“Yeni yılı kutlayanlar taş olur”
Ben ortaokul ya da lise çağlarındayken bir öğretmenim kalkıp bana bu cümleyi kursaydı ne hissederdim diye düşündüm bir an.
Öncelikle çevremde kimse hiçbir nedenle taş olmadığı için içimden gülerdim.
Muhakkak ki çocuk aklımla o öğretmenle dalga geçerdim.
Artık O öğretmen ne söylerse söylesin ona güvenmezdim.
Hatta bana vermeye çalıştığı eğitimden bile kuşku duyar dikkate almazdım.
Kim bilir belki de güçlü bir aile yapısından gelmeyen korkak bir çocuk olsam , “ne zaman taş olacağım” ya da “yeni yılı kutlayan yakınlarım ne zaman taş olacak” korkusu ile psikolojim bozulurdu.
Eğer ki,öğretmenimi çok seviyorsam bu sefer de yeni yıl kutlayanları ötekileştirip, onlardan nefret ederek aslında kendimi yalnızlaştırırdım.
Hele ki bu bana bir dini bilgi olarak inancım üzerinden verilseydi ya bu söylenenin komikliği ile İslam dinini inandırıcı bulmaz inançsız olurdum ya da bu söyleneni kabul ederek bundan sonra anlatılan her hurafeye inanan bir yobaz olurdum.
Başka ihtimal var mı?
Eğer ki din temelli açılmış bir okulda ortaokul lise çağlarındaki çocuklara bir meslek öğretmeni “Yeni yıl kutlaması yaparsanız taş olursunuz” diyorsa, o çocukların geleceğinden ne bekleyebilirsiniz?
Ya bu söylemin inandırıcı olmayışından dolayı inanmayıp o öğretmeni de, verilen eğitimi de, verilen dini bilgileri de dikkate almayacak.
Ya da bu söyleme inandığı için bundan sonraki hurafelere de koşulsuz inanarak bir yobaz olacak.
Akıl kârı mıdır kolej statüsünde açılmış bir okulda ortaokul çağındaki çocukları bu söylemlerle ve böylesi zavallı zihniyetle yetiştirmek.
Böyle bir eğitimci ve böyle bir eğitim zihniyeti olabilir mi?
Ama ne yazık ki var.
Ne yazık ki Hala Sultan İlahiyat Kolejinde oluyormuş.
Sadece bu da değil bir çok gerici zihniyet de sokulmuş eğitimin içine.
Düşünebiliyor musunuz birlikte gezen kız ve erkekler aşağılanarak ötekileştiriliyor.
O yaşta saf ve temiz duygular içerisinde olan çocukların içerisine ayrılıkçı ve cinsiyetçi bir nifak tohumu atılıyor.
Ama bu çirkin davranış yalnız kızlara yapılıyor.
Kızlar çağrılarak erkek arkadaşları ile birlikte dolaşmamaları konusunda uyarılıyor ve eğer sevgilileri varsa ya ailelerinin izni ile evlenmeleri gerektiği ya da ayrılmak zorunda oldukları söyleniyor.
Bu zihniyeti neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Birincisi sadece kız öğrenciler çağrılarak, toplumda var olan erkek egemen zihniyeti perçinlenmeye çalışılıyor.
İkinci olarak sevmek, sevilmek ya da flört etmek bir ayıp hatta bir suç kabul edilip bu yük de kızların omuzlarına yükleniyor.
Dolayısıyla toplumda var olan “namus” kavramının kadına mal edilişinin temelleri atılıyor.
Sırf sevgiyi paylaşıyor diye küçücük kızların suçluluk psikoloji içerisinde kendisini suçlu hissedeceği bir eğitim anlayışı olabilir mi?
Kızlar ve erkekler bu psikoloji içerisinde yetiştirilirse bu toplumda şiddet ya da kadınların yaşadığı statü eşitsizliği biter mi?
Bu şekilde “suçlanan” kız çocuklarının, canına kıyma eğilimi de cabası.
Neresinden bakarsanız bakın, bir nesil ellerimizden kayıp gidiyor.
Diğer okullarda da eğitimdeki sistemsizlik yüzünden çocuklarımızın geleceği katlediliyor ancak Hala Sultan’da yaşandığı söylenen olaylar yenilir yutulur cinsten değil.
Direkt geleceğin çağdaş temellerden uzaklaştırılıp, dinin bir afyon gibi kullanılarak biat etmesi istenen gençlerin yetiştirilmesi hedefleniyor sanki.
Hem de bu durum Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yapılıyor.
Allahtan hala daha çocukların eğitimini ve geleceğini düşünen çağdaş öğretmenler var da bu durum ortaya çıktı.
Daha doğrusu herkesin bildiği ama susmayı tercih ettiği bir gerçek, o okuldaki bazı vicdan sahibi öğretmenlerin isyanı ile yüksek sesle dillendirildi.
Ama toplum olarak bu öğretmenlerin sesine, ses katmadıkça bu durum düzelmez.
Hatta daha da büyüyerek hepimizi yerinden kıpırdayamayan gereksiz bir taş haline getirir.