BAKÜ - Ruslan Rehimov Rasim Sadıkov, yaptığı açıklamada, o gün yaşananları hiçbir kelimenin tam olarak yansıtamayacağını, yıllarca kardeş bildikleri Sovyetlerden bu şekilde bir acımasızlık beklemediklerini belirtti. O dönem "Edebiyat ve Sanat" gazetesinde foto muhabir olarak çalıştığını ifade eden Sadıkov, hayatında ilk kez karşılaştığı şiddet ve katliam görüntülerini çekerken Sovyetlere karşı kızgınlık duygusu içinde olduğunu ifade etti. Tarihinin en zor günlerinden birini yaşayan Azerbaycan'da halkın, vatanseverlik duyguları ile meydanları doldurduğunu hatırlatan Sadıkov, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Şehrin tüm girişlerin barikatlar kurulmuştu. Endişeli bir bekleyiş vardı. 19 Ocak'tan 20 Ocak'a gecen gece, Soyvet ordusunun şehre girdiği haberini aldık. Her taraftan silah sesleri geliyordu. Saat 06.00 gibi fotoğraf makinemi alarak birkaç arkadaşımla dışarı çıktım. Arabalar çalışmıyordu. Yürüyerek olayların yaşandığı yerlere gittik. Karşılaştığımız manzara içler acısıydı. Kurşun yarası ile hayatını kaybetmiş, tanklar tarafından ezilmiş insanların cesetleri sokaklarda yatıyordu. Ölenlerin hepsi sivildi. Olaylara karışmayan, evinde oturduğu sırada askerlerin rastgele açtığı ateşle ölen insanlar da vardı. Şimdiki 20 Ocak Meydanı'ndaki bir bina ateşe tutularak delik deşik edilmişti. Yakalanma ihtimaline karşı çektiğim filmleri beni takip eden arkadaşlara veriyordum. Deklanşöre her bastığımda halkıma karşı yapılan haksızlığa ve mezalime nefret hissi duyuyor, yaşananların duyurulmasının sorumluluğu ile duygularıma hakim olmaya çalışıyordum. Sovyetlerin yıllardır bize aşıladığı kardeşlik ilişkisinin yalan olduğu ortaya çıkmıştı." Yaşananlara karşısında her Azerbaycanlı gibi kendisinin de sorumluluk duygusu ile bir şeyler yapmak istediğini söyleyen Sadıkov, elinden geldiğince fotoğraf çekmeye ve çoğaltarak dağıtmaya karar verdiğini kaydetti. 20 Ocak'ta yaklaşık bin 500, daha sonraki günlerde ise beş binden fazla fotoğraf çektiğini ifade eden Sadıkov, 20 bin fotoğrafı çoğaltıp dağıtarak katliamın duyulmasına katkı sağladığını belirtti. Fotoğraflarını kurtarmayı başardı Sovyet askerlerinin, 26 Ocak'ta çalıştığı büroya gerçekleştirdiği baskında tutuklandığını anlatan Sadıkov, binayı koruyan polis memurunun uyarısıyla tüm filmleri camdan dışarı atarak fotoğraflarını kurtardığını kaydetti. Olaylarda, çok sayıda insanın kaçmaya çalışırken sırtından vurularak öldüğünü ifade eden Sadıkov, "Bunları tek tek fotoğrafladım. Beni en fazla etkileyen ise cesedi bulunmayan kesik kolla karşılaşmam oldu. Kesik kol, sokak ortasında öylece duruyordu" dedi. Dünya katliamı öğrendi Azerbaycan'ın yaşadığı en acılı günlerden biri olan "Kanlı Ocak"ı fotoğraflayarak katliamın dünyada duyulmasını sağladıklarını ifade eden Sadıkov, "Emeğimiz boşa gitmedi. Çektiğimiz fotoğraflar, çeşitli yollarla yurtdışına iletildi. Dünya, Azerbaycanlılara yapılan katliamı ve haksızlığı öğrendi" değerlendirmesinde bulundu. Yıllar sonra dönemin yayınlarını taradığında, fotoğraflarının dış basında yer aldığını gördüğünü, olayların en fazla Türk basınında yer aldığına dikkati dikkati çeken Sadıkov, "Zaten bizim tek umudumuz Türkiye'ydi. Bizim için tedirgin olunduğunu ve bir şeylerin yapıldığını biliyorduk" diye konuştu. "Kanlı Ocak" Ermenilerin artan toprak talepleri ile Sovyet yönetimine tepkilerini göstermek isteyen binlerce Azerbaycanlının, Bakü'nün Azadlık Meydanı'nda başlattığı mitingleri dağıtmak amacı ile 20 Ocak 1990'da başkentin çeşitli bölgelerinde şehre giren Sovyet ordusu, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 150'ye yakın sivili katletti, yüzlerce vatandaşı ise yaraladı. Azerbaycan halkı, 24 yıldır her 20 Ocak'ta, ellerinde 20 Ocak kurbanlarının simgesi -haline gelen karanfillerle şehitliğe akın ediyor.