Hükümet, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkardığı 3. OHAL kararnamesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yapısında çok önemli değişikliklere imza attı. Çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı. Böylelikle Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın da doğrudan Kuvvet Komutanlıkları’na emir vermesinin önü açıldı.
Ayrıca TSK’nin komuta kademesinin belirlendiği, terfilerin karara bağlandığı Yüksek Askeri Şûra'nın (YAŞ) üyeleri arasına Başbakan Yardımcılıkları, Adalet, Dışişleri ve İçişleri bakanları da eklenerek sivil üye sayısı 10’a çıkarıldı, 12 olan asker üye sayısı 4’e düşürüldü. Harp Akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatılrken, Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde Milli Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite kurulması kararlaştırıldı.
"Yapılanmanın bozulması yanlış"
Peki NATO'nun en büyük ikinci ordusu konumundaki TSK'nın yapısı ve emir komuta zinciri konusunda yapılan bu düzenlemeler, TSK'da uzun yıllar görev yapmış ordu mensupları tarafından nasıl karşılandı?
Asker-sivil ilişkileri ve askeri eğitim konusunda çok önemli değişiklikler içeren yeni uygulamaya ilk tepki, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'dan geldi. Başbuğ, konuk olduğu bir TV programında, “TSK'nin 200 yıllık yapılanmasını KHK’lerle değiştirilme ihtiyacını neden duydunuz, bunu çıkıp biri bana anlatsın. Sizin bu KHK’leri aldığınız konular TSK’nın genel yapılanmasını bozuyor" değerlendirmesini yaptı.
DW Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre ise askeri eğitim ve kuvvet komutanlıklarının sivil yönetime bağlanması demokratik işleyiş açısından olumlu bir adım. Ancak uzmanlar, TSK içindeki hiyerarşiyi bozarak ordunun siyasallaşmasına neden olacak adımlar atılmaması gerektiği konusunda ise uyarıda bulunuyorlar.
Genelkurmay Plan ve Prensipler Başkanlığı Uluslararası Antlaşmalar Tetkik Subaylığı görevinden 1999'da emekli olan ve o günden bugüne Harp Akademileri Komutanlığı, Hava Harp Okulu bünyesinde uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk dersleri veren Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, TSK içinde düzenleme yapılırken 15 Temmuz darbe girişimine yol açan nedenlerin iyi teşhis edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
"Ordunun siyasallaşacağı endişesi var"
Darbe girişiminin yalnızca ordu içinde bir gruba mal edilemeyeceğini, bu yapının yargı, bürokrasi ve siyasette de aktif olduğunu dile getiren Caşın, "Dolayısıyla yalnızca TSK içinde bir düzenlemeye gitmek yeterli değil. Üstelik böyle köklü değişiklikleri Kanun Hükmünde Kararname ile yapmak da ileride sıkıntıya yol açar" diyor. Yeni düzenleme sonrasında konuştuğu pek çok üst rütbeli komutanın yapılan değişikliklerin Genelkurmay Başkanlığı'nı zaafiyete uğratacağı ve ordunun siyasallaşmasına zemin hazırlayacağı endişesi taşıdığını anlatan Caşın'a göre, dünyadaki örnekleri de dikkate alarak demokratik teammüllerin dışına çıkmayan bir düzenleme yapılması şart.
Caşın, "Askerin kendisine biçilen bu yeni kıyafeti kabul edip etmeyeceğini de göz önünde tutmak lazım. Hala silah altına olanların hak kaybı yaşamaması için Türk ordusunun 1200 yıllık geleneklerine uygun çözümler bulunmalı. Aksi takdirde, bu düzenlemeler ordunun muharebe yeteneğini düşürür" diye konuşuyor.
TSK içindeki değişikliklere ilişkin belki de en çok tartışılan konu askeri liselerin kapatılması oldu. Yaklaşık 16 bin öğrenciyi ilgilendiren bu karar, askeri eğitimin bundan sonra nasıl yapılacağına ilişkin de belirsizlikler barındırıyor. Askeri liselerin Balkan Savaşı'nı, Kurtuluş Savaşı'nı yürüten bir gelenekten geldiğini dile getiren Mesut Hakkı Caşın, şunları söylüyor:
"Askeri liselerin kapatılmasını doğru bulmuyorum. Burada sadece askerlik eğitimi verilmiyor, Anadolu'nun akıllı çocuklarına mühendislik, tıp eğitimi veriliyor. TSK'ın çok içine işlemiş kurumlardır. Öte yandan NATO Savunma Koleji, İngiliz Kurmay Okulu gibi kurumlarla işbirlikleri vardır. Bundan sonra NATO'daki kuvvet talimatları ve eğitim çerçevesinin dışına çıkılması kabul edilemez."
"Güvenlik zaafiyeti yaratabilir"
1979 yılında Kara Harp Okulu’ndan teğmen olarak mezun olan ve emekli olduğu 1998 yılına kadar ordu mensubu olarak çeşitli kademelerde görev yapan TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Dr. Nihat Ali Özcan da askeri liselerin bir çırpıda kapatılmasını doğru bulmayan isimlerden biri. Orduya ilişkin çıkarılan KHK'yı "radikal bir karar" sözleri ile değerlendiren Özcan'a göre, yeni uygulamaların Türkiye'nin güvenliği konusunda orta ve uzun vadede önemli sonuçları olacak.
Getirilen düzenlemelerin TSK'nın güvenlik sağlama kabiliyetini artırmaktan çok, ordu içindeki yapıların temizlenmesine dönük olduğuna işaret eden Özcan, "Bugüne kadar verilen eğitimin kalitesi, bireysel niteliklerden ziyade kurumsal nitelikler ile ilgiliydi. Bundan sonra iyi hocalar bulunması, o hocaların da iyi öğrenciler bulması gerekiyor. Ama Türkiye toplumunun mevcut durumuna bakarsak, bu hiç o kadar kolay değil" diye konuşuyor.
TSK içindeki kitlesel ihraçların, yeniden düzenlenen asker-sivil ve asker-polis ilişkilerinin TSK'nın güvenlik sağlama yeteneğini ciddi oranda azaltacağını ifade eden Özcan, şunları söylüyor:
"TSK'nın yeniden yapılandırılması, 'bakanlığa bağladım' demekle olmaz. Milli Savunma Bakanlığı'nın doğru düzgün uzman kaynağı yok. Siz kuvvet komutanlarını bakanlığa bağlıyorsunuz ama kuvvet komutanlarının biraraya geldiği bir karargahları olması lazım. Bu karargah bakanlık olamaz, öyle bir niteliği yok. Taşların yerine oturması için en az 5 yıl gerekecek."