Sn. Nazım Çavuşoğlu Depremin yarattığı felakette, bir umut, yaralara melhem olmak için Adıyaman’a gittiniz. Yiğidi öldür ama hakkını ver noktasında süreci orada takip ettiniz. Alkışta topladınız. Uzmanlar Kıbrıs’ta bir deprem olasılığından bahsediyor. Mutlukaya İlkokulu, Dikmen İlkokulu, Lapta ve okulda hiçbir sıkıntı yoktur sadece istinat duvar çöktü dedikleri ama bazı bölümlerinin altı oyulan mezarlık yanındaki TED Koleji ile daha birçok okulumuz deprem olmadan bile yıkılmaya yüz tuttu. Türkiye’de İmar affı ile övünenler ile kaybettiği aileleri ve yakınları için dövünenler var. Yıkılmaya yüz tutan okullara Eğitim Bakanı olarak el atın. Sonrasında KADER deyip yine kederi yaşamayalım.
**
Sn. Ziya Öztürkler, Dingo’nun hanı gibi girenin, çıkanın belli olmadığı, nüfusunu bile doğru dürüst bilmediğimiz Afrodit’in kırmadık ceviz bırakmadığı fettan Ada’ında gurguranızın 9 boğumunda dinlendirmeden salıverdiğiniz ikamet ile ilgili açıklamanızı okurken sıkılıyorum. Yorumlarken yoruluyorum. Boşver deyip hiç bir şey yapmasam başım ağrıyor. Ama darp, tehdit, haraç ve tecavüzün kol gezdiği bakanlığınızın denetimi altındaki ‘Cezaevinde’ yakınları bulunanlar ‘Bu nasıl cezaevi’ diye sorarken, beyinleri, yürekleri dalakları kısacası tüm uzuvları ağrıyor. Açıklamalarınız sonrasında mutluluktan uçarken, Cezaevinden sinek ilacı sıktılar. Ne mutluluk kaldı nede tadı.
**
Sn. Tahsin Ertuğruloğlu, senin gibi elinde piyade tüfeği Beşparmak dağlarına çıkıp Vatan, Millet, Sakarya Nurlu ufuklar marşını söyleyen, ‘Beşparmak Dağları Fatihi’ne tepki gösteren, sürekli çözüm, barış plağını zirzirolar gibi dillerine dolayanlara, bre musucariler yok hükmündesiniz, ülkeyi terk edin demeniz yerindeydi. Dua etsinler, Erdoğan’ın stopları patlayan frensiz sözleri gibi onlara. “Sürtük” Adi, terbiyesiz, ahlaksız, namussuz’’ demedin. Sn. Bakan bu arkadaşlar sizin, 'Mikrofon değil, siyaset anlayışınızın bozuk' olduğunu anlayamadılar. İki Seçimde sıfır çekmenize karşın Milliyetçilikte mangalda kül bırakmayarak, önden çekmeli, arkadan itmeli torpil ile o koltukta oturduğunuzu çözemediler. Çözme kabiliyetleri o kadar ne yapalım..
**
Sn. Tufan Erhürman, Ertuğruloğlu’nun bu çağa ait olmayan zihniyet ve bir üslup ile kendinden geçerek kendisi ile ayni düşünmeyenlerin başka ülkeye yollamasına tepki gösterttiniz. Tepkin yanlış hocam. Arkadaş ‘’Cilalı Taş devrinden’’ Uzay çağına henüz geçmedi. Rüzgârın yönünü değiştiremediyse, yelkenlerini değiştirmesini ‘Şehzadesi’ olduğu ‘Abi’ diyenler kendisine öğretemediyse bu suç onun değilki.. Tufan hocam, olmayan bir sevgiliyi inatla beklemek aşkı utandırmaksa, bakanın olmayacak duasına amin demekte sanırım dini utandırmaktır. Unutmayın her insan huzur verir. Kimileri gelince, kimileri gidince
**
Sn. Hüseyin Paşa - Sn. Dalman Aydın, Fırına yemek salmadan önce 40 kere düşünüp 'ya elektrikler gidersa' gaylesi yaşadığımız, akaryakıt geldiydi, gelecekti gelmezse yine ‘Karanlıklar çağına’ gireceğiz derdinde olduğumuz zaman diliminden sayenizde çıktık. Başbakan Üstel, eskiden altını çizdiklerinin üstünü çizerek sizi Kıb-Tek’e Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür olarak atadı. Yanınıza da yönetim kurulu üyesi olarak Yalçın Koçyiğit’i koydu. Başbakan iyi de yaptı. Her dakika yapılan kesintiler ile küle çevrilen kalplerimize üfleyerek bir nemzecik olsun can verdiniz Dert bitmedi ama hafiflettiniz. Sn. Paşa, Sn. Aydın, halk adına iş yapabilen yöneticiler Allah’ın kuluna özel bir ikramıdır. Hayırsızlar ise dünya’nın en ağır imtihanıdır. Yola devam.
**
Sevgili Vatandaşlar, Depremde, ailesinin yanısıra evini yurdunu kaybeden binlerce soydaşımız oldu. Hatay-Antakya’da sağlam bina kalmadı. İnsanlar çadır bile bulamazken yaşamlarını idame ettirmek için bir kısmı KKTC’ye getiriliyor. Zaten yeterli hizmet veremeyen okul, hastane ve kamunun tıkanacağından korkanlar dudak büküyor. Lütfen Empati yapın. Ve siz böyle bir yıkıcı depremde evinizi yaşam alanını kyabetseniz ve gelecek kaygıları yaşasanız ne yapardınız? Soydaşlarımızın bu noktada maddi manevi desteğe ihtiyacı ve morale ihtiyacı var. Gün dudak bükme yerine onlara el uzatma günüdür. Devletin ise gereken yerlere el atarak oraları iyileştirerek daha rahat yaşam standardı yaratması gerekir. Allah dağa göre kar, güle göre diken, güce göre yük, imana göre imtihan verirmiş. Kıbrıs Türküne de böylesi bir günde soydaşlarına yardım etme görevi vermiş.
**
Sn.Nurcan Gündüz, Genç TV’de katıldığınız programda, vermeyince ‘Mamut’ neylesin mamut demeye getirerek, deprem zamanı sırf adı söylensin veya isminden bahsedilsin diye Wi-fi görmüş telefon gibi her önünüze gelene bağlanan ve yalan haber yapanlara bir doçent, bir hukukçu olarak tepki gösterttiniz. Mağusa’da depremin yarattığı olumsuz kasvetli hava devam ediyor derken, İsias Otel felaketinde kaybettiğimiz canlarımız ile ilgili yalan haberleri yapanlar için siz yalan haberler ile nasıl rol yaparsanız, bende sizler için cezai makamde öyle senaryo yazarım. Sıkıntı yok demeye getirdiniz. Sn. Gündüz, "her karanlığın sonunda bir aydınlık görünür" Büyük acı yaşadığımız karanlık kasvetli hava kolay dağılacağa benzemez. Ama zaman herşeyin ilacıdır. Sabır zehir gibi acıdır ama iyileştirir.
**
Sn. Tolga Atakan, sevilmek istiyorsan önce insan ol. Ha bu arada insanlık bedava rahat ol diyerek insanlığa davet ettiğin, para için kumdan otel yaparak evlatlarımızın hayatını sonlandıran İsiat otel için gizlilik kararı alanlara, değil gizlilik kararı almak, galaksi değiştirseniz dahi farketmez. Kıbrıs tek vücut oldu bir kere. kaçamayacaksınız, kurtulamayacaksınız. Ne yaparsanız yapın o hesap sorulacak dedin. Sevgili Tolga, evlatlarımızı kaybetmemiz kader değil, cinayettir. Cinayeti işleyenlerin ödeyeceği fatura da bellidir. Ama ensesi kalın, gerdanı sarkık zat-ı muhteremler için hazırlanacak fatura inşallah sahte çıkmaz.
**
Sn. Rasim Can Hatay Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı olarak, Hatay Bölgesini yerinan yeksan eden depremin bu denli yıkıcı olmasının sebebinin, Antakya’nın zeminin lapa gibi olmasından kaynaklandığını belirttiniz. Depremden sonra daha fazla can kaybı olmasın. Yaşadığımız acılar daha da büyümesin diye İnşallah’’lara sarıldık. Sn. Başkan, şu 'inşallah' meselesi bence suni ve zırva bir şey ama kaybettiğimiz soydaşlarımız ile evlatlarımız gerçek. Gözlerini para bürümüş, zihinleri fukara, akılları ukala, insan elbisesi giyen yaratık olarak suç kaydı bulunan yürüyen WC’ler, hayatımıza ot tıkadı. Yanlış trene bindik, koridorda ters yöne koşmanın bir faydası yok.
**
Sn. Tunç Adanır, MMOB Başkanı olarak, çeşitli zamanlarda deprem değil, insanı çürük binalar öldürür. Bu nedenle işin uzmanı bizleri işin dışında değil içinde tutmalısınız ikazına rağmen hükümet bildiğini okumaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı bir taraftan ne izin ne proje boş verin dökün betonu diyor. Diğer taraftan hükümet İmar Yasasını değiştirmek için kollarını sıvıyor. Halk olarak bizlerde be efendiler, Metrobüste kavga edin, bağırın, çağırın her şeyi yapın ama bizleri çok rahatsız edecek olan osurmayın abiler ya diyoruz. Sevgili Tunç, hayat, hak etmeyenlere üzüleceğin kadar uzun değil. Rüzgar ile dolmayan yelkenleri zamanı gelince değiştirmek gerekir.
**
Sn. Mehmet Harmancı Sn.Fırat Ataser- Sn. Hüseyin Amcaoğlu, Hayat, alt yazılı değil, alın yazılı bir filmdir. Deprem sonrasında olmadık saatlerde ‘Bülbül gibi şakıyıp’ herşeye maydanoz olan bazı siyasilerimizin aksine filmin fragmanı olmak yerine kolları sıvayarak, gerek deprem bölgesine giderek, gerekse başkanı olduğunuz bölgelerinizde belediye başkanları olarak esas filmin başrol oyuncuları oldunuz. Sn. Başkanlar daha düne kadar bir daha dünyaya gelsem cilalı taş devrinden bu tarafa geçmezdim. İş yok, para derdi yok, gir mağaraya yat uyu. Miss gibi düşüncesindeydim. Ama sizlerin insan sevgisi ile yoğrulan çaba ve uğraşlarını görünce bundan vazgeçtim. Mağra OUT oldu