Üniversite yıllarımdı, etik konusunu işleyen bir ders almıştım. Ders hocam ise sevgili Prof.Dr. Süleyman İrvan’dı. İrvan’ın beni fena kandırdığını düşündüm. Üniversite bitip, heyecanlı, genç bir gazeteci olarak sokağa çıktığımda, etik bana çok acı verdi. Ülkede etik değerlerin, barışın dilinin sevilmediğini anlamam gecikmedi. Vatandaş şiddet istiyordu. Seks, özel hayat bilgisi, sansasyon, direk yargılama her zaman popülerdi. Oysa o malum kurallar çerçevesinde, insan haklarını, tutuklu haklarını gözetmenin, sektörel hata olduğu eleştirisi çalıştığım her yerde karşıma çıktı. Ben o dönem direndim, ama kaybettim. Türk Dil Kurumu “etik” kavramını; “Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü” şeklinde açıklıyor. - Gerçeği aramak ve bildirmek. - Zararı asgariye indirmek. - Bağımsız davranmak. - Hesap verebilmek. Benim için etik değerler olarak tanımlanabilir. Oysa siz mahkemeye çıkarılan her zanlıyı, suçu ispatlanmadan afişe ederseniz, günün sonunda o beraat ettiğinde, günahı sizin boynunuzda olmaz mı? Biz gazeteciler kendimizi yargının, polisin yerine koyduğumuzda, elimizdeki gücün etkisiyle hayatları gereksiz yere karartmaya çalıştığımızda, gazetecilik başarısı mı elde ediyoruz. Gazetecilik hocam sevgili Dr. İsmail Kızılbay, gazeteciliğe bizi hazırlamak için yüzlerce örnek vermişti. Sektörün nasıl olabileceğini farklı simülasyonlara bize aktarmaya çalışmıştı ama olmadı. Duvara toslamak, sektörün akademide gösterildiği gibi olmadığını anlamamız hiç uzun sürmedi. Gazetecilikte haber vermenin yetmediği, çok daha vahşi olması gerektiği anlatıldı çalışırken. Şu an kendi gazetemde etik kurallara uymaya çalışıyorum. Etik kurallarından vazgeçecek olsam, daha vahşi olsam, maalesef okuyucu kitlem çok daha fazla artacak biliyorum. Yargısız infazın olmaması için çalışıyor Detay ekibi. Haksızlık yapmamak için uğraş veriyor. Sahibinin sesi değil, halkın sesi olmak için uğraşıyor. Mahkeme haberlerini asgari düzeyde okuyucularımıza ulaştırıyoruz. Yargının verdiği kararda boynumuz kıldan ince ama mahkemelerde pis işlerin döndüğünü farkındayız. Bazı kötü niyetli polislerimizin, delil yetersizliklerine karşın, zaman zaman sırf suç itirafı yaptırmak için, gazetecileri kullandığını görüyoruz. Biz polislerin değil, zanlıların resimlerini mozaikliyoruz. Ta ki suç ispat edilinceye kadar. Biz şiddeti daha da körüklememek için çalışıyoruz. Kadına şiddetin, kadının cinsel meta olmasının medya sayesinde her geçen gün daha da tırmandırırlığını farkındayız ve biz böyle bir olaya alet olmak istemiyoruz. Lezbiyen, gay, biseksüellerle ilgili nefret oluşturacak haberlerin toplumun belli bir kesimi tarafından takdir gördüğünü, birçok insanın bu konuda konuşmak istemediğini farkındayız. Ama biz onlarında toplumun bireyleri olduğunu, ırkçı söylemlerin yanlış olduğunu bildiğimiz için seslerini duyurmaya çalışıyoruz.