avaşa doğdular, savaşla büyüdüler. Bombalar, patlamalar, göç kısacık hayatlarının büyük bölümünü kapladı. Defalarca ölümün kıyısına geldiler. En acı tabirle onlar ‘savaşın çocukları’. Açık Toplum Vakfı, Türkiye’deki Suriyeli mülteci çocukların eğitime erişim koşulları hakkında bir rapor hazırladı. Savaş muhabiri Kaya Heyse’nin kapsamlı bir saha çalışmasından sonra kaleme aldığı ‘Kayıp Neslin Eşiğinde’ başlıklı çalışmaya göre; ailelerin ekonomik sorunları eğitim imkânını kısıtlıyor, altyapı yetersiz ve dil, en büyük problem. Türkiye’deki 1.353.000 Suriyeli çocuktan 856.900’ü okul çağında fakat 500.000’den fazlası eğitim almıyor. İşte rapordan öne çıkan başlıklar...
TÜRKÇE BİLİYORLAR MI?
Türkiye’deki Suriyeli çocukların çok büyük bir bölümü hiç Türkçe bilmiyor. Suriyeokullarında, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) kurslarında, özel kurslarda ve sivil toplum kuruluşlarının kurduğu toplum merkezlerinde Türkçe öğrenebiliyor. Ancak MEB’in elinde halen sistemli bir Türkçe öğrenme programı yok. Suriyeli çocukların dil problemi aslında iki yönlü. Hem Türkçe öğrenmek zorundalar, hem de Arapçayı unutmamalılar. Geçici Eğitim Merkezleri’nde (GEM) asıl dil Arapça ama Türkçe de öğretiliyor. Ancak Arapça eğitiminin kalitesini eleştirenler de var. Anadilde eğitim Türkiye’de siyasi bir alan. MEB’in işleyişini iyi bilen, adını vermek istemeyen bir UNICEF yetkilisi, “MEB, iki dilli eğitimi kendi içinde konuştu ama Kürtçe sıkıntısından dolayı eyleme geçilmedi. Yine de Bakanlık; İsviçre, Almanya ve İngiltere’ye inceleme için ekip gönderdi” diyor.
TÜRKİYE’DE HANGİ OKULLARDA OKUYORLAR?
Suriye okullarında (Geçici Eğitim Merkezi-GEM) okuyan çocuk sayısı: 247.000
Devlet okullarında okuyan çocuk sayısı: 78.000
Türkiye’de 266 GEM var. Bunlar, eğitim dili Arapça, müfredatı Suriye müfredatı olan Suriye okulları. Türkçe dil eğitimi de veriyorlar. Bu okullara Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), UNICEF gibi resmi kurumların yanı sıra yerel ve uluslararası sivil toplum kuruluşları da destek veriyor. Yine de tam anlamıyla parasız eğitim vermiyorlar, öğrencilerinden aylık 30-200 lira arasında değişen miktarlarda para talep edebiliyorlar. Büyük bölümü apartman dairelerinin içine kurulmuş durumda. Teneffüs alanları yok. Birçoğu masa, sandalye ve kırtasiye malzemesi eksikliği çekiyor. MEB de kendi okullarından bazılarını ikili eğitime açtı; gündüz Türk öğrenciler, akşam Suriyeli öğrenciler ders görüyor. Önümüzdeki dönem için 100 okul daha ikili eğitime hazır hale getirilecek.
3.000.000
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı mart 2016 verilerine göre Türkiye’ye göç eden Suriyelilerin sayısı (yaklaşık). Suriyeli mültecilerin 2.475.000’u kamp dışında yaşıyor.
1.353.000
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’deki Suriyeli çocuk sayısı. Bu çocukların 856.900’ü, 5-17 yaş aralığında, yani okul çağında. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine sadece 325.000’i okula gidiyor, 500.000’den fazla çocuk eğitimden uzak.
%20
Masrafları karşılanamadığı için okula gidemeyen Suriyeli mülteci çocukların oranı (Hayata Destek’in araştırması)
108 TL
Düşük gelirli bir Suriyeli ailenin tek bir çocuğuna yapması gereken aylık harcama. Türkiye’de eğitim, parasız olmasına karşın okulların talep ettiği kayıt, malzeme, kitap, okul-aile birliği parası gibi ‘gizli ücretler’, çocukların okula gitmesine engel teşkil ediyor.
GÖÇMEN ÇOCUKLAR NELERLE KARŞILAŞTI?
Ailede ölüme tanıklık etme: %79
Tehlikeyle karşı karşıya kalma: %60
Şiddet eylemine şahit olma: %60
Şiddet eylemine maruz kalma: %30
Travma sonrası stres belirtisi gösterenler: %45
“SONSUZA KADAR YARDIM DAĞITMAKLA BİR YERE VARAMAYIZ”
Raporda görüşlerine yer verilen Yuva Derneği Eğitim Koordinatörü Ebru Açıkgöz: ‘’(...) Sonsuza kadar yardım dağıtmakla bir yere varamayız. Bu insanların onurlu bir şekilde yaşayabilmelerine olanak tanınmalı. Beş yıldır burada yaşayan Suriyeliler artık kendilerini bu toplumun bir parçası olarak görmek istiyor ama bizdeki eğilim ‘Suriyeli mahalleleri’ yaratmak. İki toplumun uyumunu sağlayacak projeler üzerinde çalışmalıyız.’’
ÜNİVERSİTEDE KIZ-ERKEK AYRI OKUYOR
Zehra Üniversitesi, Gaziantep’in merkezinde büyük bir işhanının içinde 2014’te kuruldu. Okulun kurucusu Mustafa Müslim, Suriyeli PYD örgütünün lideri Salih Müslim’in kardeşi. Üniversitede kız-erkek ayrı okuyor. Yaklaşık 300 öğrenci var. İlahiyat, eğitim, iktisat, mühendislik, edebiyat ve bilim fakülteleri açıldı. Kayıt ücretler üç-altı bin. Üniversiteye giren herkes ilk yıl burslu okuma hakkına sahip. İlk senenin sonunda belirli bir not ortalamasını tutturamayanlar para ödüyor.
GÜNDE BEŞ LİRADAN AZ KAZANIYORLAR
Türkiye İstatistik Kurumu’nun çocuk iş gücüne dair açıkladığı verilere göre; Türkiye’deki 29 milyon çocuğun bir milyonu çalışıyor. Ancak Türkiye’de kaç Suriyeli çocuğun çalıştığı kesin olarak bilinmiyor. UNICEF’in tahminleri her 10 Suriyeli çocuktan birinin iş gücüne dahil edildiği yönünde. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriyeli çocukların tekstil atölyelerinde, ayakkabı üreticilerinde, kuru meyve imalatçılarında, otomobil tamircilerinde, tarımda ya da sokak satıcısı olarak çalıştığını belirtiyor. Yine araştırmalara göre kimi çocuklar günde beş liradan az kazanıyor.
AÇIK TOPLUM VAKFI GENEL SEKRETERİ GÖKÇE TÜYLÜOĞLU: PROJE ÇAĞRISI YAPACAĞIZ
Böyle bir rapor hazırlamaya nasıl karar verdiniz?
Tıpkı mahalledeki komşumuzun çocuğu gibi komşu ülkeden gelmiş mülteci çocuklar da okumak istiyor. Ayakta kalabilmek için başka hiçbir seçenekleri yok. Ama Türkiye’nin yaptığı tüm fedakarlığa rağmen bu çocukların 500 binden fazlası okula gidemiyor. Sivil topluma da bir sorumluluk düşüyor. Açık Toplum Vakfı olarak bu nedenle, bu yıl Suriyeli mülteci çocukların eğitim konusunu öncelikli çalışma alanlarımızdan biri olarak belirledik. Vakıf bünyesinde oluşturulan bir çalışma grubunun dört ay süren saha araştırmalarıyla bu rapor hazırlandı.
Ülkeler, uluslararası kuruluşlar ve yerel sivil toplum örgütleri bu sorunu çözmek için bundan sonra neler yapacak?
Türk kamu yönetiminin ve kısmen Birleşmiş Milletler’in ilgili kurumlarının çabalarının yanında sivil toplum kurumlarının bugüne kadarki çalışmaları oldukça sınırlı kalıyor. Pek çok proje var, büyük emekler var. Ama ‘sınırlı bütçeler’ nedeniyle ‘sınırlı bir erişim’ sağlanabiliyor. Açık Toplum Vakfı, bu çabaya destek olmak için bu yıldan itibaren bütçesinin önemli bir bölümünü bu projeler için kullanacak. Önümüzdeki günlerde bir proje çağrısı yapacağız. Bu yıl ayırdığımız fon, erken çocukluk eğitimi alanında kullanılacak.
AÇIK TOPLUM VAKFI PROGRAM SORUMLUSU KAYA HEYSE: HEPSİ MESSI VERONALDO HAYRANI
Böyle bir çalışma yürütmenin en zor tarafı neydi?
Bir yere girmek için izin almak. Bazı okullara giriş izinleri raporun yazımı bittikten sonra geldi. Tabii bir diğer zorluk da, insanların konuşmaya çekinmeleri. “Ne yapıyorsun, kimin için çalışıyorsun, amacın ne” soruları tam bir ömür törpüsü.
Çocuklar konuşmaya istekli miydi?
Çocukların hepsi olağanüstüydü. Korkunç şeyler gördükten sonra Türkiye’ye geldiler. Düşünün, bir gün okula gidiyorsunuz, arkadaşlarınızla futbol oynuyorsunuz, yaramazlık yapıyorsunuz... Ertesi gün yaşadığınız şehre bombalar yağıyor, oyun oynamaya çıktığınız sokak savaş alanı oluyor, sevdikleriniz ölüyor... Bu çocuklarla konuşmak içinzaman harcamanız gerekiyor. Size biraz olsun ısınmaları, güven duymaları gerekiyor.
Size neler sordular?
Bana en çok çocuğum olup olmadığımı sordular. Kaç yaşında olduğunu, kaç arkadaşı olduğunu... Fotoğrafını görmek istediler, gösterdim. Kimileriyle futbol sohbeti de yaptık tabii. Türkiye’deki takımları daha yeni öğreniyorlar ama hepsi birer Messi ve Rondaldo hayranı.
EVDE OTURMAKTAN ÇOK SIKILIYOR, TOP OYNAMAK VE GEZMEK İSTİYOR
Hasan, sekiz yaşında. Halepli. Suriye’de sadece iki ay okula gidebildi. Savaşı tüm dehşetiyle yaşadı; evi yıkıldı, okulu bombalandı. Ailesi daha güvende olacaklarını varsayarak Halep kırsalına kaçtı. Ancak çatışmalar durmayınca, ülkeden ayrılma kararı aldılar. Kısa süre sonra da İstanbul, Sultanbeyli’ye yerleştiler. Hasan şimdi yeni hayatına uyum sağlamaya çalışıyor. Suriye’de okula gittiği süre, okuma ve yazma öğrenmesine yetmedi. Türkiye’de de ailesi onu henüz bir okula yerleştiremedi. Evde oturmaktan çok sıkılıyor, top oynamak ve gezmek istiyor.
TÜRKİYE’YE GELDİĞİNDEN BERİ DAHA AZ KABUS GÖRDÜĞÜNÜ SÖYLÜYOR
Gais, 13 yaşında. Hama’da doğdu. Savaş çıktığında sekiz yaşındaydı. 2013’ten beri okula gitmiyor. Savaş sebebiyle kardeşlerinden birini kaybetti. Hama’nın büyük bölümünün hava bombardımanı altında yerle bir oluşunu gördü. Ailesi daha fazla dayanamadı ve 2016 ocak ayında Türkiye’ye geldi. Gais, ortaokula gitmesi gereken yaşta ama ne kendi ülkesinde düzenli okuyabildi ne de Türkiye’de okula başladı. Buraya geldiğinden beri daha az kabus gördüğünü söylüyor.
“HAYATIMI, GELECEĞİMİ ELİMDEN ALDILAR”
Abdullah Zafir, 15 yaşında. Türkiye’ye 2013’te geldi. Çok ölüm gördüğünü söyledi. IŞİD, Deir ez-Zor’a saldırdığında günlerce mahsur kalmış kentte. Oradan Şam’a gitmeyi başarmış. Sonrası Beyrut, Mersin ve İskenderun üzerinden Gaziantep... Ecyal isimli bir GEM’e gidiyor. Türkçe’yi öğrenmeye çalışıyor ama hâlâ konuşamıyor. Savaş uzarsa, geri dönüp savaşacağını söylüyor: “Suriye’de her şey çok daha farklı, çok daha güzeldi. Hayatımı, geleceğimi elimden aldılar.”
“SAVAŞ DEMEK GÖÇ DEMEK, TANIMADIĞIN ÜLKEDE SEVİLMEMEK DEMEK”
Hasan, 12 yaşında. Savaşı Halep’te yaşadı, haftalarca bombardıman altında kaldı. 2012’de Türkiye’ye geldi. Üçüncü ve dördüncü sınıfları Kilis’te okudu. Şimdi beşe gidiyor. Kilis’e geldiklerinde kampa gitmek istemedi babası. Ev de bulamayınca bir süre bir dükkanın bodrumunda yaşadılar. Hasan da haftada 150 lira karşılığında bir terzide çalışmaya başladı. Okula, İstanbul’a gelince başlayabildi. Mahallesinde üç Türk arkadaşı var ve onlarla çok iyi anlaşıyor. Türkçe’sini de onlarla konuşa konuşa ilerletti. Suriye’ye dönmek istiyor: “Savaş demek göç demek, tanımadığın ülkede sevilmemek demek.”