KKTC ilkleri yaşamaya devam ediyoruz. Tatil bitti. Meclis açılacak ve masa üzerinde bekleyen yasalar hayata geçirilecek derken, nisap hastalığına yakalanan Meclis bizlere orta parmağını gösteriyor.
Pazartesi gününden beridir, kapısı duvar olan Mecliste kavga, sataşma, bir birinin üzerine yürüme göremiyoruz. Einstein dünyada hiçbirşey yoktan var olmaz, var olanda yok olmaz. Ancak şekil değiştirir demişti. Vallahi bizim Meclis, gıccaccığın işe girmesi, oğlancığın sözleşmesinin uzatılması beklentisi sayesinde, halkın desteği ile ayni tas, ayni hamam şekil değiştirmeden öyle kaldı.
Meclis-i Mebusan’ın tatil dönüşü sonrasında, salon kapısı açılmadı. Muhalefet, hükümet nisabı sağlasın derken, aslında boyu 1.58 cm olup, kendini NBA’in gelmiş geçmiş en uzun boylu basketbolcuları Washington Bullets’in 2 metre 31 cm boyundaki, Sudanlı Manute Bol ile Romanyalı Gheorghe Mureşan gibi göstertmeye çalışmasına karşın boyunun 7 cücelerden ‘Sinirlinin’ boyu kadar olduğu ortaya çıktı.
Meclis Başkanı Önder Sennaroğlu, KKTC’yi evi gibi değil, günü birlik kaldığı otel gibi kullanan modern Evliya Çelebi Ersin Tatar’ın yerine vekâlet ederken, Meclis Başkanı Armağan Candan’da grup kararı var ben o başkanlık koltuğuna vekâlet etmem dedi. Tabi sıra en yaşlı üye sıfatı ile sıra Hüseyin Angolemli’ye gelince bir hayır da ondan çıktı. Hayırlar ‘Şer’e dönüşünce ‘Açıl susam açıl’ denilmediği için Mecliste mührü azameti kıramadı. Net.
Hükümetin yeter sayı noktasında, İstanbullu Hüseyin Özgürgün, Önder Sennaroğlu ile ben artık bağımsızım DP ile nikahı bozdum diyen Serdar Denktaş ve Millet Partisini kuran Bertan Zaroğlu, toplam rakamdan düşünce, hükümetin kağıttan kaplan olduğu ortaya çıktı.
Tabi birde bizim yasalar Türkiye’de var olan bir partinin ismini, KKTC’de bir başka parti alamaz diyor. Anavatanda, Aykut Edibali’nin başkanlığını yaptığı, 23 Kasım 1992 tarihinde Islahatçı Demokrasi Partisi'nin adını değiştirerek Millet Partisini aldığı bir parti var. Yavruda bu isimde parti kurulamayacağına göre ve Millet Partisi isminin önüne ek bir isim konulmaması halinde alınamayacağına göre bu isim nasıl alındı diye kafam karıştı. Merak işte sorayım dedim
Hoş, UBP’den ayrılıp ÖRP’yi kuran Milletvekillerinden sonra, bu gibi durumların önüne geçmek için çıkartılan yasa, partisinden istifa eden bir vekil bağımsız kalır. Parti kuramaz diyor. yasanın hilafına Bertan Zaroğlu açık açık Millet Partisinin başkanıyım diyor. Diğer bağımsızlar ise UBP ile işi pişirdikleri ve UBP Milletvekili gibi birlikte hareket ettikleri için bağımsızlığın içine ediyor. Peki, bu nasıl oluyor dersiniz?
Önce okullar sonrasında Adli yıl açıldı. Okula kayıt parası, defter, kitap, silgi derken velilerin cebinden yüklü miktarlar çıktı. Derken, Adli yıl başladı. Hükümetin harçlara getirdiği vergi sonrasında, Yüksek Mahkeme Harcının %100’e ulaştığı noktada, değil damga pulu almak ve döviz gibi androş koysanız bile durmak bilmeyen, mahkeme masrafları ile Avukat paraları sonrasında, halk mecburiyetten yargı ile bağlarını kopartacak ve Adalet ablaya küsecek sanırım.
Hükümet Meclisi açamadı ama pandoranın kutusunu açtı. Ehliyet, araba yol vergisi derken arkasından, Süt, süt ürünleri, ekmek ve diğer gıda ürünlerine zam geldi. Tam bunlara alıştık derken, zamanında ödemediği ve dün ödediği hayat pahalılığı birinci taksit için kaçıncı olduğunu unuttuğum akaryakıta bir zam daha yaptı. Akaryakıta zam demek iğneden ipliğe zam demektir. Ben bu nedenle pantolonun oturma kısmına ne olur ne olmaz diyerek, en kıymetlimizin başına zam kazıklarından bir şey gelmesin diye çelik gibi mesesola (Gön) koydurdum.
Külliye ve ‘Yes Sir’ hastalığından muzdarip siyasi erk son zamanlarda başkanlık sisteminden dem vuruyor. Yapılacak Saray ile Külliyesine oturacak olan Ersin Tatar ile kolonları sayesinde, muhtariyeti de teslim edeceğiz. Gel keyfim gel paşalar gibi ne suya nede sabuna dokunmadan otur Arap, kalk Arap modunda yaşayıp gideceğiz.
Haaaa efendiler birde, Adalet Bakanlığı da olsun diyor. Olsun be anam, babam olsun. Olsun da yargının bağımsızlığının içine de edin. Adalet Bakanınız ile Adalet ablanın ellemedik yerini bırakmayın. Mahkeme Başkanı Narin Şefik mahkemenin başına gelecekleri bildiğinden haklı olarak buna karşıdır. Neden derseniz, kısa bir zaman dilimi öncesinde bizzat TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Anayasa Mahkemesinin verdiği bir karara müdahale ettiğine tanık oldu. Yasaların nasıl pas pas edildiğini gördü. Tabi bizlerde Erdoğan’ın kürsüden in aşağı dediği başbakanı ve Emredersiniz efendim diyen bakanı gördük.
Bizde tam bir demokrasi olmadığını biliyor. Emeklinin maaşına dokunulmaz diyen Anayasa’ya rağmen Bakanlar ve bakmayanların, emeklilerin maaşlarının kellesini nasıl bumburo koparttığını izliyor.
Adalet Bakanlığı olmuş olsaydı, Bülent Ersoy orkestrası olayında, bağımsız bir karar veren yargıcımıza, yarın bir yerlerden gelen direktif sonrasında, Adalet bakanı müdahale edip, yahu bunlar bizim misafirlerimiz görmezden gelin diyeceğini tahmin edebiliyor.
Polisimiz bugün GKK’ya bağlıdır. Afrika gazetesine yapılan linç girişimi ile Cumhurbaşkanı Akıncı’ya yönelik saldırı girişiminde ve sonrasında zanlıların adalete teslim edilmesinde bağımsız hareket edebildi mi?
Bugün bağımsız dediğimiz noktada bile, eski yargıç Tacan Reynar’a yapılan saldırılar ve kararına yönelik girişimler onun istifa etmesine neden olmadı mı? Yarın Adalet Bakanının bu tür olaylarda çizmeleri ile yargının içine girmeyeceğini kim garanti edebilir. Halk nezdinde dürüstlükleri tartışılmaz olan, Başsavcı ve Başsavcı yardımcısı ile savcıların, yasaları düzgün uyguladıkları nedeniyle, saygınlıklarını koruduğunu görüyoruz. Yarın, alışkanlıklarının esiri olan siyasilerin, müdahaleler ile bunun da içine etmeyeceklerini kim garanti edebilir ki.
Neyse Meclis sanırım bugün denetleme gününde bile toplanamayacak. Kurultaydan sonra kanaatime göre erken seçim gündeme gelecek. Ocak, Şubat ayına hazır olalım derim.
Fıkra
Arabic technology
Amerikalı'lar yeni bir uçak geliştiriler ve bu uçağı denemek için Arabistan'a götürürler. Bir Arap pilotunu uçağa bindirirler ve uçak havalanır. Arap pilot uçağı kullanırken dört motordan biri patlar.
Göstergelerde "Don't panic. This is American technology" yazısı görülür.
Pilot rahatlar. Daha sonra bir motor daha patlar ve göstergelerde yine aynı yazı görülür. Pilot da uçmaya devam eder.
Ne var ki az sonra iki motor birden patlar. Hiç motor kalmayınca Arap pilot panikler.
Tam bu esnada göstergelerde yine aynı yazı görülür ve uçak kendi kendini yumuşak bir şekilde indirir.
Araplar pilottan bu olayı öğrenince şaşırırlar ve kendileri de böyle bir uçak yapmaya karar verirler.
Pilot biner uçağa, başlar uçmaya. Bir iki dakika sonra bir motor patlar. Göstergelerde "Don't panic. This is Arabic technology" yazısı görülür.
Az sonra ikinci motor da patlar ve aynı yazı gözükünce Amerikalı pilot: "Ulan bizim uçağın aynısını taklit etmişler." der.
Derken iki motor birden patlayınca uçağın kendi kendini yere indireceğini düşünen pilot göstergelerde şu yazıyı görür:
"Don't panic. This is Arabic technology. Please repeat after me. Eşhe dü enla ilahe illallah...."