İşte Taçoy'un yaptığı açıklama;
BM HANGİ YÜZLE KARŞIMIZA ÇIKIYOR..?
Bu Ada’da yaşanan acıların esas sorumlularının yıllardır “bekçiliğini” yapan BM bir kez daha gerçek yüzünü göstermiştir.
Sadece Kıbrıs’ta değil, dünyanın hiçbir coğrafyasında yaşanan savaşlara engel ol(a)mayan BM 1964’ten bu yana Kıbrıs’ta fiilen yer almaktadır.
Bu süre zarfında, yüzlerce Kıbrıs Türkü EOKA terör örgütü tarafından öldürülmüştür.
Sivil amaçlı yol yapımını engellemek isteyen BM askerlerine tek bir sorum var:
Kıbrıs Türkü toplu mezarlarda soykırıma uğrarken neredeydiniz..?
Pile’de tamamen insani amaçlı ve sivil maksatlara hizmet edecek bir karayolu inşasına engel olmak için ortaya koyduğunuz gayreti keşke o yıllarda Kıbrıs Türkü toplu mezarlara diri diri gömülürken de gösterseydiniz.
İşine gitmek üzere çıktığı evine bir daha dönemeyen babalar, yollardan kaçırılıp öldürüldükten sonra kör kuyulara atılırken de meydana çıksaydınız keşke.
HANGİ BARIŞ, HANGİ GÜÇ..?
Kıbrıs’taki BM askerlerine verilen “Barış Gücü” ismi tamamen talihsiz bir durumdur.
BM askeri gücü, barış sadece isminde kalmış, yaşanan soykırımlara seyirci kalarak güçsüzlüğünü göstermiş bir oluşumdan başka bir şey değildir.
BM’nin Kıbrıs’taki misyonu başarısızlığa uğramıştır. Hem de yıllar önce.
Bu durumdaki bir yapının Kıbrıs Türklerinin yapmak istediği basit bir yolu bile canla başla engellemeye çalışmasının nedenleri üzerinde herkes çok iyi düşünmelidir.
BM askerleri kime hizmet etmektedir..?
Barışa olmadığı aşikardır.
Uzun lafın kısası, BM’nin KKTC devletinin yapacağı bir yola karşı çıkmak şöyle dursun, Kıbrıs Türkü’nün karşısına çıkacak yüzü bile yoktur.
Utançlarını da alıp gitmek zamanı gelmiştir…
Dün Taksim sahasına engel olmaya çalışanlar bugün Pile yolunu engellemek için çırpınmaktadırlar.
Ama başarılı olamayacaklar.
Yaşanan son olay Rum Yönetimi’nin BM Barış Gücü’ne bakış açısını da göstermiştir.
Yıllardır BM yetkililerine ve Barış Gücü’ne bir “işveren” gözüyle bakan Rum Yönetimi, son olayda BM Genel Sekreteri’nin açıklamasına yönelik rahatsızlığını ortaya koyarken, Rum basının açıklamayı sansürleme girişimi de bu zihniyeti bir kez daha ortaya koymuştur.