Turizm masaya yatırıldı ama masada devlet politikası yok

Derviş DOĞAN

Yıllardır yazılıp, çiziliyor. Ekonomistler görüş ortaya koyuyor. Akademisyenler ilmi çalışmalarla katkı koymaya devam ediyor. Ve/fakat konu gelip siyasetin üretmeyen kısır yapısı içerisinde yok olup gidiyor. Malum geçtiğimiz gün turizm masaya yatırıldı. Sıkıntılar, stratejiler bir kez daha konuşuldu, tartışıldı. Sonuç olarak turizmde ulaşımın büyük bir sorun olduğu ana fikri ortaya çıktı. Coğrafya özelliği nedeni ile üretimin yeterli destek görmediği, imkânların son derece kısıtlı olduğu, teşvik edilmediği adada haliyle ekonomiye soluk aldıracak 2 sektör öne çıkıyor. Birisi yükseköğretim dolayısı ile üniversiteler. İkincisi turizm. Şu anda Kıbrıs'ın Kuzey'inde akla mantığa en yatkın olan bu 2 somut sektör. Ve buna bağlı olarak gelişen yan sektörler. Bildiğiniz üzere her 2 sektöre de son 10 yıldır muazzam yatırımlar yapıldı ve halen yapılmaya devam ediliyor. Lakin gel gelelim bugüne kadar siyaset kurumunun bu 2 sektör üzerine kurguladığı bir politika olmamıştır. Ne yükseköğretimde, ne de turizmde devlet politikaları oluşturulmamıştır. Bugün üniversiteler yeni bir eğitim öğretim yılına girmeye hazırlanıyorlar. Bürokrasi kaynaklı ve ülkenin yapısal bir çok sorunuyla boğuşarak. Üniversiteler bu bozuk yapıya inatla Kıbrıs'ın eğitim odaklı bir ada olarak anılması için canla başla çalışırken, devlet ısrarla kumarhanelerin gece kulüplerinin, bet ofislerinin faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir ada olarak anılmamıza açık destek veriyor. Bu kadarla kalıyor mu? Elbette kalmıyor. Kumarhanelerin, bet ofislerinin, gece kulüplerinin bu kadar yoğun olduğu yerlerde kirli ilişkiler, illegal işler ve buna bağlı olarak devletin içlerine kadar sızan suç çeteleri yani mafya ortaya çıkar. Dolayısı ile turizm de bundan olumsuz etkileniyor. 5 yıldızlı turizm tesisleri inşa edilirken coğrafik ve fiziksel çekim gücü yaratılması gerekirken tarihi ve doğal değerlerden çok kumarhanelerin öne çıkarılması ve nerede ise bu tesislerin olmazsa olmazları arasına girmesine olanak tanıyan zihniyet de maalesef budur. Ve dönelim başa. Turizmin masaya yatırılması hadisesine. Turizm Bakanı Faiz Sucuoğlu turizme ayrılan bütçenin binde 41 gibi bir rakam olduğunu ve bunun son derece yetersiz kaldığını söylüyor. Dünyadaki örneklerine baktığımız zaman Sayın Sucuoğlu'nun bu tespiti doğru. Turizme ayrılan bütçe gerçekten yetersiz. Ancak bu tek başına turizmin gelişmemesi ya da ekonomide istenilen dinamiği yaratamamasına neden değildir. Bir kere sürdürülebilen bir devlet politikası yoktur turizmde. Hiç bir zaman da olmamıştır. Peki, başka ne diyor Bakan Sucuoğlu? Turizmde ulaşımın büyük sorun olduğunu söylüyor. Bu da doğru. Ve bu da politikasızlıktan mütevelli gelişen bir olaydır. Siz devlet olarak bugün, hiç bir önlem almaksızın insanları ülkenin dış ulaşımını sağlayan bir kaç firmanın insafına terk ederseniz, tabi ki aynı etken ülkenin turizmini de olumsuz etkileyecektir. Ve bir başka bakanımız. Ulaştırma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu da aynı toplantıda yaptığı konuşmada bürokratik engellerden söz ederek, eğer bu engeller devam edecekse turizmin canlandırılmasının mümkün olmadığını belirtiyor. Kim söylüyor bunu. Ulaştırma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu. Bürokratik engeller diyor. Peki, bu bürokratik engeller nelerdir? Neden aşılamıyor? Ve bu engeller nasıl aşılacak? Kim aşacak bu engelleri. Biz mi? Yurttaşlar mı? Elbette değil. Bu engellerin varlığından söz eden bu ülkenin bir bakanı. Devlet erkanı kendisi. Sorunlara çözüm üretmesi gereken bir makama sahip. Dolayısı ile bütün bu soruların aslında bir tek cevabı vardır. O da devlet politikası oluşturmaktır. Hal böyle iken bugün devletin politika oluşturmayı başaramadığı sektörler üzerine kafa yormak abesle iştigaldir.