Taner Ulutaş'tan sahibine mesajlar 18 Temmuz 2022 Pazartesi

Taner Ulutaş'tan sahibine mesajlar 18 Temmuz 2022 Pazartesi

Sahibine Mesajlar

Sn Ünal Üstel, hayat pahalılığını maaşı  ‘Ozon’ tabakasında’ gezenlere az, yeryüzünden yer çekimi nedeniyle bir türlü yükselemeyip sürünenlere de daha çok uygulayacağım demiştiniz. Bir başka deyişle ekmek kadayıfnın üzerine koyacağım hayat pahalılığı dondurmasını vicdanlara hitap eden şekilde koyacayım. Dondurmanın üzerine fındık ezmesini koymam da beklenmesin demiştiniz. Haziran’da ödeyeceğim derken Temmuz’a sarkan hayat pahalılığı ödemesini sözünüzün eri bir suikaste kurban gittiği ‘Vicdan’ abla da buna dayanamayıp kalp krizi geçirdiği için tahtalı köye iltica etmiş. Ayşaba, yahu buna takılmayın. Bugüne kadar yalandan kim öldü diye sordu? Sn. Başbakan şu geniş dünyaya sığmayan gönül, koltuğa oturduktan sonraki davranışlarınız nedeniylebir  odaya kapandı kaldı.

**

Sn. Nazım Çavuşoğlu, Eğitim bakanı olarak, Kırşehir kampı planlanan şekilde yürüyor. Daha önce planlanan etekinlik programları uygulanıyor açıklamasında bulundunuz. Doğrudur, ilk gece mevlut ile açılan kamp, daha sonra  dini hocaların verdiği dini vaalar ile devam ediyor. .Ama kampa katılan çocuklar çok nankör. Ailelerini arayarak, huşu içerisinde verilen bu  bağnazlık ve laiklik dışı eylemleri ailelerine şikayet edip gidip kendilerini almalarını istiyor.  2018 yılında Çanakkale Kampında,  şort ve kısa kollu fanella giyilmemesi tenbih edilmişti. Orada din geleneklerine aykırı giyinen çocuklar Kamp sorumlusu tarafından muka batırılıp çıkartılmış ve dayak yeme ile karşı karşıya bırakılmıştı. 2022 Kırşehir kampı, vallahi sayenizde iyi birer müslüman oluyoruz. Sn. Çavuşoğlu, zamlar sonrasında boğazımda bıraktığınız mutluluğu, çocuklarımıza yaptıklarınız ile sırtımıza vura vura kusturuyorsunuz..

**

Hasan Taçoy, hayat pahalılığı oranları açıklandı. Yukarıdan baktığı için aşağıyı göremeyen böyük, böyük efendiler deveyi havurdu götürürken,  aşağıdan yukarıya bakanlar ise  kuyruğu ile yetinmek durumunda kaldı. Deveyi havurdu ile götürdükten sonra ekmek kadayıfının üstüne dondurmayı, onun üstüne de fındık ezmesini koyanlar, yetmezmiş gibi bir ara emeklilerden de vergi alalım demeye başladı. Birçok emekli maaşları yetmediği için ay sonunu parmak hesabı ile hesaplarken, oy zamanı elimizi öpmeye gelenlere, bu defa öpmeleri için orta parmağımızı uzatacağız diyor. Ayşaba, frensiz konuşanlar, cümle üretemeyenlerin alışkanlığıdır. 'Mikrofon değil, onların siyaset anlayışı bozuktur dedi.

**

Sn. Cemal Tunceri,  özgür sokak kedisi olmak yerine tekme yemelerine karşın ciğercinin kedisi olmayı tercih edenler,  senin gibi sanat ve kültür aşkı ile yanan, karıncayı bile incitmekten çekinen bir ustayı bile kızdırma noktasına getirdiler. Kendilerine dondurmalı ekmek kadayıfını münasip gören faydasız kilisenin ‘Papazı’  gibi hiçbir iş yapmayan yukardakilerin aşağıdakilere ağzınızı açın eriyen dondurmanın damlalarını da size veriyoruz. memleket her konuda dökülüyor.Yazıklar olsun. Alacakları maaşlar zehir zıkkım olsun dediniz. Üstadım,  Mevlana Celaletini Rumi; 8 asır önce “Bozuk Olunca Maya, Ne Ar Tanır, Ne De Haya!” demişti.

**

Sn. Hasan Sadıkoğlu, İskele bölgesinde hem çevrenin hemde denizlerin anasına Mozart’ın ölüm marşını, babasına da Banu Alkan’ın söylediği akordu bozuk detone okunan, yalnız kulak değil her tarafı tırmalayan şarkılar  sunan  kanalizayon ve diğer altı yapılar tamamlanmadan,  mantar gibi gökyüzüne doğru yükselen binalar  Makenzi plajını mevta etti. Bu binalara yönelik tedbirleri aldık. Bazı şantiyeleri de mühürledik dediniz. Da ‘Gocagarı’ yapacağını yaptı. Bir maşrappa su ile yaptığını temizledi ve kapının mandalını da indirdi. Ha bu yapılara göz yuman İskele Belediye Başkanı olarak siz değil bendim. Özellikle Makenzi Plajının muk içinde kalmasına ve foseptik çukurunu andırmasına neden olduğum için özürlerden bir demet, pardonlardan bir buket sunarım. Bin bereket versin ki bölgede çok sık denetim yaparak, mukların betona dönüşmesini önlediniz. Yoksa üzerlerine basa basa Mersin’e  gidecektik. Sn. Sadıkoğlu, iki dönem yani 9 sene  koltukta kalan koltuğu sahiplenirmiş.  Boğazımızda hıçkırık gibi yer eden ve aksırsakta,  tıksırsakta kurtulamadıklarımıza iki tükür bir şükür çekerek mahalleye göndermek gerekirmiş. Tamam gidenle ölünmez ama kalanlarla da böyle muk içinde yaşanmıyorki başkan..

**

Sn. Nidai Güngördü, Girne Bölgesinde bazı yerlerde denizin kirli çıkması sonrasında denizlerde sorun olduğunu belirterek, 2010 yılında 3 katlı Girne’yi 10 kata çevirenler bunun hesabını vermelidir dediniz. Rant için 3 katlı Girne’yi, 10 katlı dünya çirkinlik kraliçesine çevirenler, mammayı mideye indirirken, liracıkları piskot gibi bükerken, şahurga kabacığını da senin başında patlaması için bıraktı. Mehmet Ali Talat ile başbakanı Ömer Kalyoncu’ya Allah razı olsunlardan bir buket gönderen müteahhitler, çevreye de çelenk gönderdiler. Nidai Başkan, bunların genelde ülkeye, özelde Girne’ye yaptıkları yıkım sonrasında inan masada bırakılmış çaya dönüştük. Çevrede meydana gelen yıkımı gördükçe  soğuyorum hayattan, ülkeden kaçmak için hazırlanıyorum yavaştan..

**

Sn. Güven Bengihan Ahmet Serdaroğlu, kadınlara göre dünyanın en lezetli eti erkeklerin kafasındaki ettir. Kadınların tespitinden yola çıkan hükümet, en lezeli etin vatandaşın kafasındaki et olduğunu ispat için çabalayıp duruyor. Sizde itina ile hazırlanan ve özel bireylere sunulacak paça- kelle için, hükümetin bilinçli olarak ayırım yaptığını dile getirerek pişmiş aşa su koyuyorsunuz. Başkanlar az maaş alanlar zaten sürünmeye alıştılar. Ama çok maaş alanlar daha çok alıp, Küba’nın ünlü Havana Purosunu da tüttürmesin mi? 20 yaşındaki çocuklarına 3 milyonluk araba alıyorlar dediniz. Haklısınız. Demekki aldıkları paralar az geldiği için bu kadar ucuz aaraba alıyorlar. Daha çok vermemiz gerekir ki 10-15 milyonluk araba alabilsinler. Torpil ve partizanlıkla kamuya istihdam yapıyorar dediniz. Kayınçonun kızı, baldızın oğlu, parti mensuplarının evlatları dururken dışarıdan birisini mi alacaklar?. Bakın ikinize de çok kızgındırlar. Daha çok yapmak istedileri şeylere androş koyup yapmalarını engelliyormuşsunuz.  Bu nedenle hep konuşuyorlar. Boş verin zihinleri kapalı olanların en büyük problemi ağızlarının daima açık olmasıdır. Bırakın konuşsunlar.

**

Sn. Devrim Barçın  üst düzey bürokratlar ile vekl ve bakanlara sunulan bal, kaymak hayat pahalılığı ile ilgili olarak bir vekil olarak aldığım artış kalbimi ağrıtıyor"  dedin.. Asgari ücretlinin, hayat pahalılığı oranını bile maaşına almadığı noktada bir vekil olarak aldığım artış kalbinizi ağrıtıyorsa ya bu konuda partinizile kol kola girerek bunu önlemenin yollarını ararsınız, yada verilen o vazlalığı geçimini zor sağlayan birisine verirsiniz. O zaman karın ağrınızda kalp ağrınızda geçer. Sevgili Devrim laftan peynir gemisi yapılsaydı okyanuslar tereyağı olurdu. Bak abim bu ülkeye senin gibi yürekli vekiller gerek. Ama dilin boş konuşması yerine yüreğin konuşması gerekir. Dil susarsa bi çare, lakin yürek susarsa ne çare. Bu nedenle havanda su dövemek için boş konuşmak yerine etkili olmak için yüreğin ile konuşarak gerekeni yap.i

**

Sn. Lale Bicim, görmeyen, duymayan, konuşmayan 3 maymunun yanına bonus olarak konan eğilde gulle geçsin maymununa meram anlatmak zordur. Ustalarının gavurduğu ciğer midelerine oturduğu için ishal oldular. İskemleden kalkamadıkları için başbakanlık önünde kurduğunuz çadırları görmezler, vermedikleri maaş nedeniyle guruldayan mideleri duymazlar.Hak diyorlar ama bunlar Hakkı dayıyı öldürdüler. Vicdan diye diye öfkeden deliye döndürdükleri ‘Vicdan ablaya ‘ kalp krizi geçirdiler. Adil  bir maaş düzeni diye diye diye Adil amcayı yoğun bakıma kaldırdılar. Sevgili Lale,  çektikleri nedeniyle gece uyuyamayan insanların, gündüze sığmayan acılarını bunlar anlayamaz. Bu arkadaşlar Misafirin çocuğu gibidir. Geldiler dağıttıyorlar ve zamanı gelince  geldikleri gibi gidecekler..

**

Sn. Yudum Mişon,  Piyangolar Birimi Eski Sorumlusu  olarak, Cumhurbaşkanı Tatar’ın şikayeti üzerine, Polisin telefonuna el koyduğunu söyledin. Ve siyasetçinin eleştirilere açık olması gerektiğini belirttin. Bunun böyle devam etmesi halinde susmayacağını halkın da daha yüksek sesle konuşacağını söyledin. Ah be Yudum hanım, halk nezdinde sevgi batariyaları bitmeye yüz tutanlar, batariyayı sarj etmek yerine ‘Hoşnutsuzluk’ yasası ile sinek vızıladı susturun. Gölgeleri beni rahatsız etti tutuklayın gibi hava cuva ile ağızlara kilit, kalemlere  pranga vurma çabası içine girer. Halk olarak düştüğümüzde kalkmamız için için el uzatan yerine yanında duranı seçtik. Ama sorun değil.  Bazılarına giderken Allaha emanet ol derken, gülerken zaten bizlere sizden başka kazık atacak kimler varki diyeceğiz.

**

Sn.  Emre Vudalı Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı olarak foseptik çukuruna dönüştürülen ve kirlilik oranı büyük boyutlara taşınan denizlerimizde kanalizasyonun bulaştığı deniz suyunun ishal salgınına, besin zehirlenmeleri gibi enfeksiyonlara yol açtığını belirttiniz. Aslında Hiçbir denizde sıfır bakteri olmasının mümkün olmadığını, bu limitin 250 olması gerektiğini söylediniz. Sadece 2 denizimizde kirlilik çıktı derken herhalde Sağlık Bakanlığının 45 numunenin 30’unda kirlilik var diyen rapor gözünüzden kaçtı.Sn. Vudalı, Samimiyetin belirtisi gözler, dürüstlüğün ifadesi tutulan sözlerdir. Gökkuşağı gibi renklere sahip olanların rengine, ayağını kaldırdığı zaman yalan altından geçer gider diyenlere inandığımız için bu günlere geldik. Bari siz yapmayın.

 **

Sn. Tüccar, kimin elinin kimin cebinde olduğu çözümü zor çok bilinmeyenli denkleme dönüştüğü denetim özürlü  piyasa denetim yetenek yoksunu ülkemde hükümet maaşlara ay sonu hayat pahalılığı ilave ediyor. Üstüne üstlük asgari ücreti de bir kerticik yuıkarı çıkartıyor. Ay sonu zamlı maaş alacak olan bordro mahkumlarına baktıkça keyfinizin yerine geldiğini görüyoruz. Ellerinizi oğuştururken tüketiciye ne kazık atarım diye düşünüyormuşsunuz. Ayşaba çıkartın sigaraları, ay sonu gelmeden zam kazığının büyüklüğü ne kadar olacak diye hayal kuracağız diyor..

Fıkra

Dursun da öyle geliyordu

Polise bir ihbar gelir. Temel ile Dursun kaza yapmıştır.

Polis olay yerine geldiğinde

görür ki, arabalar sapa sağlam,

Temel ile Dursun'un ağzı burnu dağılmış.

Polis sorar:

-- Anlat Temel. Olay nasıl oldu?

-- Komserum... Hava sisli olduğundan

 kafamı pencereden çıkarmış öyle gideydum.

Meğersem Tursun da karşidan öyle geleyirmuş...