını çıkarmak isterkenki sesi kulaklarımdan gitmiyor. Suruç’ta gerçekleşen patlamanın fotoğraflarına bile bakamıyorum. Ülkem de benzer bir enkaz konumunda. Bir trafik kazası, derken bir trafik kazası daha… Derken bir daha… Üstelik elektrik çarpması ölümü, bonzai ölümü, kanser ölümü ve dahası… Artık yeter, bu haberleri vermeyeceğiz demek istemiyorum. Haberin ruhuna aykırı bu hissiyat gazeteciliği sorgulamama neden oluyor. Bu ülkenin mizaha ne kadar ihtiyacı olduğunu bir kez daha anlıyorum. Bir mola lazım. Bir mola şart oldu bize. Açıkçası barışa olan özlemim ve çözüme, Kıbrıs Türk liderliğine olan güçlü inancım bundan. Belki plasebo etkisi. Belki direk gündemin sapması talebim. Kim bilir?