Kimine göre 850 Bin, kimine göre daha fazla.
Bakanlar bile farklı rakamlar telaffuz ediyor.
İçişleri bakanı 350 bin diyor, resmi açıklama 500 bin.
Yani KKTC nüfusunun gerçek sayısını bilen yok (!)
Okullardaki öğrenci sayılarına ve hastaneye başvuran kişi sayılarına bakılırsa 850 binin üstünde olduğu kesin.
Belki nüfusun ne kadar olduğunu resmi olarak bilen yok ama resmi açıklamaların kat be kat üstünde olduğunu da bilmeyen yok.
Tabi nüfus sayısı bilinmeyince yapılan hiçbir hesap da tutmuyor.
Düşünün ki evinizdeki insan sayısını bilmiyorsunuz ve 4 kişilik yemek hazırlıyorsunuz.
Bir de bakıyorsunuz ki sofraya 24 kişi oturmuş.
Herkes yarı aç yarı tok.
Sadece açık göz olanlar karnını doyurabiliyor.
İşte ülke de tam böyle.
Eğitimden sağlığa, yollardan imara kadar her şey farazi bir sayıya göre hazırlanıyor.
Bir de üzerine yapılan işlerdeki kalitesizliği eklerseniz, sonuç kaçınılmaz felaket oluyor.
Yollar çöküyor, lağımlar taşıyor, sel felaketi can alıyor.
Hastaneler, okullar yetersiz kalıp isyan ediyor.
Düşünün ki günde ,doktor başına 20 hasta planlıyorsunuz 50 hasta geliyor.
İlaçlarınız 50 hasta için ama 100 hastayla paylaşmak zorundasınız.
Yatak kapasiteniz bile acil durumlar için yetmiyor artık.
Okullarda da durum farklı değil.
Yasa ve tüzüklerle sınıfların 25-26 kişi olması gerektiğini belirliyorsunuz ama sınıflar 40 kişilik.
100 öğrencinin kullanması gereken ekipmanları 500 öğrenci kullanıyor.
Sonuçta plansız programsız yapılan hesabın suçunu çocuklar çekiyor.
Maddi olarak yetersiz kalan okullar, yükü velilere yüklüyor.
Okul-Aile Birliği adı altında modern dilencilik yapılıyor.
Bir avuç insan, dönüp dolaşıp bir birlerini finanse ediyor.
Sadece kendi çocuklarının okul yükü dışında okulun ve ihtiyaçlı öğrencilerin de yükünü çekiyor.
Okulun eksikleri yanı sıra bir çok çocuğun ,kitabından, defterine, okul kıyafetinden sosyal aktivitesine kadar bir çok ihtiyacı gönüllü insanlar tarafından karşılanıyor.
Alım gücü düştüğü için de bir çok veli okul masraflarını ya ödeyemez duruma geliyor ya da taksitle alma yolunu seçiyor.
Ancak kimisi gerçekten ihtiyaçlı olduğu için okuldan aldıklarının parasını ödeyemiyor, kimisi de bu durumu su istimal ediyor.
Özellikle mevsimlik işçi olarak gelen kişilerin ya da kaçak işçi olarak adada bulunanların çoğu okul masrafını karşılamıyor ve birilerinin karşılamasını bekliyor.
Böyle olunca da okullar verdikleri kıyafetlerin v.s parasını alamıyor.
Çözüm olarak da en kolay ve asla onaylanmayacak bir yolu seçip çocukların karnelerini rehin tutuyorlar.
Kıyafet, albüm, diploma, resim v.s parasını ödemeyen çocuklara karne vermiyorlar.
Bu çocuklar hiçbir suçları yokken hem rencide ediliyorlar hem de karne sevincini arkadaşları ile beraber yaşayamıyorlar.
Peki çocukların faturasını ödedikleri bu suçun gerçek suçluları kim?
Nüfus kontrolünü yapamayan devlet mi?
Nüfus sayısını bilmeyen dolayısıyla bütçesini doğru ayarlayamayan hükümet mi?
Okullarının sorunlarını çözmeyip, okullarına gerekli bütçeyi ayırmayan ve planlama yapamayan Milli Eğitim Bakanlığı mı?
Okulların ve eğitimin sorumluluğunu gerçek sorumlusu bakanlığa yükleyemeyip, velilerin omzuna yükleyen ve faturasını da çocuklara kesen okul idareleri mi?
Bakanlığın sorumluluğunu üstlenip, sorumsuz bir bakanlık yaratan veliler ve okul- aile birlikleri mi?
Kendi vatandaşlarını göç etmek zorunda bırakan TC yetkilileri mi?
Yoksa para biriktirme gailesinde ya da sadece karnını doyurma gailesinde olan aileler mi?
Bu devlet nüfus yapısını düzenlemek ve ülke nüfusunu , hatta ülkeye giriş çıkışları kontrol etmek zorunda değil midir?
Bu hükümet nüfus sayısını bilip, bütçesini ona göre planlamak zorunda değil midir?
İlgili bakanlık özel okullara ile devlet okullarına katkı payında eşitlikten önce adaletli davranmak ve devlet okullarının tüm sorumluluğunu üstlenmek zorunda değil midir?
TC Hükümeti, ülkesinden göç etmek ve başka ülkelerde kaçak durumda yaşamak zorunda bıraktığı çocukların eğitim ve sağlık gibi hayati ihtiyaçlarını üstlenmek zorunda değil midir?
Bir ülkede siyasi parti katkılarına %30 zam yapılırken, özel okullar desteklenip, devlet okulları kaderine terk edilirken ve bu ada kaldıracağının kat be kat üstünde nüfusa ev sahipliği yapmaya mahkum edilirken, çocukların karnelerine el konuluyorsa bunun suçlusu kim?
Hangi ailede doğacağını ve nerede yaşayacağını seçme hakkı olmayan çocuklar mı?