Taner Ulutaş'tan Sahibine Mesajlar

Taner Ulutaş'tan Sahibine Mesajlar

Sahibine Mesajlar

Sn. Cemal Özyiğit, son günlerde, kime “Ülkeyi soymuşsun” desek, hesap vereceğine, kem küm ederken “vatan, millet, bayrak” diye bağırmaya başlıyor. Cepler full doldurulurken, milliyetçi nidalar ile bayrak sallayan bu bayraklı rant ordusunun kurduğu ve majino hattı görüntüsü veren, biat ve sadakat hattına, salvo atışlarınızı sıklaştırdığınıza tanık oluyoruz. Milletin ne üretken bayrakmış be arkadaş dediği noktada siz, Egemenlik istiyoruz diyene, sen, Türkiye’nin maşası olarak o makama oturtuldun derken, bu egemenlik samanı altından suyu akıtanlara karşı uyanmazsak, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayan ve ortada kalan Kıbrıs Türkünün yok olacağını söylediniz. Cemal hocam, Demirden korkan trene, tenekeden korkan arabaya binmez. Kıbrıs Türkü de yok olma noktasında tufaya gelmez.

**

Sn. Mehmet Ali Talat, emekliye ayrılan eski bir Cumhurbaşkanı olarak Akıncı’nın danışmanı Ali Bizden’in Türkiye’ye sokulmamasına ne be ama biz evredomuyuz imasında bulunarak tepki gösterttiniz. Ve bu durumun ilk olmadığını 32 yıl önce Türkiye’nin Özker Özgür’ün, TC pasaportunu iade etmesini isterken de yaşandığını belirttiniz. Ve yazık, 32 yıl sonra tekrar o günlerin anlayışına dönmek çok acı dediniz. Sn. Talat, konuşma insanın aklını kullanma sanatıdır. Ancak kısa bir zaman dilimi öncesinde benim Anavatanım Kıbrıs’tır, Atavatanım Türkiyedir derken, sonrasında da benim Anavatanım Türkiye’dir diyerek, oy verebilseydim AKP’ye oy verirdim dediniz. Hayrola hangi dağda kurt öldü de bugün yeşil renkten kırmızı renge dönüş yaptınız. Bugünlere sizi tenzih ederek söylüyorum, bukalemun gibi renkten renge, Gökkuşağının her rengini taşıyanlar sayesinde gelinmedi mi? Mikşa ( Ağaç yapışkanı) gibi bir yerlere yapışıp, biyat bayrağını göndere çekerken, bugün yağmur yemiş sunta ve gondroplage gibi sellos (Gevşemek) etmek sanırım iyi bir görüntü yansıtmadı.

**

Sn. Ahmet Serdaroğlu, Hür-İş Federasyonu olarak Asgari Ücret Saptama Komisyonu’nun bir an önce toplanması için çağrıda bulundunuz. Ama çağrınızı, duyma yeteneğini kaybeden Hüsamettin dayının bile duymasına karşın, kulaklarındaki kulaklık ile reggae ve blues müziği dinleyen Çalışma Bakanlığı mensupları çağrınızı duymadı. Dut yemiş ‘Bülbül’ gibi suskun olanların asgari ücretlinin markete girmeye korkar duruma gelmesini, temel ihtiyaçlarını bile almakta zorlandığını görmemeleri sanırım gözlerindeki kataraktan olsa gerek.  Başkan, biraz asgari vicdan yerine sen onların kafalarına dolu olup yağsan diyorum.  Vicdan abla, onların yüreklerine vermediğim tertemiz vicdanımı yüreklerinden çıkarmak için boşuna arama. Onları hayatından çıkartmak yerine sadece yerlerini değiştir. Hak edeni kutla, hak etmeyeni zamanı gelince siyaset mezarlığına şutla dedi. 

**

Sn. Hasan Sadıkoğlu, İskele Belediyesi hudutları içerisinde bulunan, Halken İnşaat firmasının yaptığı iddia edilen apartmanların önünden, yer altından çıktığı görülen bir derenin varlığına tanık olduk. Cippana (alkış) çalarak izlediğimiz, Coşkun ırmaklar gibi akan dere, etrafa bayıltacak derecede mis gibi koku yayıyor. Tuvalet kuyuları imalathanesinde üretilen, İnsan fışgısının (İnsan muku) da dâhil olduğu derenin, çirkefliği çok beğenildiğinden akmasının önüne kimse androş koymuyor. Mis gibi kokular yayarak akan dereye hastalık bıyık burarak bakarken, yetkili yetkisizler sadece bakmakla yetiniyor. Başkan, sadece bakmakla memnun olunsaydı öküz trene, kopek kasaba âşık olurdu. Bu nedenle yetkililerin yalnız bakmakla kalmayıp elleri ile gereğini yapmaları gerekir. Elleri ile yapamazsa, iş ayaklara kalır ve istifa müessesini çalıştırdıktan sonra left right mahalleye gitmeli.

**

Sn. Tamay Soysan, KKTC’nin güzeller güzeli kızlarından birisi olan Telefon Dairesini, resmi nikahlı olmasına karşın ‘İmam Nikahı’ ile başka bir kocayla evlendirme hesaplarının yapıldığını gözlemliyoruz. Çok güzel çiçekler ile bezenmiş, gözalıcı buketler takdim edilerek, kızın gözünü boyamaya çalışıyorlar. Bu işin hacinalığını da hiç ummadığınız, size yakın olan kişiler yapıyor.  Tamay başkan, sakın bazı milingidilerin buketine kanıp, namusumuzu yerde bulmadık dediğiniz noktada namusumuz dediğiniz kızı imam nikahı adı altında sakın birisine vermeyin.  Vermemekten de sakın farımayın (Vazgeçmeyin) Toplum olarak en haksız barışı, en adil savaşa tercih etmemize karşın, çıngı (Az) kadar bırakılan haysiyetimiz için gerekirse o savaşı vermeye de hazırız.

**

Sn. Mehmet Harmancı, sizin minik kuşların duyumlarına göre AKP‘nin içindeki özel bir birimin, Kıbrıs’ın kuzeyi ile ilgili yeni bir Anayasa yazmaya başladığını söylediniz. Bu açıklamanızdan, başak gibi olgunlaşınca boyun eğmeyen, Dikili taş altında, dikkat denilince hizaya geçip, tırnak kontrolü yaptırmayanların yanı sıra, Meclis-i Mebusan’ın ceylan derili koltuklarında istenildiği gibi parmak kaldırmayanların, bir başka deyişle AKP’nin Kıbrıs’ta kendisiyle aynı fikirde olmayanlarla bağını koparma niyetinde olduğunu anladık. Ve belirttiğiniz gibi bizim buralarda 2 desimetre gücündeki sesimizin,  AKP tarafından duyulamayacağından, bu sesin, Uluslar arası platformda duyulması için 7 desimetre gücünde çıkartmamız gerektiğine vurgu yaptınız. Uzmanlardan da görüş alınarak hazırlanan Anayasa’nın içindeki 10. Maddeye ek olarak 11. Madde de konarak, KKTC bundan sonra Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti olarak anılacak da denilmesi sağlanacak sanırım.  Sevgili Mehmet, bugüne kadar bizleri ikinci sınıf vatandaş görüp, ilişkilerini bu sınıf ile eğrimboz (Eğri büğrü) yürütürken, o yana gidin be ditsirolar diyenler, yeni anayasa ile sizin K.K Türkiye Cumhuriyetinde yeriniz yok. Hadde left right Güneye giderken ense traşınızı görelim diyecekler. Mesele evimizden yerimizden olmak değil. Mesele dağdan gelip bağdakini kovma meselesi de değil. Mesele Ana diye bağırlara basılan tarafından öpülmek meselesidir.

**

Sn. Ali Bizden, vallahi seni böyle bilmiyorduk Ali gardaş. Meğer sen neymişsin be abi. Danışmanı olduğun Akıncı ile bir olup devlete karşı gelme sende. Büyük bir devletin Milli güvenliğine, aykırı davranışta bulunmak sende. Kıbrıs Türk Halkı’nın %65 destekle seçtiği Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın iletişim danışmanı olarak, hak hukuk, özgürlük, ülkende söz sahibi olma gibi kaktüs dikenini andıran düşünce sende. Tüm bu kirli çıkın nedeniyle, sana verilen 11 saatlik kabul edilemez yolcular odasında kalma ve ense traşını gösteren pul ile iadeli taahhütlü geri postalanma suçu az bile. Senin ile birlikte ayni düşüncelere sahip vadesi gelen kim varsa intizam içerisinde tahsilâta şıkır şıkır devam edilecek. Sn. Bizden, tavuk ve penguenin ikisinin de kanatları var. Ancak ikisi de uçamıyor. Fakat birisi yüzerken kuzey kutbunun buz gibi pırıl pırıl sularında, diğerinin burnu eşelenir hep çöp yığınlarında. Sen, tavuğu boş ver. Ve kuzey kutbunun tertemiz sularında yüzmeye devam et.    

**

Sn. Aziz Kaya, belediye başkanı olduğunuz Lefke için parasızlık ve zorluklar içerisinde özveri ile elinizden gelenden fazlasını yapmakta olduğunuzu görüyoruz.  Sizin bu çabalarınızı gören siyasi hasımların, sizi engellemek için ellerinden geleni artlarına koymadıklarına da tanık oluyoruz. Bunun bir örneği de incir ipi gibi değil, çin’den, İngiltere’ye kadar uzayan tren yolu gibi yapımı uzayıp giden ancak bitirilmek için değil, bitirilmemek için çapa sarf edilen Lefke – Güzelyurt yolunda görüyoruz.  Lefke Sivil Toplum Örgütleri Platformu ile canınıza artık tak eden Güzelyurt-Lefke duble yolu için eylem yaptınız. Haklı eyleminizde polis ile karşı karşıya getirildiniz. Aziz başkan, hayat üç buçuk ile dört arasındadır. Gönül bağı ile bağlı olduğunuz LEfke bölgesini daha da güzelleştirmek için Sizin bir yeriniz zorluklar ile mücadelede üç buçuk atarken, birileri koltuğun verdiği güç ile dört dörtlük yaşıyor. Ancak zamanı geliyor. Tekerlek dönecek ve bukez o birilerinin bir yerleri üç buçuk atarken siz verdiğiniz hizmetin karşılığın almanın huzuru ile dört dörtlük bir yaşam süreceksiniz.

  

Sn. Cafer Gürcafer, ülkede yapılması gereken ihalelerin Türkiye’de çıkılmasına, ülke müteahhitlerin isyanları oynadıklarına tanık olduk.  Ülkedeki yol yapım ihalelerinin Ankara’da açılmasına ve sadece Türkiye’deki şirketlerin ihalelere katılmasını sert bir dille eleştiren yerli Müteahhitler, yetkililere çağrı yaparak “iradeli duruş” ortaya koyun dedi. Ve ihalelerin Türkiye’de çıkılmasına da ‘Ayıp ‘ yaftasını yapıştırdı. Emek İnşat Direktörü Mehmet Kahveci: “Dıştan gelen müteahhitler her türlü vergiden muaf tutuluyor” derken Tosun İnşaat Direktörü Ali Tosun “Başbakan köy yollarında kurdele kesiyor ama “Bizim yerli müteahhitlerimiz var” demeyi bilmiyor” ifadesinde bulundu. Kofalı İnşaat Direktörü Ali Kofalı “Sadece biz değil, tüm ülke zarar görüyor”  derken, Gerçek İnşaat Direktörü Savaş Gerçek “Meclis yok, hükümet yok, devlet yok” dedi. Tüfekçi Constraction Direktörü Hüseyin Tüfekçi daha da ileri gidere Devletin kendi eliyle müteahhidini batırdığını ileri sürerken,  Uçanok İnşaat Direktörü Ali Uçanok, “Önce ekonomik döngünün Türkiye’den olmasını sağlıyoruz, ardından gidip para dileniyoruz” dedi. Sn Gürcafer, bu kriz ortamında ekonominin açtığı yara çok derin. Ancak bu yaraya merhem olacak olanlar, nedense merhem olmak yerine tuzluğu kapıp geliyor. Ben yaşananlara bakarak ağzım ile küfür etmiyorum. Sadece küfür edercesine bir yerim ile küfür edercesine katıla katıla gülüyorum.

**

Sn. Kemal Sarpen Mağusa Kaymakamı olarak, Turunçlu köyünde, bir kişiye önce sakıncalı nedenlerden dolayı içki ruhsatı vermediğinizden ancak, daha sonra ise araya giren hatırlı kişileri kırmayarak, içki ruhsatını verdiğinizden söz etmiştik. Sakıncalı bu durumun düzeltilmesi gerektiğini çünkü insanların evinin yanındaki bu işletmede kafayı çekenlerin insanların duvarına işeyerek ses kirliliği yarattıkları öne sürülüyor. Ancak yazdıklarımızı görme yeteneğini kaybeden Metin Şentürk’ün bile görmesine karşın sizin görmemezlik uykusuna yattığınızı bilenlerdeniz. Sn. Kaymakam, Bölge insanın, hatır gönül işi ile yetkisini aşan kişilere yönelik şampuanının hoşgörü, sabununun sevgi, süngerinin ise sabır olduğunu, ancak bunun sonsuza dek olmadığını yazmıştık. Turunçlu sakinleri sabunlarının bittiğini, süngerlerinin yırtıldığını, sabır taşlarının da kırıldığını belirtti. Galiba sıra dolu olup yağmalarına geldi. Haberiniz olsun.

Tecavüz

 Limon kes

Genç rahibelerden biri koşarak gelir ve başrahibenin önünde diz çökerek;

- "Değerli hemşire, sormayın başıma neler geldi ..."

- "Neler geldi kızım ???"

- "Arka bahçede çiçek topluyordum, nerden geldi bahçivanın oğlu ortaya çıktı ve maalesef bana,,,,,"

- "Tecavüz mü etti?"

- "Evet..."

- "Hımmmm, peki kızım sen şimdi git, mutfaktan bir limon al, kes ve suyunu iç.."

- "Aaa, limon hamileliği önler mi ???"

- "Hamileliği önlemez de, en azından sırıtmanı engeller..."