Önce Facebook hesabımdan bir ileti gelmişti. “Tekerlek izleri” ile tanışmam böyle oldu. “Tekerlek izleri”nin bir film olduğunu zannetmiştim. Başarısız afiş tasarımları arasında, birçok afiş tasarımı görmeme karşın, “tekerlek izleri” kolayca göze çarpıyordu. Sonrasında isimlerden Mustafa’nın ismi gözüme çarptı. Mustafa Çelik’in ismini gördüğüm anda içim cız etti. Mustafa’nın ölüm haberini duyduğum dakikalar aklıma geldi. Derken afişin detaylarını okuduğumda, gösterime yeni giren bir tiyatro oyunu olduğunu anladım. İçimi garip bir heyecan kapladı. Oyunun yazarlarından Aysan Özcezarlı’yı tanımıyordum ama bir diğer yazar Orkun Bozkurt’un ismini görünce, üstelik konunun engelli bireyler olması üzerine güçlü bir çalışmanın ortaya çıktığını anlamam zor olmadı. Geçtiğimiz akşam, Atatürk Kültür Merkezi’nde “Tekerlek izleri” oyununu seyrettim. Yaklaşık 6-7 arkadaş gittiğimiz bu oyun ülkemizde engelli bilincinin yerleşmesi adına, herkesin yanında en az 1-2 kişi ile birlikte gitmesi gereken bir oyun şeklinde ifade edilebilecek çok ciddi bir sosyal sorumluluk projesi ortaya konulduğunu belirmem gerek. Oyun oldukça güçlü mesajlar yüklüydü. Peki oyunda ne bulacaksınız? Tiyatro salonuna basamaklar ile girdiğinizde, artık basamakların, asansörsüz dünyanın, engelli tuvaletlerinin olmadığı dünyanın nasıl bir dünya olduğunu fark edeceksiniz. Daha oyun başlamadan bizi, 8 tekerlekli sandalyeli dostumuz karşıladı sahnede. Birçoğu ile uzun uzun sohbetlerim olmuş ve sokakta da onlarla engelleri, özürlerini, sakatlıklarını konuşma şansını yakalamıştım. Kalabalık bir oyuncu grubu, zengin bir sahne tasarımı ve güçlü oyunculuk ile buluştuk oyun boyunca. Çok daha fazlasını, siz oyunda keşfedeceksiniz. Bu oyun eminim ki seyircilerin birçoğu için hayatın anlamını sorgulatacak. Oyun engelli bireylerin karşılaştığı engelleri, hoş olmayan yakıştırmaları tam olarak anlamanızı sağlayacak. Oyunu birlikte seyrettiğimiz dostlarım, oyundan çıktığımızda attıkları adımların daha ağır olduğunu, basamakların, kaldırımların daha yüksek olduğunu söylediler. Üstelik oyun sonrasında gittiğimiz barda tuvaletin üst katta oluşu, engelli tuvaletinin olmayışı “tekerlek izleri” sayesinde daha belirgin hale geldi. Yaşadıkları apartmanlara engelli misafirlerinin gelemeyeceğini de anladılar oyun sonunda. Yani mesaj büyük oranda yerine ulaştı. Engelli bireyler ile yakın temasım, onların bir çok sorununu bilmem, benim tatlı rüyamdan uyanmam, oyunun çok öncelerine denk geliyor. Ancak şiddetle oyunun sizlere ve çocuklarınıza çok şey öğreteceğine eminim. Yazının başında Mustafa’dan bahsetmiştim. Beni engellilerin dünyasına sokan en önemli dostlardan birisi de Mustafa Çelik oldu. Hiç unutmam Mustafa ile Girne’de yaptığım röportajın yaklaşık 14-15 saat sonrasında, üstelik televizyonda röportajının yayınlandığı dakikalarda ölüm haberini duymuştum. Son kez kamera karşına geçtiğinde ayni karede olmanın huzursuzluğunu, ezikliğini yaşıyorum dünyamda. “Oshancığım kelimelere takılma” diyordu Mustafa. “Sakat, kör, dilsiz, sağır, topal gibi kelimelerin hiçbir anlamı yok. Önemli olan bizim bu kelimelere yüklediğimiz anlamlar” diye de ekliyordu. Kelimelere takılmayın. Siz siz, bizim koyduğumuz engellere takılmaya başlayın. Çünkü o engellere her gün takılan ve hayatı cehenneme dönen birçok kişi var.