Taner Ulutaş'tan Sahibine Mesajlar

Taner Ulutaş'tan Sahibine Mesajlar

Sahibine Mesajlar

Sn. Ersin Tatar, bu Rumlar ile ne yapacağımız çozümü zor çok bilinmeyenli denkleme dönüştü. Tanınma, AB hukuku, devlet olarak ve eşitlik dışında, onlarla eşit olduğumuzu bir türlü anlamıyorlar. 15 Kasım'da, izin ile çekilen bayrağımıza 'yasak' getirterek gönderden indirilmesini sağladılar. Özal, ‘Belene’ kampında Bulgar Türklerine zulüm yapılırken, Bulgaristan beklesin. 100 milyon olunca onlara göstereceğiz demişti. Bizde Rumlara, yeni devletimizi  çıkmaz ayın, çıkmaz Perşembesinin son günü kurunca size gösteririz  diyelim. Sn. Tatar, Ruma kızmayın. Çünkü kızgınlık insanın lambasını söndüren bir rüzgârdır. Zaten şuandaki egemen devletimizde de lambalarımız sönecek. Fanoz ve ışıldaka talim edeceğiz. Bari ‘Golorambicik’ sönmesin ve etrafı azda olsa aydınlatsın.

**

Sn. Faiz Sucuoğlu, bazı insanlara bazı şeyler çok yakışıyor. ölçüsü iyi alınan kaliteli kazmirden mamül takım elbise gibi cuk diye üzerlerine oturuyor. Size de verdiğiniz vaatler çok yakıştı. Hayatı ucuzlatacağız, alım gücünü yükselteceğiz dedikten sonra 180 derece dönüş yapmanız  ve hazırladığınız zam kazıkları muhteşemdi. Zam kazıkları kazmirden mamül takım elbise üzerinde dikişler sökülünce yırtıklar gibi duruyor. Bu zamlar sadece bizim hükümetimizin değil deyince önceki hükümet kimindi diye düşünmeye başladık. Parti içinde huysuzlananlar varmış.  Partinin içi tuzu ve biberi çok gelen çorbaya’ dönüşmüş. Sıkıntılar nedeniyle erken seçimi düşündüğünüz söyleniyor. Sn. Başbakan aman ha, erken seçimde ölümde var. Başkoltuk sahibi de ölür,  horozlarda ölür.

**

Sn. Mevlüt Çavuşoğlu, Azerbaycan ziyaretiniz esnadında, Türkiye’nin “Ülkelerin toprak bütünlüğünün güç kullanarak değiştirmesine karşı olduğunu dile getirdiniz. Tabi açıklama esnasında, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyun Bayramov’u kameralar, bıyık altından gülerken, fena yakaladı. Kıs kıs gülmesi kahkahaya dönüşürken, kelimeleriniz duyulmadı. Lütfen sesiniz yerine bu defa kelimeleri yükseltin. Çünkü çiçekleri büyüten yağmurdur. Gürüleyen ama yağmuru bir türlü yağdırmayan ‘Gök Gürültüsü’ değil. Ayşaba, Hayat bize delirmemiz için gerekli olan herşeyi verdi. Bonkördü, samimiydi. Servisi sunumu muhteşemdi.  Çok etkilendik. Yok biz almayalım diyemedik. Sizi dinlerken güzel güzel delirdik dedi.

**

Sn. Sunat Atun, Kıb-Tek’e geldikten sonra, henüz cep ve cüzdana sığımayan gökyüzü haricindeki herşeyi ceplerine dolduran ancak, buna karşılık kuruma hiçbirşey vermeyenlerin, baby face maskesinin altındaki gerçek yüzlerini ortaya döktünüz. Kıb-Tek transatlantiğinin batmaması ve milletin Işıldak ile ‘Fanoz’a talim etmemesi için çalışma yaparken, dahili ve harici ‘Brütüs’leriniz ve kötü niyetli klavye kahramanlarınız olacaktır. Avuç kadar yüreği olamayan ancak, kürek kadar dili olanlara aldırmayın. Elektrik kesme limitini 675 TL’ye, ödeme süresini 2 günden 7 güne çıkartmanız yüzlerinin düşmesine neden oldu. Sn. Atun, herkes ölür. Kimisi toprağa gömülür, kimisi yüreğe. Halkı fazla hırpalamayan zamları hayata geçirerek, Kıb-Tek’i kurtararak, yüreklere gömüleceksiniz.

 **

Sn. Hüseyin Özgürgün, size haksızlık yapıyorlar. Neymiş efendim hesabınızda büyük miktarda, TL. Stg ve Dolar varmış. Yahu koskoca başbakanın hesabında bu kadarcık para olmayacak da benim hesabımdamı olacak? Bankadaki paralar partinin parasıdır dediniz. Ama anlamıyorlar. Neymiş efendim UBP Tüzel bir kişiymiş. Muhasebesi varmış. Gelir ve gider tablosunu içeren bilançosu varmış. Ve bankadaki paralar onun hesabında olmalıymış. UBP bir ara kuruşa kurşun atarmışda neden aktarılmamışmış. Bu som ağızlıları geçin. Sn. Özgürgün, Falyalı ile bir kahve bile içmedim dediniz. Doğrudur, 2018 seçiminden bir hafta önce, Çatalköy’deki ‘Saray Yavrusu’ villanızda Falyalı, Daren’in adamı. Şahin’in adamı ve üst düzey bir KKTC bürokratı ile kahve içmediniz. Viski içtiniz. Kahve içtiğinizi kim söylediyse müfteridir.

**

Sn. Kubilay Özkıraç UBP adına Sucuoğlu’nun kontenjan adayı gösterttiği ancak seçilemeyen Bertan Zaroğlu’nu, Kıb-Tek Yönetim Kurulu başkanı olarak gösterme çabasına sinirlendin. Ve damarına basılınca, heyheylerin geri geldi.  Siz çoktandır grev tokadı yemediniz diyerek, Halep oradaysa arşında buradadır düşüncesi ile ‘Hodri Meydanı’ bastınız. Ah be Kubilay başkan, Kıb-Tek transatlantiğinin gövdesi su altında kaldı tamam. Ama bacası henüz suyun üzerindedir.  Teknik bilgi ve becerisi olan, deneyimli birileri gemiyi bacaları ile birlikte suyun üzerine çıkartabilir. Ama özelleştirme tatlısı dururken neden izin verilsin ki? Sevgili Kubilay bizim siyasilerimiz yabancı şarkı gibidir. Dinleyenleri çok ama anlayanı azdır.

**

Sn. Niyazi Kızılyürek, Barış Aktivisti olarak bildiğimiz Okan Dağlı, meğer savaş çığırtkanı, terörist,  koskoca Türkiye’nin “milli güvenliğine karşı faaliyetlerde” bulunan bir casusmuş. Vallahi ‘Anamız ‘ öyle diyo. Öyle olmasa girişine izin verilmezmiydi?  Siz bu olayı Avrupa Birliği’nin gündemine taşıdınız. Ya ‘Ana ‘ çıkar ve Okan Dağlı’nın o masum ve barışçı görüntüsüne bakmayın, O çağımızın en büyük casusu ve terörüstidir derse ne yapacaksınız? Şener Levent’in casusluk belgelerini Denktaş bile görmüştü. Şimdi onun gibi Okan Dağlı’nın belgeleride mi inkar edilsin? Sn. Kızılyürek, neyse diyeyim. Ama neyse diyerek sustuğumuz her cümle, kırgınlık, tepki ve hicaz makamında küfür içeriyor. Bilmem anlatabildim mi?

**

Şevket Aykut Tukyu, Teksas’ın küçük ama ondan daha etkili bir vilayeti haline gelen KKTC’nin, eskiden incisi, ancak günümüzde incinin Mafya yatağına dönüştüğü Girne’sini, Lefkoşa’ya bağlayan ana yolunda, Ciklos mevkinde,  arabası ile seyir halindeki Fırat Ayabe’ye kurşun dolması ikramında bulunduğun öne sürülüyor. Sert olduğu için Fırat Atabe’yin beğenmediği kurşun dolmasına polisten şikayet geldi. Dolmanın nasıl yapılacağını tarif etmek için seni bir süre misafir edeceklermiş. Teksas’a dönüşen ve Cinayet ile yaralamanın gırla gittiği KKTC’de, eskiden bunlar bizlerden uzaktı. Kumar ve nüfus artırmak ise fark edilmez bir tuzaktı.  Eskiden böylesi bir yaşam yasaktı. Kalın barsağı bağlama yapma dedik bağladın gönül.

**

Sn. Cem Dana, partinizin Mağusa Belediye Başkanı adaylığına Dr. Erdal Özcenk’i göstermeye çalışması ne be ama biz ‘Evredomuyuz’ diyerek sizi sinirden ifrit yaptı. Yirmibeş kuruşa balık ekmek eskidendi, o yıllar geride kaldı. O yıllar da onunla birlikte tarih oldu diyerek, bu dakikadan sonra emir artık demiri kesemez, bende adayım dediniz. Ve adayları UBP üyesinin karşısına çıkmaya davet ettiniz. Sn. Dana, sevgi ve sadakat artık kamyon ve otobüs arkasındaki camlardaki yazılarda kaldı. Şimdi Hi-Man’in dediği gibi artık ‘Güç bende’ devri başladı. Yaaa!..

**

Sn. İsmail Arter, Maraş açılımı, yolları yapımı ve çevre düzenlemesi derken, yaptığınız harcamalar sonunda, Woman no cry yerine parasızlıktan belediye ağlamaya başladı. Ve insanlara istihdam sağlayarak onlara ekmek verme noktasında da, bu parasızlığın üstüne fazladan tuz ve Urfa’dan getirilen acısı meşhur İsod ekledi. Kara kara düşünürken, sanırım tek tek anlıyorum hatalarımı ve düşenin dostu olmaz noktasında sevmeye çalışıyorum yalnızlığımı demeye başladığınız. Sn. Arter, çok kişiye ekmek verdiniz. Ünlü düşünürler iylik yap denize at. Balık bilmezse Allah bilir diyor. Ama sanırım bazıları kadirşinaslığı öldürürken, Kral öldü, yaşasın yeni kral demeye başladı.

**

Sn. Erdal Özcenk, UBP’de, Gazimağusa Belediye Başkan adaylığın için adınız geçerken, hükümet programının mecliste onaylanmasının ardından adaylık başvurusunuzu partiye yapacağınızı belirttiniz. Herkesi kucaklayan kişiliğiniz nedeni ile siyasi yelpazenin bir  çok kesiminden oy alabileceğiniz öne sürülüyor. Bizim Minik Kuşlar, tabi şahsınız ile ilgili, övgü dolu sözleri duydukça, ‘ozon tabakasında’ gezinen ruh halinizin elinde defi, yerinde keyfi, seçilene kadar boş ver. Bitmez bu dünyanın derdi havasına girdiğinizi, seçilince dertlere bakarız dediğinizi söylüyor. Doktorum aman kazanma uğruna çok hırslanmayın.  Çünkü Hırs bir teknenin yelkenini şişiren rüzgara benzer. Fazlası tekneyi alabora edip batırır, azı da tekneyi olduğu yerde saydırır. Normalini bulun.

HEMEN İŞE BAŞLAMANIN SIRASI MI?

Amerika'da yaşayan Dursun, Trabzon'daki Temel'i yanına çağırıyormuş:

- Ula Temel ha puraya gelursen aç kalmazsun da. Sadece yerdeki paraları toplasan o bile yeter sana demiş.

Bunu duyan Temel biraz da merakından binmiş uçağa, Amerika' ya gitmiş. Uçaktan inmiş, valizini alıp havaalanından çıkmak üzereymiş. Bir de bakmış yerde 100 dolar var. Paraya bakmış bakmış ve şöyle demiş:

- Ula daha ilk günden işe mi başlanur...