Taner Ulutaş yazdı... Dışişleri ‘Süs Bitkisi mi?’ yoksa ‘ Bronzo’ meselesi mi?

Taner Ulutaş yazdı... Dışişleri ‘Süs Bitkisi mi?’ yoksa ‘ Bronzo’ meselesi mi?

Dışişleri ‘Süs Bitkisi mi?’ yoksa ‘ Bronzo’ meselesi mi?

KKTC sahte para, sahte PCR, sahte doktor, sahte emlakçinin fink attığı, adli olayların hız kesmeden son sürat yol aldığı bir yer konumuna dönüşürken, dün bir partiden seçilen, ancak daha sonra bir başka partiye geçen sözde vekillerin cenneti oldu.

Türkiye’ye eleştiri yaptıkları gerekçesi ile terörist muamelesi gören ve girişleri engellenen gazeteci, Cumhurbaşkanlığı eski iletişim koordinatörü ile yazarlar için Türkiye ile bilgi alış verişine girmesi gerekenler, kurultay ve erken seçim ile yatıp, kalktıkları için kulak arkaları bile terlemiyor.

Kıbrıs Türküne hakareti marifet sayanları PCR’sız ülkeye sokan, vatandaşına terörist muamelesi yapılmasına göz yuman, hatta müstahaklarıdır diyebilen Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve bazı bakanlarımızın o koltukta oturması müstehakmıdır diye sorsak ayıp olmaz değimli?

Cumhurbaşkanımız Tatar, Türkiye’nin ve her ülkenin güvenlik gerekçeleri ile kendilerine yönelik tehdit ve hakaretler karşısında yabancı ülke vatandaşlarını ülkelerine sokmama hakkı vardır dedi. Doğrudur. Da, sanki kendisi Uganda Cumhurbaşkanıymış gibi vatandaşlarına yapılan bu muamele sonrasında, neredeyse eline sopa alıp, vatandaşlarını eşek sudan gelinceye kadar dövmediği kaldı.

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye’ye giriş güvenlik, muhaceret ve diğer konsoslosluk işlemlerine tabi bir olaydır. Sorgusuz sualsiz giriş diye bir hak olmadığı gibi, bunun ihlali de yoktur. Kişilerin, ülkelerin büyükelçiliklerine bireysel başvuru yaparak bilgi edinmelerinin önünde bir engel yoktur diyor. Türkçeden Türkçeye tercüme edersem, be efendiler, siz bu listede olduğunuzu sanıyor ve g….den korkuyorsaydınız, gidip elçiliğe soracak ve öğrenecektiniz demeye getiriyor.

Peki, gidip Elçiliğe sorduk ve İsimlerimiz listede yoktu diyelim. Oradaki görevliler, bu insanın, demek, bir şeylerden karnı ağrıyor ki gelip listede olup olmadığını soruyor, onu da araştıralım diye düşünmeyecek mi? O noktadan sonra o kişi hakkında da araştırma yapılıp yapılmayacağını kim garanti edebilir.

Gidip soralım da, onlarca kişi hergün elçiliğe gidip listedemiyim diye sorarsa, işleri başlarından aşkın olan, Elçilik çalışanları bu akın karşısında ne duruma düşer dersiniz? Sahi ama yeri gelmişken ilgili bakanlıklar, Dışişleri pardon Vatan Millet Sakarya, piyade ile dağa çıkar çarpışırım bakanlığı ‘Süs Bitkisimi’? Neden Türkiye ile istişarede bulunmuyor ve ülke vatandaşlarına yardımcı olmuyorlar söylermisiniz?.

Artı, güvenlikten dem vuruyor bizim atanmış Dışişleri Bakanımız. Ordusu, dünyanın 10 güçlü ülkesi arasında 7’nci sırada ve Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi olarak gösterilen Türkiye, güçlü İstihbarat teşkilatına da sahiptir. Kıbrıs’ın yarısını elinde tutan ve KKTC’nin tüm bölgelerinde üsleri bulunan Türkiye, iki buçuk Kıbrıslı Türk’ten mi korkacak? Güldürmeyin adamı.

Türkiye’nin veya bir başka ülkenin, herhangi bir kişiyi ülkesine sokmama hakkı vardır. Bu doğrudur. Türkiye bazı kişileri listeleyerek ben bunları ülkemde istemiyorum diyebilir. Ama bu noktada bizim ‘Süs Bitkisi’ konumundaki bakanlığımız ve süs bitkisinin bakanı, abisi Mevlut Çavuşoğlu’na müracaat edip listeyi isteyebilir. Vatandaşlarda listede olduklarını görüp yasal hakları olan 5 gün içerisinde müracaat edip hukuk yolu ile haklarını arayabilirler. Tabi bunu yapmak için kurultay ve erken seçim gumgumasından başlarını kaldırmaları gerekir.

Sahi unutmadan, Türkiye, kendisine küfür veya eleştiri yaptığı gerekçesi ile birisini ülkesine sokmama hakkına sahiptir. Peki, o hak Türkiye’de varda, bizim sorma gir, sormadan çık hanına dönüşen  ‘Yavru’da yokmu? Bazı kürdan bile olamayacak kadar çürüyen odunlar. Blue Band Margarin satıcıları ve küfür edebiyatının en nadide, en veciz cümlelerini bize sunan ‘küfür edebiyat’ yazarlarını bizim ülkeye sokmama hakkımız yokmu? Varsa neden bu hakkı kullanmıyoruz? Yoksa bu hakkı kullanmama ‘Eşi Bronzo’ meselesine mi dayanır.

Neyse, Avrupa doğalgaz sıkıntısı, elektrikten muzdarip sancı, kuracağı Avrupa Ordusu ile ilgili kavga ve tartışmanın yanı sıra Brexit’ten sonra Polonya’nın, Polexit hamlesini yaşıyor.  Yunanistan, Türkiye ile yaşadığı sorunlar nedeniyle, Fransa ile taraflardan birinin saldırıya uğraması halinde, bir birlerine askeri yardım adı altında savunma işbirliği anlaşması imzaladı. Almanya’da buna gizliden gizliye destek veriyor. Yine Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail ile yaptığı benzer anlaşmaları, Türkiye’nin burnunun dibinde silahlandırmasına ve üs kurmasına izin verdiği ABD ile yapacağını açıklıyor.

Teknolojide ABD’yi geçen Çin, çok önem verdiği ‘İpek Yolu ‘ için bir trilyon dolar harcayarak ‘Ortadoğu’ya kapağı atmaya çalışıyor. Suriye’den, Türkiye’ye yönelik terör saldırıları hız kazanırken, Türkiye müdahale edeceğini söylemekten öte bunun hazırlığını yapıyor. Buna karşılık Suriye yetkilileri de Türkiye’den askerini kan dökülmeden çekmesini istiyor. Suriye’de askeri bulunan Rusya ile milisleri bulunan İran ise bu müdahaleye sıcak bakmıyor. Kısacası durum mayfoşi.

Avrupa’da, Ege’de, Mavi Vatan olarak nitelendirilen Doğu Akdeniz’de cadı kazanı kaynarken, Türkiye’nin Irak, Suriye ve Akdeniz’de başı beladayken, biz bizi de yakından ilgilendiren olaylara karşın ne yapıyoruz?

Söyleyeyim, Ekonominin dibe vurduğu, pandemi ve döviz ile gelen krizin artık dayanılmaz boyutlara ulaştığı, nokta bizler, Dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar marşı ile Yaşa Varol harbiye, Türkiye beni daha çok seviyor marşı eşliğinde kurultay ile erken seçim hesapları yapıyoruz. Türkiye beni daha çok seviyor söylemleri altında, yapılacak olan Kurultay sonrasında, UBP’nin ve Başbakanlık koltuğuna kimin oturacağı hesabı içinde günü geçiriyoruz.

Devam arkadaşlar devam. Birini ısırınca, 20 parmağımızın da sızlayacağı günler yakındır.

ABD Başkanı ve öğrenciler

George Bush bir ilkokulu ziyaret eder. Çocuklara:- Sorusu olan var mı? Der. Ve küçük Bop sözü alır.  Benim üç sorum olacak:  1- Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl oldu da Başkan oldunuz?

 2- Hiroşima’ya atılan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti değilmidir?

 3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırdınız?

 Aniden zil çalar ve çocuklar teneffüsse çıkarlar. Çocuklar geri döndüğünde bu sefer sözü küçük Tom alır. Benim beş sorum olacak:

1.Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl seçildiniz

2- Hiroşima’ya atılan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti değilmidir?

3- Hicbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz?

 4- Bugün neden zil 30 dakika erken çaldı?

 5- Bop nerede?