Tatar, yazılı açıklamasında, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın konuşmasında KKTC'den Kıbrıs Türk Devleti olarak bahsetmesinin bu düzlemde değerlendirilerek, izolasyon ve kısıtlamalardan arınmış, uluslararası alanda hak ettiği yere ulaşmış devlet için sürdürülmekte olan siyasetin ve çabanın bir tezahürü olarak yorumlanması gerektiğine işaret ederek, " Burada altı çizilen Kıbrıs Türk Devleti vurgusu, egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip bir devlet vurgusunun ta kendisidir" dedi.
Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Tatar yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
"77. BM Genel Kurul'unun ilk günkü toplantısında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleştirilen ve Kıbrıs Türk Halkı'nın uluslararası toplumdan talep ve beklentilerine tercüman olan tarihi konuşmasının ardından, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın BM Güvenlik Konseyi'ni ve uluslararası toplumu bir kez daha Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliğini ve eşit uluslararası statüsünü tescil etmeye çağırması; Kıbrıs sorunu bağlamında Anavatan Türkiye'yle tam bir uyum içerisinde yürüttüğümüz yeni siyasetin yarattığı paradigma değişiminin en sarih göstergelerinden biridir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın konuşmasında KKTC'den Kıbrıs Türk Devleti olarak bahsetmesi bu düzlemde değerlendirilerek, izolasyon ve kısıtlamalardan arınmış, uluslararası alanda hak ettiği yere ulaşmış devletimiz için sürdürülmekte olan siyasetin ve çabanın bir tezahürü olarak yorumlanmalıdır. Burada altı çizilen Kıbrıs Türk Devleti vurgusu, egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip bir devlet vurgusunun ta kendisidir.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Eylül ayında New York'taki BM toplantısında tüm dünya kamuoyuna tarihi bir çağrı yaparak; "Uluslararası toplumun, Birleşmiş Milletler prensipleriyle çelişir şekilde, ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine yönelik zulme son vermeye ve bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni resmen tanımaya davet ediyoruz" şeklinde konuşması, Kıbrıs'ta müzakere yolu ile adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşmanın yolunun mevcut iki tarafın egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabul edilmesi gerektiği gerçeğini de bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir.
Halkımızın 2020 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Kıbrıs konusunda, Rum-Yunan tarafının yıllar yılı sürdürdüğü uzlaşmazlığa endeksli olarak federal temele dayalı bir çözümün mümkün olmayacağına yönelik ortaya koyduğum vizyona verdiği destekle başlattığımız yeni siyaset; tüm ezberleri bozmuş ve KKTC'nin statüsünü yükseltmiştir.
Özbekistan'ın Semerkant kentinde 9. Türk Devletleri Teşkilatı Liderler Zirvesi'nde oy birliğiyle Türk Devletleri Teşkilatı'nda gözlemci üye statüsü kazanmış olmamız da bu yeni siyasetin meyvelerinin toplanmaya başladığının önemli göstergelerindendir.
Bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi anavatan Türkiye tarafından da desteklenen bu çözüm önerimiz Kıbrıs'ın ve bölgenin yararına olan tek çözüm şekli olup, huzur ve istikrar bu şekilde sağlanabilecektir.
Bu bağlamda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi liderinin seçileceği seçim öncesi yarışan adaylardan beklentim, dogmalardan uzak bir vizyonla liderlik iradesi gösterip, çerçevenin dışından bakarak ortaya koyduğumuz siyasetin sadece Kıbrıs'ın değil tüm bölgenin yararına olan en gerçekçi yaklaşım olduğunu idrak etmeleridir.
Devletimizin egemen ve meşru olduğu gerçeğinden yola çıkarak bu temelde hayata geçirilecek egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye dayalı çözüm şeklimizin adamıza ve bölgemize iş birliği, refah ve istikrarı getireceğini yinelemekte fayda görüyorum.