Taner Ulutaş yazdı

Taner Ulutaş yazdı

SOSYAL DEVLETMİYİZ YOKSA CEBERRUT DEVLETMİYİZ?

KKTC olarak isimlendirdiğimiz bu coğrafyada sanırım hala daha ganimet alışkanlığından kurtulmadık. Partidaş, yandaş, hısım akraba ve bizden olup oy verecek olanlara KKTC Bol kepçe lokantasının kapısını her daim açık tuttuk. Kamunun kapıları onlara ardına kadar açılırken, tarımsal amaçlı topraklar ile hali arazileri onlara dağıtmaktan geri durmadık.  Toprak, üzerinde yaşayan insanlar ile vatan olur. Üzerinde yaşayan insan yoksa o toprak olmaktan öte bir anlam ifade etmez. Vatan ise, üzerinde yaşayan insanların kurduğu devlet ile kendini idame ettirilir. Devlet ise o toprak parçası üzerinde yaşayan ve vatanım dediği o toprak parçasındaki, insanına sosyal açıdan sağladığı güven ve kaliteli yaşam ve kolaylıklarla ‘Sosyal devlet ‘ olur.

100 BİN DÖNÜM ARAZİ SİYASİLERE YAKIN KİŞİLER TARAFINDAN KİRALANMADAN KULLANILIYOR

KKTC ismini verdiğimiz bu coğrafyada kurduğumuz devletin, gelin isterseniz insanına sağladığı güven ile kaliteli yaşama bakalım. Ve bir sosyal devletmi, yoksa ceberrut bir devletmi olduğuna, başkalarının değil, kendimiz yorumlayıp karar verelim. 21 Kasım 2014 tarihinde bir köşe yazısı yazmıştım. Yazımda Tarımsal arazilerin dağıtımı konusuna değinmiş,  Çiftçiler Birliği Başkanı Hüseyin Çavuş Kelle’nin devlete ait olup, çiftçilere kiralanan tarımsal araziler ile ilgili açıklamasından yola çıkarak hatırladığım kadarı ile 91 bin dönümü kiralanan 100 bin dönümü de kiralanmak için bekleyenTarımsal arazilerin durumunu sormuştum. İçişleri Bakanlığının çiçeği burnunda bakanıTeberrüken Uluçay, Meclis kürsüsünden  91 dönüm arazi kiralandı. 100 bin dönüm arazi de kiralanmadan siyasilere yakın kişiler tarafından yıllardır kullanılıyor demişti.

TARIM ARAZİLERİNE EV VE YEDEK PARÇA ATÖLYELERİ KURULMUŞTU

Araştırmaya devam ettiğim zaman çok ilginç olaylar tespit ettim. Mesela Mağusa bölgesinde kiralanan arazilerden bazılarına tarım arazisi olmasına karşın yedek parça atölyesi kurulduğunu fotoğrafladım. Bir başka araziye Maraş bölgesinde ev yapıldığını gözlemledim. Mandıra yapılması için verilen bazı arazilere apartman yapılarak kiraya verildiğini tespit ettim. Bazı gençlere ev yapması için verilen Hali arazilerin bizden olan köylere verildiğini bazı köylerdeki gençlerin ise soğuk su içtiğini öğrendim.

YER ORMAN DAİRESİNİN KİRALAYAN İÇ İÇLERİ BAKANLIĞI

Geçen günlerde, Detay Gazetesinde, içerisinde Tapınak Şövalyelerinin kalesinin de bulunduğu denize sıfır arazinin 3 yıllığına yılda 60 TL’den toplamda 180 TL’ye karnına vurulunca ah arkam diyen birilerine kiralandığını yazdık. Yer Orman Dairesinin. Kiralayan İçişleri Bakanlığı, parayı alan Maliye Bakanlığı. Bu konuda dürüstlüğünden asla şüphe etmediğim Tarım Bakanı Dursun Oğuz ile de konuştum. Bakan Dursun Oğuz evet mal bizim. Kiralayan İçişleri Bakanlığı para Maliyeye yatır dedi. Vay be devletin işleyişine bak dedim.

UCUZA KİRALADIĞINIZ ARAZİLERİ YAKINLARINIZ PAHALIYA BAŞKASINA KİRALALIYORMU?

Buraya kadar güzel. Damda gezer Takyanoz vur beline kazmayı modundaki bu işlerde derinine indiğiniz, zaman alakaya maydanoz olan İçişleri bakanlığındaki bazı memurlara bazı sorular sormak isterim. Siz İçişleri Bakanlığına ait olmayan, örneğin Tarım Bakanlığına ait bu arazilerin kirasını düşük tuttunuzmu? Düşük tuttuğunuz bu arazileri hısım akraba, arkadaş, velhasıl size yakın birileri kiraladımı? Kiraladıysa onlarda örneğin dönümünü 40 TL’ye kiraladıkları bu arazileri dönümü 120 TL’ye başkasına kiraladımı? Kalecikteki denize sıfır içerisinde kale de bulunan araziyi yıllığı 60 TL’den neye göre kiraladınız? Varsa böyle yerler bana da kiralarmısınız? Söz ben yıllığı 500 TL olarak ödeyeceğim. Somurtmayın. Kızmayın. Sadece soruyoruz.

1974’DEN BU YANA YIKILMAYA YÜZ TUTMUŞ BİNALAR VAR AMA

Gelelim Ekonomi Baıkanlığına. Biliyorsunuz Emlak Malzeme ve Sanayi Dairesi Ekonomi Bakanlığına bağlıdır. Allah’ı var bu bakanlığın bakanlık koltuğunda da Olgun Amcaoğlu gibi UBP’nin içinde dürüstlüğü ile anılan birisi oturuyor. Ancak geçmişte yaşananları o da bilmesine karşın bana göre eli kolu bağlı oturmaktan başka birşey yapamıyor. Sadede gelirsem. 1974 Barış Harekatından sonra Rum’dan bize hatırı sayılır fabrika ve tesis kaldı. Bunların bir kısmı Emlak Malzeme tarafından bir kısmı da Sanayi Dairesi tarafından kiralanıyor. Sanayi Dairesi bu kiralamayı iki çeşitte yapar. Birisini kira olarak diğerini tesis olarak kiralar. Bu tesislerin birçoğu 1974’den beridir kullanıldığı için yıpranmış durumdadır. Hatta bazılarının kolonlarının demirleri bile çürüdüğü için yıkılma durumu ile karşı karşıyadır.

YIKILIRSA YIKILSIN BOYNU ALTINDA KALANIN KOPSUN

Haspolat Sanayi’de Kolonları yıpranan, kolon demirleri çürüyen bazı yerler var. Haspolat’taki bazı işletmenin binaları ile ilgili olarak durum tespiti yapıldı. Bir tanesi ile ilgili Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden bu konuda rapor alındı. Raporda bina kesinlikle  boşaltılması gerekir denildi. İşletme sahibi Ekonomi Bakanlığına müracaat etti. Hasarlı binanın yerine size modern bina yapalım dedi. Ekonomi Bakanı Erhan Arıklı’ydı. Allah’ı var. Olaya çok ilgili yaklaştı. Ancak Sanayi Dairesi Müdürü yıkılırsa yıkılsın. Altında kalanın da boynu kopsun diyerek ‘Nuh’un peygamber olduğunu kabul etmedi..

EKSİK YASALAR İLE ELİMİZİ KOLUMUZU BAĞLIYORUZ

 Ekonomi Bakanlığına bakan koltuğunda  Olgun Amcaoğlu var. Durum ona da iletildiğinde, bugün için binalar halen ayaktadır. 5-10 sene sonra ne olur bilmem diyerek konuya duyarlı yaklaştı. Savcılık yasa var. Yasa tadil edilsin önü açılsın diyor. Ancak açık kapıyı da göstererek Bakanın yetkisi var. Bu yetki ile kararı alıp yeni bina yapılması şartı ile yetkisini kullanabilir da diyor. Ama o yetkiyi hiçbir bakan kullanmak istemiyor

BİNA YIKILIRSA SORUMLUSU KİM OLUR?

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bu yıkılmaya yüz tutmuş binalardan birkaçı yıkılır ve altında kalan birilerinin hayatına mal olursa, bunun sorumluluğunu bakanlık ve hükümette taşımayacakmı? Kira 500 TL düşecek ve devlet ziyan edecekmiş? Bak sen? Yahu devlet 15 milyonluk yeni binaya kavuşacak. Kirayı yaparken yıl sınırı koy. Sonra kiraya 500 TL’yi ilave edersin.

FUAR ALIM İŞLERİNE DE BİR GÖZ ATILSA DİYORUM

Ama Sanayi Dairesindeki bazı kişilere de yukarıdaki soruları sormak istiyorum. Bazı düzgün durumlar  işlerine gelmez. Onlar sen orasını boş ver gel sana başka bir yerden yer verelim durumları ile ilgileniyor. Halen yaptığı yanlışlar ile Sanayi Dairesi Müdürünü zor durumda bırakmaktan vazgeçmiyorlar. Haa birde düzenlenen fuarlarda alım, falan filan işleri ile ilgilendikleri için bu durumlara zaman ayıramıyorlar. Acaba bu alımlara bir denetimci bir baksa mı diyorum? Yakında bu Fuar alım işlerinde döen alemcikleri de sizlere belgeleri ile aktaracağım.  Ama sakın nasıl yani. Bu nasıl devlet demeyin?

Fıkra

Vay be

Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış.

Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış.

Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış.

"Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var.

 Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş.

"Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki.

" Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don.

 "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba...

Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş.

 "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler.

Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don.

"Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var.

Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar

"Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"