Gözlerinin içi gülüyor ve pozitif enerji yayıyor... Buna konuşması da eklenince, gönülleri fethetmemesi mümkün değil zaten... Tanya Kilitkayalı, aylardır Türkiye televizyonlarındaki en popüler yarışma programı Masterchef’teki performansı ve davranışlarıyla herkesin sevgisini ve sempatisini kazanmış, Kıbrıs için figür olmuş bir genç kız...
Koronavirüs pandemisi nedeniyle yaşanan kaygı ve gerginlik sürerken Tanya’nın milyonlara ulaşan sesi ve görüntüsü, özellikle Kıbrıs’taki izleyicileri için moral kaynağı da oldu.
Masterchef’teki performansıyla gönülleri fetheden Tanya Kilitkayalı Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuştu; hem yarışma deneyimini hem de bundan sonraki hedeflerini anlattı.
Yarışmayı kazanamasa da hem Kıbrıs’ta hem Türkiye’de ün yapan Tanya Kilitkayalı, “Yarışmadan sonra hayatım çok değişti” derken bile mütevazılığından ve doğallığından ödün vermiyor. Bir yandan aldığı teklifleri değerlendirerek yolunu çizmeye çalışırken öte yandan gösterilen ilgiye karşılık veriyor. Kilitkayalı, vizyonunu yurt dışında geliştirip, gastronomi alanında Kıbrıs’ta olmayan bir şeyler yapmayı hedefliyor. Kıbrıs mutfağı üzerine bir kitap hazırlamak ise yakın hedefi…
1995 doğumlu Tanya Kilitkayalı, mezunu olduğu Doğu Akdeniz Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışıyor.
Soyadını taşıdığı Karpaz bölgesindeki Kilitkaya köyünde annesi, babası ve kendisinden 4 yaş küçük erkek kardeşiyle geleneksel Kıbrıs mutfağından yemekler sunan bir restoranları var.
GASTRONOMİDEN BİRİNCİLİKLE MEZUN OLDU
Başarılı bir öğrencilik dönemi geçiren Tanya Kilitkayalı, DAÜ Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünden birincilikle mezun olmuş; ardından Turizm İşletmeciliği alanında yüksek lisans eğitimi almış. Gastronomi bölümünde birinci ve ikinci sınıflara yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ders veriyor.
MASTERCHEF MACERASI NASIL BAŞLADI?
Türkiye dahil çeşitli ülkelerde yayınlanan Masterchef yemek yarışması programını izlerken arkadaşlarının teşvikiyle yarışmaya başvurmuş Tanya Kilitkayalı... Sonrasını şöyle anlattı:
“Arkadaşlarım ‘sen de her şeyi yapıyorsun, neden başvurmuyorsun’ deyince başvuru formunu doldurup yolladım. Ümidim yoktu. O kadar başvurunun içinde herhalde ‘görmezler, geri dönmezler’ diyordum. Aslında cesaret gerektiren bir şeymiş, bunu oraya gidince anladım. 5-6 ay sonra aradılar, ‘hâlâ düşünürseniz görüşmeye çağırıyoruz’ diye… Form doldurduktan sonra sorular gelmişti, o soruları cevapladığım bir video gönderdim. Bizi önce orada gördüler. Sonra Türkiye’de yarışmacılar önce üçlü sonra tekli görüşmeye çağrıldı. Sonra tekli elemeye girip pirohu yapmıştım. Oradan itibaren izlediniz zaten...”
Yarışma ortamının televizyon ekranından izlenenden çok farklı bir dünya olduğunu söyleyen Tanya Kilitkayalı, “Milyonların önünde, kameralar karşısında olmak çok farklı. Çok heyecanlı ve stresli. ‘Zaten restoranda çalışıyorum, yemek yapmayı biliyorum. Ne kadar zorlanabilirim ki’ diyordum. O stresi yönetebileceğimi düşünürdüm. Aslında hiç alakası yokmuş. Şefler geliyor, konuşuyorsunuz. Onların varlığı bile baskı. İlk gün o arabacıkta pirohuyla stüdyoya girdiğim anı unutmuyorum. O cesareti nasıl gösterdim diye çok şaşırdım kendime... Yarışmadaki psikoloji ve baskı, bir de kısıtlı süre olması, yaratıcılığı etkiliyor. Hem yemek yapıp hem konuşmak da zordu” diye anlattı.
Yarışmanın perde gerisiyle ilgili anılarını da paylaşan Kilitkayalı, İstanbul’da, pandemi dolayısıyla evden stüdyoya, stüdyodan eve bir hayatları olduğunu, çekim olmadığı zamanlarda evlerde ve kuliste eğlenceli vakit geçirdiklerini söyledi.
“Perde gerisi de aslında çok güzeldi. Orada tam aile gibi bir ortam vardı. Yapımcılar, çalışanlar bizi aile gibi sahiplendi. Ben arkadaşlarla da iyi anlaşırdım. Sıkıntı yoktu. Hafta sonu da evde kızlarla yemek yapardık, televizyon izlerdik, güzel vakit geçirdik.
Yarışma başladıktan birkaç hafta sonra cep telefonları yasaklandı ve toplandı. Ailelerimizle, görevliler aracılığıyla konuşurduk. Araştırma yapmak için bize her türlü imkanı sağladılar. İstediğimiz kitapları getirttiler, bize her türlü desteği verdiler. Telefonlarımızı aldılar ama onun dışında yardımcı oldular. Farklı şehirlere gittik, oraların kültürünü ve mutfağını tanıdık. Masterchef’in bu yanı çok güzeldi.”
“BEN SİZİN GİBİ KONUŞAMAM”
Tanya Kilitkayalı, yarışmada Kıbrıs şivesiyle konuşması ve bu konuda aldığı olumlu tepkiler konusunda ise şu değerlendirmeyi yaptı:
“Hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Daha önce de yarışmalara katılan Kıbrıslılar olmuştu. Ben giderken ‘konuşmamı değişmeyeyim ya da değişeyim, oradaki tavırlarıma bakayım’ diye hiç düşünmedim. Şimdi geriye dönüp bakınca ‘Ben de hiçbir şey düşünmemişim’ diyorum. Çünkü tek amacım önüme gelecek tabağı yapıp bir sonraki aşamaya geçmekti. O yüzden hareketlerime, konuşmama hiç bakamadım. Açıkçası baksam da pek bir şey değişmeyecekti. Çünkü konuşmamı değiştirmem çok zor bir şey. Oradakiler de ‘Tanya bizim gibi konuşamaz mısın?’ derdi. ‘Konuşamam, çünkü ben hep böyle konuşurum. Sizin gibi yapmaya çalışınca çok komik duruma düşerim. Bir de zaten beni anlıyorsunuz, neden sizin gibi konuşmaya çalışayım’ diyordum. Dolayısıyla da sanırım halk bunu çok sevdi. Çünkü beni her gören aynı şeyi söylüyor: ‘Aferin be Tanya, bizim özümüzü bozmadın, orada bunu gösterdin, bizi çok gururlandırdın’ falan…
Böyle bir tepki göreceğimi hiç düşünmemiştim ama çok güzel oldu. Zaten oraya giderkenki amacım da belliydi. O yüzden bunu bir nebze yapabilmişsem ne mutlu bana.”
Masterchef yarışmasındaki bazı yarışmacıların aksine strateji uygulamadığını, kulis yapmadığını da anlatan Tanya Kilitkayalı, yarışmada herkesin şampiyon olmak istediğini, dolayısıyla bunu yapanlara da kızmadığını ifade etti.
“DUYGUSAL VE SULUGÖZLÜYÜM”
Kilitkayalı, fazla duygusal, çok sulugözlü ve arkadaş canlısı olduğunu anlatırken bu özelliklerinin yarışma formatı gereği bazı kararlar alırken kendini zorldığını belirterek “İnsanları çok severim, hemen kaynaşırım. İnsanlar hakkında kolay kolay kötü bir şey düşünmem. Ben strateji uygulayamadım. Bazıları orada şampiyon olmak için her şeyi yaptı. Çok da doğal bir şey. Onlara hiçbir şey diyemeyiz. Aslında yarışmaya gelmişsen olması gereken de doğal olarak odur belki de…” diye konuştu.
“ALERJİLER YÜZÜNDEN YAŞADIKLARIMA ÜZÜLDÜM”
Masterchef’in Kıbrıslı yarışmacısı Tanya Kilitkayalı, yarışma boyunca en çok üzüldüğü anın, kabuklu deniz ürünlerine karşı alerjisi olduğu halde, bir dokunulmazlık yarışmasında aceleyle ve dalgınlıkla tadına baktığı ve içinde karides olan bir sos yüzünden yaşadığı sağlık sorunu olduğunu söyledi.
ANNEDEN GELEN DOLMA VE KÜÇÜK NOT
Bu sorunu programdaki sağlık görevlisinin de müdahalesiyle hastaneye gitmesine gerek kalmadan atlatan Tanya Kilitkayalı yarışmacılara annelerinin gönderdiği ve üzerinde küçük notlar da olan yemeklerin geldiği anı ise en mutlu olduğu an diye tanımlıyor:
“Bize sürpriz yaptılar. Annelerimiz bize en sevdiğimiz yemeği gönderdi ve üzerine küçük notlar yazıldı. Tabi bana annem Kıbrıs’tan gönderemeyeceği için en sevdiğim yemeklerden birini karışık dolmayı yaptırmıştı.”
Kıbrıs ve Türkiye mutfağındaki farklılıkların ve birçok ürün adının farklılığının onu zorlayıp zorlamadığı sorusunu da yanıtlayan Tanya Kilitkayalı, karşısına bilmediği veya karıştırdığı ürünler çıktığını, birçok yöresel yemekle karşılaştığını, onların damak tadını tutturmanın zor olduğunu söyledi.
Yarışmada menemen yaptıkları bölümde Mehmet şefin “Menemen sizde böyle mi yapılır?” demesinin de bu durumdan kaynaklandığını belirten Kilitkayalı “Menemen Kıbrıs’ta çok yaygın değil. Bazı restoranlar kahvaltıda veriyor ama o damak tadını tutturmak benim için sıkıntı oldu. Bilmediğim yemekleri mantıken yapmaya çalıştım. Yarışmaya girmeden önce de orada da araştırdım, en bilinen yöresel yemeklere baktım ama ne kadar baksam da bilen biriyle uygulamadıktan sonra biraz zor...” dedi.
“ÜÇ ŞEFİ DE ÇOK SEVDİM”
Yarışmadaki üç şefle ilgili değerlendirmesi istendiğinde “Üçü de çok iyi, çok değerli ve üçünden de çok şey öğrendik. Ben üçünü de çok sevdim” diyen Tanya Kilitkayalı, şunları söyledi:
“Mehmet şef için ‘çok sinirli’ diyorlar. Hangisini sevdiğimi soruyorlar. Mehmet şef, babacan biri ve kabuğunuzu kırıp potansiyelinizi ortaya çıkarasınız diye sert davranır. Danilo şef çok enerjik. Elemedeyken bile gelip moralimizi yükseltmeye çalıştı.”
Tanya Kilitkayalı, yarışma sürecini adil bulduğunu, istenen yemeği yapamayanın elendiğini ve Mehmet şefin “Yemekle geldiniz, yemekle gideceksiniz” sözünün doğru olduğunu düşünüyor.
Kendisinin elenmesine yaptığı yemekteki saksının kırılmasının yol açtığını belirten Kilitkayalı, “Belki başka bir şey olacaktı gene elenecektim” diye konuştu.
Peki yarışmayla ilgili pişmanlık duyduğu bir şeyler var mı?
“Pişmanlık duyduğum bir şey yok ama bazen ‘galiba çok sustum’ diyorum. Kendimi savunmam gereken yerlerde kendimi daha iyi ifade edebilseydim keşke. Ben polemiğe giremem. Yapımda yok. Hakkımı ararım ama birine bir şey demem. Haklıyken konuşmak gerek. O yüzden bana orada bir şey dediklerinde ‘Boşver yahu Tanya tamam bir şey deme, hiç uğraşma, bırak kalsın, geçiştir’ dedim. Ama öyle olmamak gerekir. Gerektiği yerde ağzımızı açmak lazım. Öyle olsaydım oylamalarda veya potada kendimi daha iyi ifade edebilirdim diye düşünüyorum.”
YARIŞMA SONRASI... “HERKESE KENDİMİ SEVDİREBİLMİŞİM”
Tanya Kilitkayalı, yarışma sonrası hayatının nasıl değiştiğini ve neler yaşadığını da anlattı.
“Hayatım bayağı değişti. Yolda gören herkes beni tanıyor. Türkiye’de halkın ünlülere karşı tavrı biraz farklı ve böyle olabileceğini düşünürdüm ama biz Kıbrıs halkı olarak çok da öyle değiliz bence. Yani ben ünlü birini görünce gidip fotoğraf çektireyim falan diyen biri değilim diye öyle düşünüyor olabilirim. Yarışmadan sonra Kıbrıs’a dönünce bu kadar ilgi göreceğimi düşünmemiştim.
Daha havaalanında insanlar beni tanımaya başladı ve ‘Tanya hanım sen bizim gururumuzsun” falan dediler. Sokakta kim görürse gelir, çocuklar etrafımı sarar. Bu çok güzel bir şey. 7’den 70’e herkese kendimi sevdirebilmişim, kendimi gösterebilmişim ki insanlar bu kadar beni sevip tebrik eder. Hayatımda en güzel değişimlerden bir tanesi bu oldu. Kendimi Kıbrıs halkına bu kadar sevdirebilmek… Giderken de amacım buydu. Kıbrıs için gidiyorum dedim. Gerçekten bunu bir şekilde yapabilmişim ki şimdi böyle tepkiler alıyorum. Çocuklar, nenecikler gelirler benimle fotoğraf çekmek isterler.”
“ÜLKEDE OLMAYAN GÜZEL BİR ŞEY YAPMAK İSTİYORUM”
Tanya Kilitkayalı, ada dışına çıkıp vizyonunu geliştirip dönmeyi ve ülkede olmayan güzel bir şeyler yapmayı istiyor. Hemen bir restoran açmak planı yok. Bir de Kıbrıs mutfağı kitabı hazırlamayı çok istiyor. Koronavirüsten dolayı Türkiye’deki planlarını iptal eden Kilitkayalı, bugünlerde aldığı teklifleri değerlendirmekle meşgul.
“Koronavirüs salgını bitince Kıbrıs’ta da bir şeyler yapacağım inşallah, yeni planlar çizeceğim. Zaten Kıbrıs mutfağıyla ilgili workshoplar veririm ama kurslar açmayı da düşünüyorum. Şu anda birçok teklif alıyorum. Workshop ve danışmanlıklar vermek isterim.”
Tanya Kilitkayalı’nın Masterchef yarışmasıyla tanınması aile restoranına ilgiyi de artırmış. Ancak koronavirüs nedeniyle uygulanan kısıtlamalar fazla müşteri almalarını engelliyor.
“Eskiden pazarları mutfaktan çıkamazdım şimdi de giremiyorum çünkü herkes ‘birazcık da bizimle otur’ der. Ben de masaları dolaşırım, herkesle kahve içer sohbet ederim. Biraz da konuşmayı severim malum.. Çok güzel bir şey herkes beni görmek ister, tanışmak ister, ‘ekranda çok sevdik gerçekten de öyle misiniz’ diyorlar, güzel bir ilgi var…”
“KÖFTE, MOLEHİYA VE ŞEFTALİ KEBABINI SIKILMADAN ÖLENE KADAR YİYEBİLİRİM”
Genç şef Tanya Kilitkayalı’nın “en sevdiğiniz yemek ne” sorusuna yanıtı şöyle:
“Bu soru çok zor ama yerellerden söylemek gerekirse kesinlikle patates köftesi, molehiya ve şeftali kebabı üçlüsünü sıkılmadan ölene kadar yiyebilirim. Bu üçlü vazgeçilmezimdir.
Latin Amerika ve Uzak doğu mutfakların çok severim. Farklı kültür ve lezzetleri denemeyi çok severim. İtalyan ve Fransız klasiklerde de sevdiklerim var.”
Kilitkayalı’nın asla ağzıma koymam dediği bir yiyecek yok ama alerjisi nedeniyle kabuklu deniz ürünlerini yemiyor. Küçükken yemediği patlıcan bile artık menüsünde... İşi gereği her yiyeceği deneyebileceğini söyleyen Kilitkayalı, Uzak doğu ülkelerinde gördüğü böceklere karşı ise temkinli...
Kıbrıs Türk mutfağının çok zengin bir Akdeniz mutfağı olduğunu ifade eden Kilitkayalı “Yerel otlarımız, güzel yemeklerimiz ve ürünlerimiz var ama biz Kıbrıslılar etçiliz. Tercihimiz her zaman mangal modu” değerlendirmesi yaptı.
“Yemek yapmak benim için terapi gibi. Yarışma sırasında da tek derdim yemek yapmaktı. Yemek yapmak güzel hissettiriyor” diyen Tanya Kilitkayalı, iyi yemek yapmanın püf noktasının “çok isteyerek ve severek yapmak” olduğunu düşünüyor ve ekliyor:
“Zaten reçete önünüzde olduktan sonra herkes yapar ama çok severek, aşkla yapınca bir yemeğin tadı çok fark eder. Özenerek yapılan yemeğin tadı çok güzel olur. Onun dışında her yemeğin püf noktası olur. Ne kadar çok emek verirsek o kadar güzel olur. Bu her iş için geçerli ama mutfak bence diğer işlerden biraz daha farklı. Çok sevme, çok kalp ister.”