Sahibine Mesajlar
Sn. Mustafa Akıncı, kamuoyunda tartışma yaratan “yasaklı kitap buldurmadan” dolayı tutuklama konusundaki tartışmalar ile ilgili olarak yaptığınız açıklamada, ülkemizde herhangi bir yasaklı kitap listesinin bulunmadığını söylediniz. Kıbrıs Türk halkının, uygar dünyanın demokrasi, özgürlük ve insan hakları anlayışını benimsemiş ve bu değerlere uygun bir yaşam sürmeyi ortak amaç edindiğini belirttiniz. Halkımızın aynı zamanda terörün ve şiddetin gelişip yaygınlaşmasına karşı azami mücadeleyi öngören evrensel anlayışa da sıkı sıkıya bağlı olduğunu dile getirirken, özgürlükleri tehdit eden demokrasi dışı yaklaşımlarla kararlı bir şekilde mücadele edildiğini söylediniz. Yaşananların özgürlük ve demokrasi ortamına zarar vermemektir. Son zamanlarda halkımız arasında özgürlüklerin kısıtlanmakta olduğuna ilişkin kaygı giderek büyümektedir. Yasa koyucu ve uygulayıcılar bu kaygıyı önemle dikkate almalıdır.Bu kaygılar dikkate alınarak özgürlükçü bir perspektifle, mevzuatta şiddet-terör ile demokrasi özgürlükler arasındaki ayırımın belirgin bir şekilde yapılması gerekmektedir dediniz. Sn. Cumhurbaşkanı, Türkiye’de ne varsa burada da olacak denildi. Türkiye’de Atatürk heykel ve büslerine yapılan saldırı burada başladı. Madımak artığı yobazlar burada da boy göstertmeye başladı. Otur arap, kalk arap mantığı tohumları buralara da serpiştirilerek yeşertilmeye çalışıldı. Sokak Kedisinin benimsediği özgürlük felsefesine kan doğranarak, hepsimizi ciğerciden yediği tekmeye rağmen ciğercinin attığı ciğeri bekleyen ciğercinin kedisi moduna sokulmaya çalışıldı. Hacıamca, Atatürk büstüne yapılan saldırı, bizim yetkililerimiz yerine ben konuşacağım ve siz uyacaksınız düşünce tarzı ve yasaklı kitap faslı gelen fırtınanın öncüsü, 7 şiddetindeki şiddetli rüzgarıdır. Şiddetli rüzgar, önce fırtınaya, sonrada Karayel’e dönüştürülüp, onun yaratacağı baskının öncü birlikleridir diyor.
**
Sn. Zeki Çeler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak Meclis kürsüsünden yaptığınız konuşmada, kürtaj konusuna değinerek, tecavüze uğrayıp hamileliği geç fark eden ve düşürmek için uğraşılan ve doğurmak zorunda kalan kadınlar olduğuna parmak bastınız. Konuşmanızda “maalesef sayı bir değildir” diyerek rakamların çok daha büyük rakamlara tekabül ettiği imasında bulundunuz. Kadın sığınma evleri için çalışmaların devam ettiğini ifade ederken, TOCED kurulduktan hemen sonra da bir çalıştay yapılabilmesi için girişimlerinizin bulunduğunu belirttiniz. Hasibe Teyze, Zeki ovlucuğumun işi zor. O kadar cezalara rağmen, Nato kafa, nato mermer bazı taşeron şirketleri ile müteahhitler bildiklerinden şaşmazken, Zekiciğimin başında birde sonuna kadar açık kapıdan, gındırık bile olmayan pencereden, Sorma Gir Hanına girenlerin yarattıkları taciz ve tecavüz olaylarının yanısıra, ülke kültüründen nasibini almayan Hanzoların kadınlara şiddet uygulaması ile de başı dertte. Onlara sığınma evi, sıtır edecek yer derken başını kaşıyacak zamanı kalmaz diyor. Sn. Çeler, Hacı amca, meyve veren ağaç, meyveleri için taşlanır. Tamam da, mavro yerimo galsın, dalları ve yaprakları da kırılıncaya kadar hoyratça taşlanmaz be gavollem diyor.
**
Sn. Ahmet Sennaroğlu, sosyal medyada, Büyükkonuk’ta bulunan Atatürk Büstüne, bazı örümcek kafalılar tarafından, çirkin bir saldırı yapıldığını belirttin. Bu saldırıya tepki göstererek, polise şikayette bulundun. Ayrıca yaptığın açıklamada da Atatürk ne demişti? Fikirler zorla ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez. Büyükkonuk Atatürk Büstüne dün Akşam saldırı yapıldı . Sanırım balta ile. Ha bu çocuk işi mi ? Biz çocukken, bu Büste kuçak dolusu çiçek bırakmayı öğrenmiştik.. Polise şikayetçi olduk. Temennim bulunmasıdır..Yazıkar olsun dedin. Ahmet başkan, yobaz ve örümcek kafalıların ektikleri tohumlar yeşermeye başladı. Hepsimiz müslümanız ve dinimizi de seviyoruz. Ancak din adı altında bu beyinlerini örümcek ağı ile donatanların ortaya koydukları bu tür davranışları da kabullenmek mümkün değil. Bu yeşeren gericilik tohumları daha işin başlangıç noktasıdır. Bizi daha kötü günler bekler kanaatindeyim. Hacı amca, bazıları bu tiplere mavi boncuk dağıtma yarışına girmişti. Ancak gün geldi çattı. Ve o nazar boncuğunu takanlar, bizlerin yanısıra çocuklarımızın beyinlerine ve bedenlerine pranga takmaya çalışıyorlar dedi.
**
Sn. Ali Kişmir, başkanı olduğunuz Basın Sen’in dağıttığı ödüller, gazeteler ve gazeteciler için bir teşvik unsuru olması nedeniyle çok yerinde bir hareket olarak değerlendiriliyor. Ancak verilen ödüllerin ikbaldan çıkan birinci ikramiye gibi bir görüntü yansıtması, sanki ışıl ışıl parlayan ödüllerin üzerine düşen bir gölge görüntüsü verdi. Yıllarını gazetecilik mesleğinde geçiren dostlarımıza verilen ödüller cuk diye yerine oturdu. Keza bazı ödüller de öyle. Ancak her yıl ayni yerlere verilen ödüllerde sırttı be Ali. Bak Növber abla, bu alemin en holigan taraftarı Ali ovlucuğumdur. Ama nedense çıktığı ödüller deplasmanında, bukez tekledi ve off-side pozisyonunda atılan golleri bile nizami saydı. Ve buda olmadı dedi.
**
Sn. Ercan Hoşkara, sosyal medyadai paylaşımınızda, diyelim ki üniversitede terör örgütleriyle ilgili tez çalışması yapacaksınız. Tüm araştırma alanı ve dökümanları suç unsuru. Olur mu? Vallahi bu kafa ile her şey olabilir diyerek, yasaklı kitap bulundurduğu gerekçesi ile tutuklanan Bengül Gargınsu olayına imada bulundunuz. Sn. Hoşkara, aslında bu olay Hatçe Teyzenin görüşüne göre sana söylerim gelinim sen anla gaynana misaline uygunmuş. Anamız bize ne demişti hatırlarmısın? Hatırlamadıysan söyleyeyim. Bizde ne varsa sizde de olacak demişti. Örnek mi? Al sana Büyükkonuk’ta, Atatürk Heykeline baltalı saldırı. Ercan gardaşım, Asiye teyze, bizler kendi söküğümüzü dikemeyiz. Çünkü, bizdeki sökükler yaradan değil, gönüldedir. Gönül yarası da dikilemeyeceğine göre bas tendirdiyotu olmazsa bas tuzu.
**
Sn. Cemal Erdoğan, geçtiğimiz yıl başlayan maaş ödememe hastalığının bu yıl yine nüksettiği ve çalışanların 9 aydır maaş alamadıkları öne sürülüyor. Esentepe Belediyesi geliri kısıtlı. Dar alanlarda paslaşmaya çalışan bir belediye. Tamam orası doğru. Ancak 9 aydır bir insan çalıştığının karşılığını alamazsa ve evine ekmek götürmeye zorlanıyorsa bu da olmaz başkan. Bak çalışanlar maaşsızlıktan grak grak ediyor. Bıçak kemiğe dayandı ve evimizde huzur kalmadı, muzır baş tacı oldu diyorlar. Başkan, çalışanlar maaşların ödenmemesinden dolayı oluşan mide yarası için başkandan midemize pansuman yapmasını bekledik. Ancak, pansuman yerine maaşlarımıza attığı neşter nedeniyle, midemizde açlıktan oluşan yaralarımıza bıçak bile işlemez oldu diyor.
**
Sn. Emrah Öztürk, bizim minik kuşlar, UBP Ilçe Başkanı Metin Gökalp ile UBP İskele Milletvekili Nazım Çavuşoğlu,’nun senin başparmağının üzerinde bulunan nasıra çok kötü bastıklarını söylüyor. Canın çok yandığı için istifayı bastığın ve ne haliniz varsa görün dediğini öne sürüyorlar. Da, bizim Ayşaba, tamam bizim Çavuş efendinin oğlu, o bölgeyi bir usta bir memleket idare ederken, Emrah ovlucuğumun yeğeni İskele Milletvekili Yasemin Öztürk ne yapıyor? Aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın harman dalı oyununu bırakıp, Emrah ovlucuğuma kol kanat gersin diyor. Şekibe aba ise İskele’den Karpaz’a kadar Osman Kırşan ile Nazım Çavuşoğlu’na yönelik sesler 7 desimetre boyutuna çıkarken, eğilde gulle geçsin modundaki merkeze de tepkiler, himalaya dağından düşen çığ gibi giderek büyüyor diyor. Sevgili Emrah, siyaset turşu suyu gibidir. İçenin midesi bulanır, içmeyenin ağzı sulanır. Turşu suyu birilerinin midesini fena bulandırdı. Safralarını fena boşaltmaya başladılar. Dikkatli olun.
**
Sn. Ahmet Orun, İskele UBP İlçesi İdare Amirliği için ismin sıklıkla dolaşmaya başladı. Bölgedeki partililer, Ahmet Orun’u isteriz derken, senin tomofilin tekerine Nazım Çavuşoğlu’nun takoz koymaya çalıştığı söyleniyor. Dün, Ersin Tatar’a, bestesi Küfürlü Acem Aşiyan, güftesi santurlu hicrani aşıyan makamından, şarkılar düzenleyenlerin bugün beklentileri nedeniyle, bir numaralı Ersin’ci oldukları ve seni öyle seviyorum ki, sorma gitsin şarkısını söylemeye başladıkları söyleniyor. Haaa bu arada hacı amca, yaşananları görme engelli Metin Şentürk bile görürken, konuşulanları Sağır Sultan bile duyarken, üç maymunları örnek alan ve görmeyen, duymayan ve konuşmayan merkezi de eleştiri yağmuruna tutarak, onlara da damda gezer takyanoz vur beline kazmayı şarkısını armağan ettiklerini söylüyor. Sevgili Ahmet, partisine ve ülkesine hizmet edecek sen ve senin gibi gençlerin, İki kuruş için emeklerine zarf atanların, siyaset mezarlığındaki mezarlarına karanfili partililer değil, o olmayan sevdikleri bırakacak. Ah yerine aldıkları vahı ve gadaraları, harcayıp harcayıp bitiremeyeckler.
**
Sn. Ayşen Fatma Çavuş, paylaşımınızda, evet arkadaşlar, akşam aldığım bir bilgiyi bugün teyit ettikten sonra,bu sayfadan paylaşma ihtiyacı duydum. KKTC’de yaşayan ve nice zorluklarla gerek, Türkiyede gerekse buradaki üniversitelerin birçok bölümlerinden mezun olan ve halen işsiz bekleyen çocuklarımız için çok büyük hayal kırıklığı yaşadım. Burada mezun ve atanmayı bekleyen Almanca öğretmeni, Fransızca ögretmeni genç evlatlarımız dururken,Türkiye'de atanmış olup, maaşı devam eden öğretmenleri, burada yurt dışı görev olarak bizim okullarımıza tayin edilmesi ne kadar vicdanidir? Bu memleket icin bu halkın refahı icin çalıştığını söyleyen Sn.Başbakan, Sn Eğitim Bakanı elinizi vicdanınıza koyun. Öğretmen olmak icin öğrenim gören bizim çocuklarımız işsiz orda burda iş ararken, bu acımasızca duruma ne kadar müsaade edeceksiniz?..Yeni ders yılında da bu durum devam edecekse bunu bilmek en doğal hakkımızdır dediniz. Ayşen hanım, vicdan diyorsunuz da bazı efendiler sayesinde Vicdan ablaya sinirden felç geldi. Yatalak durumda. Adalet diyenlerin yaptıklarını gören Adalet abla hakkın rahmetine kavuştu. Hak ve Hukuk sloganı atanlara bakıp iç geçiren Hakkı amca sinirden kalp krizi geçirdi yoğun bakımda yatıyor. Adil bir düzen diyenlere kızan Adil amca için son soruyu camide hoca ‘Rahmetliyi’ nasıl bilirdiniz diye sordu. Haaaa umut mu? O bisikleti ile arabanın altında kaldı.
**
Sn. Devrim Gündüz, Kamu-İş Genel Sekreteri olarak bugün sendika olarak, hastanelerin acil servislerinde görev yapanlarla ambulans sürücüleri hariç, sendikanın örgütlü olduğu tüm iş yerlerinde 08.00-17.30 arasında greve gideceğinizi duyurdunuz. Kamu İş’in yapacağı greve birçok sendikanın destek vereceğini gözlemledik. Kamu Reform Yasasına tepkiniz ilk günkü gibi devam ederken, aspestli çatıları, çalışanların iş güvenliğini düşünmeyen hükümete bu grev ile sanırım bazı yapılması gerekenleri hatırlatacaksınız. Sn. Gündüz, Zamtonların hakim olduğu ülkede, bunların ektikleri zam tohumlarının ağacı olabildiğince büyüyüp, meyveleri artık mide krampına neden olurken, bu ağacı budama yerine, çalışanların meyve verdiği ağacı budama girişiminde bulunulması sanırım kabul edilir bir davranış değildir. Bugüne kadar yapılanlara sendikalar hep Allah Kerim, bekleyelim dedi. Ama Kerim’in kuyusunun derin olduğunu ve inilirse çıkılmasının güç hatta imkansız olduğunu göremediler. Geldiğimiz noktada inilen Kerim’in kuyusundan çıkmak için çaba sarfederken, sepetteki yengeçlerin bir birlerini aşağıya çekmesi gibi, şimdi birileri de bizi ayağımızdan Kerim’in kuyusunun dibine çekmeye çalışıyor. Kolay gelsin.
**
Sn. Lica Şemmedi, sosyal medyadaki paylaşımınızda, burada kitap okuyan çok az. Okuyanları da tutukluyorlar. En iyisi kitaplardan uzak durmak. Burada bir devlet var dediniz. Lica hanım, az sayıda kitap okuyanlarımız, kitap okuyup biraz aydınlanırlarsa, uyuyanları da uyandırmalarından korkuluyor. Bırakın uyuyanlar, mışıl mışıl uyumaya devam etsinler. Onları rahatsız etmeyin düşüncesi ile okuyanları da tutukluyorlar. Bize fiyatı, etikete biz koyarız. Etikete, fiyatı bizim koyduğumuz ülkemizde, bizlere, fiyatı biz koyarız. Siz ancak ülkenizde fiyat konan etiket olursunuz denilmesine bizleri yönettiğini sanan emir erlerimiz de seslerini çıkartmayıp boyun kırıp göbek üstünde el bağlıyorlar. O Emir erlerimiz Saray Önündeki, Dikili Taş önünde saf tutup dikkat hizaya geç denilince tırnak kontrolü yaptırdıktan sonra koltuk aşkı ile tamam deyip. Etiket olmayı kabul edince, kabul edince Mahmut, neylesin Mamut durumuna düşüyoruz.
******
GÜNÜN FIKRASI
Karagümrüklü Bilet Atmaz!
Otobüs şöförü yola çıkar. Sorunsuz bir şekilde bir duraktan diğerine ilerler. Derken; durağın birinde iri yarı, güçlü kuvvetli ve oldukça tehlikeli görünüşe sahip bir adam otobüse biner. Şöföre sert bir bakış fırlatır ve, "Karagümrüklü bilet atmaz." diyerek arkadaki bir koltuğa geçer ve oturur.
Ertesi gün, ondan sonraki gün ve hergün aynı şey tekrar olur. Bu durum otobüs şoföründe kompleks oluşturmaya başlar. Hat değiştirme dilekçesi de red edilince son çare olarak bir jimnastik kursuna yazılır. Artık kendine güveni gelen iyi bir dövüş ustası haline gelmiştir.
Ertesi günü tekrar otobüsüyle yola çıkar. Uzaktan, Karagümrüklü'nün durakta beklediğini görür otobüsün kapısını açar. Karagümrüklü otobüse biner, şöföre sert bir bakış fırlatır ve, "Karagümrüklü bilet atmaz." diyerek ilerleyecekken tam o sırada, sıkı bir kavgaya hazır olan şöför birden koluna yapışır:
- "Neden atmıyormuşsun?"
Şöföre şaşkınlıkla bakan adam şöyle der:
- "Karagümrüklü'nün mavi kartı var."
******
Günün sözü
Günün Fotosu