Sn. Ayşegül Baybars, İçişleri Bakanı olarak yaptığınız açıklamada, nüfus politikasının oluşması gerektiğini, ancak bunun bir yılda mümkün olmadığını belirttiniz. Sıkıntının ülkede kayıtlı olmayan birçok kişinin olmasıdır.Bunu temizlememiz gerekiyorifadesinde bulundunuz. Ve ülkedeki nüfusun tam olarak bilinmediğini söylerken ben bunu konuşurken utanıyorum dediniz. Sn. Baybars, siz gerçekleri açıklarken, sizin yerinize geçmişte hükümet edenlerin utanması gerektiği düşüncesindeyim. Bu memlekete Eğitim Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yapan ve kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanan ‘Süper Bakanlar’ da geldi. Sonuç, yaptıkları ile geride depreme uğramış ve harebeye dönmüş bir kent görüntüsü bıraktılar.
**
Sn. Erdal Onurhan, sosyal medyadaki paylaşımınızda, bu nasıl bir anlayış, nasıl bir mantıktır? Eylem yapamayınca, gidip Ercan çemberini abluka altına alıyorsunuz ve yolcular araçlarla içeriye giremiyor… Bu adı maskaralık ve cehaletin son perdesi. Turistler vs gibi kitleyi düşünen yok. Eylem yapmak diğer kesimlerin hak ve özgürlüklerini kısıtlamak değil. Bunu toplum olarak ne zaman anlayacağız… Hükümetin bu gelişme karşısında ne önlem alacağını merak ediyorum dediniz. Sn. Onurhan, çalışır yaparız diyen hükümet yetkilileri şu sıralar elektrik ve akaryakıt ile tüm yiyeceklere getireceği %2’lik zam kazıklarını yontmakla meşgul. Zam kazıklarına sürecekleri zeytin yağını bekliyorlar. Bu nedenle yaşananları görme gibi bir durumları yoktur. Kilo aldırmıyor diye kul hakkı yemeyin diyenlere baktıkça, her birinin maşallahı olduğunu ve 120 kiloya merdiven dayadıklarını görüyorum. Ne diyelim?
**
Sn. Ozan Oranlı, babutsaların İskele’nin simgesi olan babutsaların göz göre göre yok oldukları öğrenildi. Babutsa kentin simgesi olurken İskeleliler için önemi büyük olan, Babutsanın kurtarılması ve hastalıkları giderilmesi için ilacın da olmadığı söyleniyor.Babutsa ağaçlarının yakalandığı hastalık nedeni ile ağaçların tümünün kurumasının ise an meselesi olduğu ileri sürülüyor. Sorumlusu olduğunuz İskele Tarım Dairesi'ne giden vatandaşlara dairede ilaç kalmadığı söyleniyor. Sn. Oranlı, babutsaların kurtarılması için orantısız bir yönetim sergiliyorsunuz.Bizim Abdulmutallip amca, bu babutsalar böyle hastalıktan eriyip akar, bu efendiler de böyle andilla koyup bakar diye soruyor. Ozan beyciğim, bu babutsalar hastalanıp yok olurken, seyretmekle yetinenleri gördükçe inanın zincire vurduğum küfürlerin kilidi ile oynandığını fark ettim. Sinir gülmesine tutulurken onlara ağzım ile küfretmedim. Sadece küfür edercesine güldüm.
**
Sn. Yusuf Öndeol, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Çalışma Dairesi Müdürlüğü görevinizden alındınız. Öncelikle müşavirlik hayatınızda size başarılar dilerim. Yusuf bey öncelikle çalışma hayatınızda hep Önder olduğunuzu bu vesile ile belirtmek isterim. Haaa madem önderdim niye görevden alındım diye sorarsanız, bu memleketteki siyasette önderlik de önder olmakta pek rağbet görmez. Bizden olmak geçer ve bu hep bugüne kadar hep böyle devam etti. Sn. Önderol, fark farkı yaratanlardır. Çalışma hayatınızda siz bu farkı yarattınız.
**
Sn. Mustafa Billur, sosyal medyadaki paylaşımınızda 120 bin Kıbrıslı Türk’e karşı 700 bin yabancı diyorsun. Mümine Teyze, Mustafa ovlucuğuma o 120 bin Kıbrıslı Türkü nerede buldu diye sorun. 80 bin Kıbrıslı Türk bulursa öpüp de anlına koysun diyor. Ayrıca son olarak ekonomik nedenlerden, askerlikten dolayı Londra’ya, Avustralya’ya göç edenleri de hesaba katarsak 50 – 60 bin arasında fit olalım diyor. Sn. Billur, bugüne kadar eğilde gulle geçsin. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Ma gıccaccıın sözleşmesi, oğlancığın işe girmesi var diye ağzımıza yapıştırdığımız band artık acı veriyor. Ancak ne kadar ağlarsak ağlayalım, inan yaptıklarımızı akıtacağımız gözyaşlarımız temizlemez.
**
Sn. Hazar Ergüçlü, Türkiye'nin Oscar'ları sayılan ödüllerini kılı kırk yararak veren SİYAD'ın 51'nci yarışmasında, "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü, KAR filmindeki şahane performansınız ile almayı başardınız. Ve tabiki önce ailenizin, sonrada ülkenizin gururu oldunuz. Bizim Asiye teyze, ma bu Hazar gıccacığımızı ne yapacağız be ama. Gız, Türkiye’deki bütün ödülleri topluyor. Geçtiğimiz gün aile bireyleri ile konuşurken, artık ödülleri koyacakları yer kalmadığını ve bu sıkışıklıktan dolayı illahllah çektiklerini gördüm diyor. Hasibe Teyze ise Hazar gızımıza söyleyin, Hazar denizini çoktan aştı, Hazar Ödül okyanusunda yelken ile tam gaz gidiyor. Biraz yavaşlasın yoksa nazara gelecek ve onu göz tutacak diyor. Sevgili Hazar, aldığın özüller ile sürekli olarak eziyet çeken baban Süleyman Ergüçlüye Mega eziyet çektiriyorsun. Biraz free feel gitsen de adamcağız rahatlasa diyorum. Haaa bu arada yeteneklerini mikroskop ile göremeyeceğimiz kişilerin senin yanında artık ahkam kesmeye utanacaklarını da söylemek istiyorum.
**
Sn. Mustafa Naimoğulları, hayvan üreticilerinin, yapmakta oldukları eylemi şimdilik askıya aldıklarını öğrendik. Bu süreçte, hayvan üreticisine “eylem hakkı tanımayan”, “açılım yapamayan” siyasileri veTarım Bakanlığını da kınadığınızı gözlemledik. Üreticinin 2 gündür soğukta yağmurda bu çemberde beklemekten yorulduğunu ve ciddi anlamda, bu yaratılan ortama üzüldüğünü ayrıca kaydettiniz.Hayvancının, polis ile karşı karşıya kaldığını, Bakanlıkta çevik kuvvet beklediğini, burada araçların engellendiğini ifade ederken, Ercan Havaalanı önünde de mağdur ettiğiniz insanları üzdünüz. Derdimiz vatandaşları yolcuları mağdur etmek değil, sesimizi duyurmak, derdimiz ekmek" dediniz ama ekmekte mağdur ederek kazanılmaz be başkan. Hacı amca, üzülenler bizleri üzerken inanın, sırf sinirlenmemek için sıktığımın dişlerimi örten dudaklarımdaki küfürlerimin kilidi ile sürekli oynadılar. Kilidi açmamak için çok sabrettim. Hatta bu sabır ile sabırtaşını bile çatlattım dedi.
**
Sn. İsmet Yüksel, bir narenciye üreticisi olarak geldiğiniz noktanın hiçte iyi olmadığını dile getirdiniz. Maddi sorunlarımız olmasaydı daha kaliteli ürün yetiştirebilirdik. Geçtğimiz yıllara kıyasla hem üreticide, hemde ürün sayısında büyük kayıplar yaşadık. Yıllarca çektiğimiz su sıkıntısı en büyük handikapımız oldu. Tuzlu su bahçelerimizi kurutuyor. Narenciyeyi az su ile yetiştirdiğimiz için ürün küçük kalıyor. Doğrudan gelir desteği veriliyor. Bu destek, üreticinin tüm imkanlarını bahçesine harcayarak, daha kaliteli ürün yetiştirmesi için veriliyor. Ancak bazı üreticiler daha az maliyet harcayarak, bu destekten kendilerine pay elde etmek istiyor dediniz. Sn. Yüksel, bütün üreticiler sizin gibi kaliteyi düşünmez. Bunlar için kendi düşen ağlamaz diyelim. Bol Kepçe lokantasında, çukur tabaklarını doldururken, nalıncı keseri gibi hep bana, nah sana diyenler birgün nahı da kendilerinin önünde bulacaklarını unutmasınlar.
**
Sn. Arif Alasya sosyal medyadaki paylaşımınızda, KIBTEK’de değişen ne?Ahmet gitti Muharrem geldi. Elektrik Mühendisi gitti. Emekli koop.işleri dairesi müdürü geldi. İşi bilen mesleği olan yöneten gitti yerine para ve muhasebeden anlayan geldi. Bakanın şikâyetçi olduğu kararlarda imzası olanlardanSadece Başkan gitti.Bu değişimi anlayan varsa anlatsın diyorsun. Bak Arif gardaş, Emettulah Çokbilir, bakan bir yerlere göz kırparken uyum sorunu var dedi. Toplu İş Sözleşmesinin imzalanmasını ortaya atarken, o sözleşmenin altında imzası olan Asbaşkan Muharrem Saygılıyı başkanlık koltuğuna getirenlere sessiz kaldı. Uyum sorunu varsaydı Asbaşkan ile uyum içerisindemiydi de şimdi uyum içinde çalışacak diyor. Vallahi siyasi arena fotoğraf karesi gibidir. Fotoğrafı ne kadar büyütürsen kalitesinin o denli düştüğünü göreceksin.
**
Sn. Rahmi Turan,Sözcü Gazetesi yazarı olarak kaleme aldığınız makaleyi bir tarafı dinleyerek tek taraflı olarak yazdığınızı görmenin üzüntüsünü yaşadık. Kanatları güçlendirilmiş ve daha fazla yetkiler ile donatılmış Federasyon tezini savunan Akıncı’yı eleştirirken, masa başında yazı yazmanın dayanılmaz hafifliğini de yaşadığınızı gördüm. BM Güvenlik Konseyinin 541 ve 550 sayılı kararlarının yanısıra buna bağlı olarak AP’nin aldığı kararlar, anamıza döblek çaldırıp, babamıza ‘Yandım Anam ‘ türküsünü söyletti. Bunun üzerine alınan meşhur Abant kararları da işin tuzu ve biberi oldu. Ancak tuzu fazla gelen Abant kararlarını üzülerek bilmediğinizi gözlemledim. Son olarak Guteresin raporuna rağmen, federasyon tezinde ısrar eden Güvenlik konseyinin aldığı karar sonrasına görüşmelerin yeniden başlayıp, başlayamayacağını görmek isteyen ve Anastasiadis ile görüşmesinde ve yemek yemesinde ne gibi bir sakınca olduğunu da anlamış değilim. Hergün ilgi ile takip ettiğim ve bazı yazarlarını beğeni ile okuduğum Sözcü Gazetesi ile ilgili görüşlerim sanırım sizin yazınızı gördükten sonra değişecektir. Sözcü Gazetesinin bir yazarı olarak AKP hükümetinin, neden Akdeniz Oyunlarına bizi davet etmediğini. Trabzon’da yapılan gençler olimpiyatlarında oraya davet edilen sporcularımızın tribüne neden yollandığıni, Eskişehir’de, Güney Lefkoşa’da Milli maç düzeyinde maç yapılan Hentbol’da bizim yüzümüze neden bakılmadığını, Trabzon Anortosis ile, Fenerbahçe AEL ile güneyde, Euro Cup’da pınar Limasol’da AEL ile maç yaparken neden bir Türk takımı amatör branşlerda bile bizim ile maç yapmadığını da sorgulamanız gerekirdi. Sn. Turan işkembei kübradan sallamak kolay. Zor olan zorları dile getirmektir. Birileri sizin etiket olduğunuz yerde, fiyatları ben koyarım diyor. Modern Köle Iseura meselesi yani. Er’im ve öyle Doğarım diyenlere de bir zahmet korkmazsanız, nedenini niçinini de sorsanız diyorum.
**
Fıkra
Kötü Alışkanlık
Doksanlı yaşlara yaklaşmış iki yaşlı kadın sohbet ediyorlarmış.
- "Benim bey bu sıralarda kötü bir alışkanlık edindi. Tırnaklarını yemeye başladı. Ne yaptıysam vazgeçiremedim. Sinirlerimi bozuyor."
Diğer kadın ise cevaben:
- "Haklısın benimki de bir ara başladı ama uyguladığım tedbirlerle tırnak yemesini engelledim." der.
- "Çok iyi! Ne yaptıysan bana da öğret lütfen."
- "Çok basit dişlerini sakladım."
**
Günün sözü
**
Günün fotosu