Hiç kimse anlayamadı bu güne kadar! Var oluşundan bu yana; İnsanoğlu niçin kendi neslini tüketmek için var gücüyle uğraşıyor? Bir tarafta üreme içgüdüsüyle karşı cinsten vazgeçemeyen insan; Diğer yanda, insanın kendi kendini yok eden vahşeti… Yaşamın hiçbir alanında böyle keskin bir çelişki görülmemiştir! Bu histeri, bu hastalıklı düşünce, taş devrinden beri sürüyor! Peki neden? Sonuçta; Coğrafi ve fiziki şartlarda, bin yıllar içinde, rengi ve dış görünüşü değişse de… … insan insandır! Vietnamlı, Koreli, Çinli, Asyalı, Avrupalı, Afrikalı, Amerikalı… Uzunu kısası, karası beyazı, sarı renklisi; Hepimiz insanız işte! Canlı yaşam için şimdilik dünya bir tane… Diğer gezegenlerde ağaç yok, orman yok, su yok, oksijen yok! Bizimkine benzer bir yaşam da yok, ölüm de… Sığmadık buralara… Ne garip! Başkalarına yer açmak için, eşit paylaşım yerine… Herkese aş, herkese iş… … ve herkes için sağlık, mutluluk yerine, kitlesel ölümler olmalı ki, zenginlere, muktedirlere daha fazla yer açılsın! Kimin için açılsın yollar, caddeler, saraylar? Gümüş değersiz kalıyor, Altın kaplama olmalı oturaklar, masalar ve yataklar? Salonlara girdiğiniz zaman, içiniz titremeli, aklınız gitmeli; Şaşkınlık, hayret, heyecan mesanenizi sıkıştırınca, altın kaplama oturaklara doğru koşun ki… Sidiğiniz bile altın kaplama olsun! Altın kaplı klozet üzerinde, sıkıla büküle büyüğünü yapmak nasıl bir zevk verir insana? Dünya ile alay etmek, dalga geçmek bu olsa gerek… Tarihte hep böylesi doyumsuzlarla mücadele etti insanlık… Ve halktan çok güçlü görünen tiranlar, hep kaybettiler! Anımsıyorum; Romanya diktatörü Çavuşesku öylesi görkemli bir sarayda yaşıyordu ki… … bir gün ansızın o sarayın çevresini saran milyonlar onu, kaçmaya fırsat bulamadan linç ettiler! Milyonlarca insanı bir kaş işareti ile öldürten Stalin’in mezarının nerede olduğu bilinmiyor… Musolini partizanlar tarafından ayaklarından baş aşağı asıldı! Kısacası, Kendini görkemli saraylara kapatan tüm diktatörlerin sonu ya asılmaktır ya da linç edilmek. Bunu ben söylemiyorum, tarih söylüyor! Ve ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da konuştu sonunda… Halt etmiş “ susmak altındır “ diyen bilge… Şimdi; Konuşmak altın, susmak ise boş teneke değerindedir!