Sosyal medyaya mi yoksa kendimize mi takıntılıyız?

Psk. Asra BABAYİĞİT

Sosyal medya’nın, gelişen iletişim teknolojileri ile birlikte yaşantımızda önemli bir yer edinmesiyle beraber facebook, twitter ve instagram gibi hesaplardan, kendimizden bahseder ve duygularımızı ifade eder olduk. Giderek artan internet bağımlılığı beraberinde ‘Geri kalma korkusu’ nu getirdi. İnternet erişimi olmayan zamanlarda, kişi paylaşılan gelişmelerden geri kalır mıyım? gibi bir kaygı içine girer. Bu kaygı da kaçınma davranışına dönüşebilmektedir. Örneğin, kişi internete erişemeyeceği mekanlarda bulunmaktan kaçınıp telefonu yanında olmadığı zamanlarda rahatsız ve huzursuz hissedebilir. Sosyal medya bir iletişim ve haber aracı olmaktan çıkıp farklı amaçlara hizmet etmeye başlamıştır. Kişiler, yüz yüze söyleyemeyeceği şeyleri rahatlıkla sosyal medya üzerinden paylaşır hale gelmiştir. Bu hesaplar üzerinden diğer insanların hayatlarını merakla takip edip, her yaptıklarını facebook üzerinden paylaşarak kendilerini daha mutlu ve hayatlarını da daha güzel yansıtma gibi bir çaba içine girerler. Sosyal medya hesaplarında zamanlarının büyük bir çoğunluğunu diğer insanları takip ederek harcayan bireyler, kendi hayatlarını daha kötü algılarlamaya başlarlar. Yani kişinin takıntısı sosyal medya ile değil kendisiyle alakalıdır. Kişi kendi ile ilgili bir zayıflığını başkalarının hayatlarına yoğunlaşarak  bastırma ihtiyacı hisseder. Kendilik algısı düşerken, başka bireylerin yaşantısı sosyal medyadan gördükleri kadarıyla daha cezbedici ve güzel görünmeye başlar. Bu da kişiyi daha yetersiz ve depresif bir duruma doğru çeker. Eksiklik hissi ile ise, kendilerinin de mutlu ve güzel bir yaşantısı olduğunu kanıtlamaya dair paylaşımlarda bulunurlar. Çevremde sık sık gözlemlediğim bir diğer davranış ise, birçok yapılan şey sosyal medya üzerinden paylaşılıp beğeni toplamak için yapılıyor. Takipçi ve beğeni sayısı arttıkça kişi narsisistik bir şekilde kendini daha çok beğenmeye başlıyor. Bu da kişiyi yavaş yavaş çevresindeki insanlardan izole olup, yalnızlığa doğru sürüklüyor. Açılabilen sahte hesaplarla oluşan kimliksiz hissetme duygusu ise, normalde yapılmayacak davranışlar sergilememize bile yol açabiliyor. Eğer gününüzün büyük bir çoğunluğunu sosyal medya hesaplarında geçiriyorsanız, yaptıklarınızı sırf sosyal medya üzerinden paylaşmak için yaptığınız oluyorsa, internetten uzak kalmamak adına dışarı çıkmadığınız zamanlar oluyorsa ve sosyal ilişkilerinizde bir gerileme hissediyorsanız siz de bir sosyal medya bağımlısı olabilirsiniz. Yaşamı kaçırıp gerçeklikle olan bağını kim koparmak ister ki? O halde sosyal medya kullanımını daha düzenli ve programlı bir hale sokmalıyız. Nasıl ki uyku ve yemek gibi yaşamsal aktivitelerimizin belirli bir saati ve düzeni var, sosyal medya için harcayacağımız zamanı da belirli bir düzene sokup bu bağımlılığı kontrol altına alabiliriz.