Rum tarafında yayınlanmakta olan Politis ve Yunanistan’da yayınlanmakta olan Ta Nea gazeteleri adına Kostas Konstantinu’nun sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar halktan, iki devlet çözümü için yetki aldığını, herkesin buna saygı göstermesi gerektiğini ve kapalı Maraş’ın Maraş kökenliler için açılacağın söyledi.
Politis söyleşiyi manşetten “Ersin Tatar’ın Politis ve Ta Nea’ya İlk Özel Röportajı… Maraş’ı Açmaya Böyle Karar Verdim” başlığıyla verdi.
Tatar’ın şu sözlerini de öne çıkardı: “Kıbrıslı Türkler Beni İki Devlet Çözümü Arama Yetkisiyle Seçti. En Gerçekçi ve Sürdürülebilir Çözüm Olduğuna Kesinlikle İnanıyorum.” “Sayın Anastasiadis Kendini ‘Gururlu Yunan’ Olarak Tanımlıyor, Bizim de Kendimizi ‘Gururlu Türkler’ Olarak tanımlamamızda Hiçbir Sorun Yok.” “Kıbrıslı Rumlar Kolonizasyondan Söz Etmeden Önce On Binlerce Yunanı ve Rusya’dan Pontusluya Kendi Verdikleri Vatandaşlıklara Baksın. ‘Altın’ Pasaportlar Konusu Skandal Boyutlara Ulaştı.”
Cumhurbaşkanı Tatar, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ile geçen Salı günkü ilk görüşmesinin nasıl bir ortamda gerçekleştiği sorusuna “Kıbrıslı Rum dengimin seçim zaferim nedeniyle beni kutladığı görüşme güzel bir jestti. Öncelikle bir tanışma görüşmesi olsa da tabii karşılıklı ilgi alanındaki konuları da samimi, dostane ve içten diyebileceğim bir ortamda görüştük” cevabını verdi.
Kendisi çözüm şekline dair yeni fikirler sunulmasında, öteki taraf da diyaloğun kaldığı yerden devam etmesinde ısrar ederken, o görüşmede –aslında- ne konuşulduğunun merak edildiğinin hatırlatılması üzerine Tatar şunları söyledi: “Kıbrıs, Ada’nın ortak sahipleri de olan Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların ortak evidir. Dolayısıyla geleceğini ve Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin gelecekteki ilişkilerini görüşmemiz doğaldır. Görüşülmesi gereken ve çözülmesini umduğumuz net konular ve anlaşmazlıklar var. Bu anlaşmazlıklar olmasa Kıbrıs sorunu da olmazdı.”
Tatar’a “Kıbrıs Rum tarafı Garantiler veya Yetkiler gibi konuları görüşmeye niyetli görünse istediğiniz çözüm olarak federasyon zeminine ilerleme olanağınız var mı yoksa Kıbrıs’ta federasyon öldü inancında mısınız?” sorusu da yöneltildi. Cumhurbaşkanı, KKTC cumhurbaşkanı seçiminde Kıbrıs Türk halkının kendisini, iki devletli bir çözüm arama yetkisiyle seçtiğini, kampanya döneminde de siyasi kariyeri boyunca da bu tezi savunduğunu belirterek şöyle devam etti:
“En gerçekçi ve sürdürülebilir çözüm olduğuna kesinlikle inanıyorum. Halkımın kararı herkes tarafından kabul edilmelidir. Geçmişte Kıbrıslı Rumlar ile iyi ortaklar olmayı başaramadık. O zaman iyi komşuluk temelinde yeni bir şeyin zamanıdır. Bizim tezimiz, halklarımızın iyiliği için iki devlet arasında işbirliği olanağını açık bırakıyor. Evet, Kıbrıs’ta federasyon ölmüştür. Bunun sorumlusu da biz değiliz. 1977’den beri federasyonu görüşüyoruz ancak ne zaman çözüme yaklaşsak Kıbrıs Rum tarafı reddetti. En önemli iki örneği de 2004 Annan Planı ve Kıbrıs Rum uzlaşmazlığı sonucunda çöken 2017 Crans Montana konferansıdır.”
Kapalı Maraş’ın sahil kesiminin kısa süre önce –tepkilere rağmen- açıldığı hatırlatılarak “Şimdi ne beklemeliyiz? Başka yolların da açılması, Kıbrıslı Rum sakinlerinin, söylendiği gibi Taşınmaz Mal Komisyonu’na davet edilmesi mi?” sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Tatar şu cevabı verdi:
“Kıbrıs’ta gerçek, halkımın oyları ile tercih ettiği iki devlet çözümüdür. Dış güçler kabul etse de etmese de. Gelecekte Kıbrıs’taki iki egemen devlet arasındaki ilişki bu gerçeğin uluslararası toplum tarafından –dünyanın başka yerlerinde yaptığı gibi- tanımasına bağlı olacak. O zamana kadar çabalarımızı KKTC’nin içte ve dışta kalkındırmaya yoğunlaştırıyoruz. Kapalı Maraş’ın uluslararası hukuk zemininde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin belirlediği şekilde Taşınmaz Mal Komisyonu aracılığıyla sakinlerine açılması da bu çabaların önemli bir parçasıdır. Detaylara girmek istemiyorum, sadece, kentin turizm destinasyonu olarak uluslararası ününü ve cazibesini geri kazanması yolunun açılması için orada başladığımıza devam edeceğimizi söylemek istiyorum.”
Cumhurbaşkanı Tatar kimlik ve aidiyet açısından kendisini nasıl konumlandırdığı ve Kıbrıs Türk gerçeklerinde dine daha çok alan olup olmadığı sorulduğunda ise şu cevabı verdi:
“Kıbrıslı kimliği, din vb ile ilgili sorunuz ölçü alınmamalı ve siyasi sonuçlar çıkarma aracı olarak kullanılmamalıdır. İki uluslu bir adada Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar olarak, her toplumun, anavatanları Türkiye ve Yunanistan’ın uzantıları olarak kendi yegâne kimliğini korumasıyla, ortak bir kimlik geliştirmeksizin yüzyıllarca yaşadık. Kıbrıslılık kimliği daha çok coğrafi bir terim olarak kaldı ve bunu ilk ilan eden de Başpiskopos Makarios’tu. 28 Mart 1963’te kayıtlı açıklaması vardır. Tam olarak ‘Beni tanıyan hiçbir Helen ulusal bir Kıbrıs bilinci yaratmaya çalışmayı arzuladığıma asla inanamaz. Antlaşmalar (Zürih ve Londra) bir devlet kurdu, bir millet değil’ dedi. 57 yıl sonda Kıbrıslı Rumların şimdiki lideri Sayın Anastasiadis kendini ‘gururlu Helen’ olarak tanımlıyor ve bizim de kendimizi ‘gururlu Türkler’ olarak tanımlamamızda sorun olmadığını ekliyor. Benim için de sorun yok!”
Bir soru üzerine, siyasi propagandanın beslenmesi için kimlik, mültecilik, din ve benzer insanî meselelere siyasi vurgu yapılmakta olduğuna işaret eden Tatar, KKTC’nin de Güney Kıbrıs gibi mülteciler meselesinden etkilendiğini, mülteci akışının da dış dünyaya tek çıkış koridoru olan Türkiye’den veya Türkiye üzerinden gerçekleşmesinin de son derece doğal olduğunu kaydetti.
Tatar şöyle dedi:
“Kıbrıs Rum tarafı herhangi bir şey söylemeden önce kendisinin; on binlerce Yunan ve Rusya Pontusu ve diğer ülke vatandaşının gelip Güney Kıbrıs’ta vatandaşlık almasına olanak tanıyan mülteciler konusuna ve demografiye kendi katkılara bakmalı. AB tarafından araştırılmakta olan son ‘altın’ pasaportlar meselesi ile Kıbrıs Rum yönetiminin uygulaması skandal boyutlara ulaştı.”
Cumhurbaşkanı Tatar yurtdışında yaşamakta olan Kıbrıslı Türklerin sayısının, Kıbrıs’takilerden çok daha fazla olduğunu, bir başka soruya karşılık da “Kendi devletimin, KKTC pasaportu hamili olmaktan gurur duyuyorum” dediğini kaydetti.