Türkiye ekonomisinde son haftalarda en çok konuşulan konu, Türk Lirası’ndaki değer artışı oldu. Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa ettiği 8 Kasım 2020 tarihinin üzerinden geçen üç ayda Türk Lirası (TL), hem ABD Doları hem de Euro karşısında değer kazanarak, gelişmekte olan ülkeler içerisinde pozitif bir performans gösterdi.
Peki Türk Lirası’ndaki bu toparlanma kalıcı mı, yoksa geçici mi?
Ekonomistlere göre, Türk Lirası önümüzdeki aylarda enflasyondaki gelişmelere bağlı olarak yeniden değer kaybetmeye başlayabilir. İhracatçılar ise, Türkiye’nin rekabet gücünü korumak için Merkez Bankası’nın bir an önce kurları yukarı çekmesini istiyor.
TL’de Naci Ağbal etkisi
Berat Albayrak sonrasında hem ekonomi yönetiminde hem de Merkez Bankası politikalarında gerçekleştirilen değişiklikler, Türk Lirası’nın Dolar ve Euro karşısında değer kazanmasına neden oldu. Son üç ayda Türk Lirası, ABD Doları karşısında yaklaşık yüzde 18 değer kazandı ve kur 8,50’den 7,05’lere kadar geriledi. Türk Lirası, Euro karşısında da benzer bir performans göstererek, son üç ayda 10,12 seviyelerinden 8,50 bandına kadar çekildi. Böylelikle Türk Lirası, uzun bir aradan sonra ilk kez, gelişmekte olan ülkeler içerisinde Dolar ve Euro karşısında başarılı oldu.
Türk Lirası’ndaki değer artışının en önemli sebebi olarak, Naci Ağbal başkanlığındaki yeni Merkez Bankası yönetiminin piyasalara güven veren politikaları ve söylemleri gösteriliyor. Merkez Bankası’nın sağladığı güvenle Türkiye’nin risk priminin Mart 2020’den beri ilk kez 300 puanın altına düştüğüne dikkat çeken uzmanlar, yüksek faiz politikasının devamı halinde kurlardaki gerilemenin bir süre daha devam edeceği görüşünde.
"Brunson ve pandemi, tarihi değer kaybı yarattı"
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Kültür Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sinan Alçın’a göre, giderek yükselen enflasyonun durumu Türk Lirası üzerinde de belirleyici olacak.
Prof. Alçın, Türk Lirası’nın 2016 yılından itibaren 300 milyar doların üstüne çıkan özel sektör borç sorunu ve 2018’de Başkanlık sistemine geçiş sonrası yaşanan Brunson krizi gibi olaylar sonucunda tarihi değer kayıpları yaşadığına işaret ediyor. Merkez Bankası’nın Temmuz 2019’dan itibaren başlattığı faiz indirimi sürecinin 2020’nin ilk çeyreğinde baş gösteren pandemi krizi ile birlikte zora girdiğini dile getiren Alçın, "Yaşanan gelişmeler fiyat istikrarını büyük ölçüde bozdu ve enflasyonda yukarı yönlü risk yaratmış oldu. Temmuz 2020 sonrası Murat Uysal başkanlığındaki Merkez Bankası sıkı ara politikasına geçiş sözü verdi ama faiz artışları gelmeyince, kurların yükselişi tekrar hızlandı" diye konuşuyor.
"Yıl sonunda kur tekrar 8,50’ye çıkabilir"
Ekim 2020’de Merkez Bankası döviz rezervlerinin erimesi ile birlikte yeni bir kur şoku yaşandığına işaret eden Prof. Alçın, "Kasım başında önce Murat Uysal yerine Naci Ağbal’ın atanması, ardından Berat Albayrak’ın istifası sonrasında art arda gelen faiz artışları, dövizin yükselişini dizginleyerek geri çevirdi" diyor. Son üç ayda Merkez Bankası’nın gerek attığı adımlar gerekse enflasyonla mücadele konusunda verdiği mesajların Türk Lirası’na olan güveni yeniden sağlamaya başladığını kaydeden Alçın, şu değerlendirmelerde bulunuyor:
"Bundan sonraki dönemde ise TL’nin değerini enflasyonun gidişatı ve buna karşı Merkez Bankası’nın atacağı adımlar belirleyecek. Nisan sonunda enflasyonda yüzde 16’yı aşan bir sonuç görebiliriz. Yıl sonu için de yüzde 12 enflasyon tahmin ediyorum. Haziran ayından itibaren ise olası faiz indirimleri TL’deki değer kaybını yeniden ortaya çıkarabilir. Yılsonu dolar kuru beklentim 8,50 düzeyinde ve bu beklentimi koruyorum."
Kurdaki gerileme fiyatlara yansır mı?
TL'nin Dolar ve Euro karşısında değer kazanması henüz çarşı-pazara veya enerji fiyatlarına yansımış değil. Pek çok ekonomiste göre, yüzde 15’e ulaşan enflasyon nedeni ile kısa süre içinde fiyatlarda bir iyileşme beklentisi gerçekçi olmayacak. Öte yandan, TL’deki değer artışının büyüme için hayati önemdeki ihracat performansını olumsuz etkileyeceği endişesi ise artıyor. Ocak ayı ihracatına bakıldığında, toplam ihracattaki yüzde 2,5’lik artışın çok yetersiz kalması dikkat çekiyor. Yılın ilk ayında ihracatın çok az artarken, ithalatın ise yüzde 6’ya yakın düşmesi, dış ticaret açığına ilişkin beklentileri bozuyor.,
İhracatçılar "empati" istiyor
DW Türkçe’ye konuşan ihracatçılar, Merkez Bankası’nı döviz kurları konusunda önlem almaya çağırıyor. Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, giderek değer kazanan Türk Lirası’nın binlerce ihracatçı şirketi tehdit ettiğini dile getiriyor. İhracatçılar olarak her zaman "yüksek değil, öngörülebilir bir kur" beklentisi içerisinde olduklarını vurgulayan EİB Başkanı Eskinazi, "Herkesi empati yapmaya çağırıyorum. Dolar kuru kasım ayında 8,50’lerdeyken sipariş almış ihracatçının ödemesinin bugünlerde 7,05’ten geldiğini düşünün. Enflasyonun zirve yaptığı günümüzde, ihracatçı üretime nasıl devam edecek, çalışan ücretlerini nasıl ödeyecek, nasıl hammadde alacak?" diye konuşuyor.
Dolar kuru 7,35’in altına düşmesin"
Dünya ticaretinin 2021’de yüzde sekiz artmasının beklendiğine işaret eden Eskinazi, "Yani ihracatımızı artırabileceğimiz bir ortam var. Bu ortamda ihracatımızı destekleyecek bir döviz kuru istiyoruz. 1 doların 7,35 TL’nin, 1 Euro’nun da 9 TL’nin altına düşmesi ihracatçıya zarar ettirir" değerlendirmesinde bulunuyor. Akdeniz Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği (AKAMİB) Başkan Yardımcısı Bülent Aymen ise, mevcut kur seviyelerinin Türkiye’nin büyümesine olumsuz yansıyacağını söylüyor.
Aymen, dolar kurunun 7,40-7,60, Euro’nun ise 8,80-9,10 seviyesinde seyretmesi gerektiğine vurgu yapıyor:
"Bu sadece ihracatçı için istediğimiz bir şey değil. Türkiye’nin büyüyebilmesi için ihracatın minimum yüzde ikinin üzerinde bir katkı sunması gerekiyor. Bu katkıyı sağlaması için de kurların ihracatçı için çalışılabilir olması lazım. Merkez Bankası’nın bir an önce kurlara müdahale edip, kur seviyesini rekabetçi hale getirmesi lazım."
Aram Ekin Duran