Türk Okçuluğunun Efsaneleri Yakın Doğu’da Gençlerle Buluştu

Mete Gazoz ve takım arkadaşları, Yakın Doğu Üniversitesi’nde sporseverlerle bir araya gelerek başarı hikayelerini paylaştı, gençlere ilham verdi.

Gazoz: “Ok atmaya 3 yaşında başladım!”

Olimpiyatlarda, Türk okçuluk tarihinin ilk takım madalyasını kazanan Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Muhammet Abdullah Yıldırmış ve onları bu büyük başarılara taşıyan antrenörleri Yusuf Göktuğ Ergin, Yakın Doğu Üniversitesi’nde gençlere ve sporseverlere ilham kaynağı oldu!

Türk okçuluğunun gururu; Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Muhammet Abdullah Yıldırmış ve onları bu büyük başarılara taşıyan antrenörleri Yusuf Göktuğ Ergin; Yakın Doğu Üniversitesi’nde Kıbrıs halkıyla buluştu. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Okçuluk Federasyonu Başkanı Abdullah Topaloğlu’nun da katıldığı “Bir Asrın Şampiyonları” söyleşisi, Yakın Doğu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü ve KKTC Okçuluk Federasyonu’nun iş birliği ile düzenlendi.

Sporcular; Yakın Doğu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Erdağ’ın moderatörlüğünde; uluslararası arenada elde ettikleri başarıların perde arkasını, okçuluğa olan tutkularını ve Türk halkını temsil ederken yaşadıkları duyguları samimi bir şekilde katılımcılarla paylaştı. Sporcuların ilham dolu hikayeleri, gençlere ve sporseverlere motivasyon kaynağı oldu.

Okçuluğun içine doğdum!

2020 Tokyo Olimpiyatları’ndaki şampiyonluğunun ardından 2023’te Dünya Şampiyonu, 2024’te ise Avrupa Şampiyonu unvanını elde eden Mete Gazoz, takım arkadaşları Ulaş Berkim Tümer ve Muhammet Abdullah Yıldırmış ile birlikte Türk okçuluk tarihinin ilk takım madalyasını bronz kazanarak tarihe geçti. Gazoz, “Doğduğumdan beri okçuluğun içindeyim. Babam da okçuydu, antrenörüm de babamın takım arkadaşı. Aslında şimdi çalıştığım profesyonel insanların eline doğdum 3 yaşına ok atmaya başladım” dedi. Mete Gazoz, 2013 yılında Milli Takım’a seçilmesi ile birlikte hayatında yeni bir sayfa açıldığını anlattı. Ulaş Berkim Tümer ise okçuluğa 9 yaşında adım attığını ve 2017’de Milli Takım formasını ilk kez giydiğini söyledi. Okçuluğa 10 yaşında başlayan Muhammet Abdullah Yıldırmış ise yolculuğunun ilkokulda düzenlenen bir etkinliğin sonrasında okçuluk takımına seçilmesi ile başladığını belirtti.

Günlük antrenman süresi 11 saate kadar çıkıyor!

Günlük rutinlerinde çok yoğun bir çalışma temposu içinde olduklarını ifade eden sporcular, bu durumdan büyük keyif aldığını anlattı. Kendilerini okçuluk sporuna adadıklarını söyleyen Mete Gazoz, “Her gün ortalama 8 saat antrenman yapıyoruz. Yükleme dönemlerinde bu yoğunluk 10-11 saate kadar ulaşıyor” dedi. Gazoz, “Kahvaltıdan önce ve akşam yemeğinden sonra bile antrenman yaptığımız günler oluyor” derken; her zaman yüksek tempoda çalıştıklarını vurgulayan Muhammet Abdullah Yıldırmış ise “Hedeflerimize ulaşmak için yorulmadan çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

“Beni Mete ile karıştırıyorlar!”

Olimpiyat madalyası kazanmasının ardından tek büyük değişmi sosyal hayatında yaşadığını söyleyen Mete Gazoz, “Soyadımın da dikkat çekiyor oluşunun etkisi ile çok hızlı bir şekilde tanındım. Sokakta çok fazla tanınıyorum. Herkes fotoğraf çektirmek istemesi mutluluk verici ancak bu bazen yorucu da olabiliyor. Bizden sonraki nesil bizi örnek alıyor. Üzerimizdeki en büyük sorumluluk da bu. Ama baskı hissetmiyoruz. Çünkü bize öğretilen, kendimiz olmanın yettiği” ifadelerini kullandı. Ulaş Berkim Tümer, “Mete, Olimpiyat şampiyonu olduğu için bizden önce ünlü oldu. Biz yeni yeni tanınmaya başlıyoruz. Ama Mete ile hep birlikte olduğumuz için onun yaşadıklarına aşinaydık” derken, Muhammet Abdullah Yıldırmış ise “Beni Mete’ye benzetiyorlar. Ben de çoğu zaman bozuntuya vermeden insanlarla fotoğraf çekiliyorum” dedi gülerek.

Kariyerimdeki en büyük zorluk kendimle savaşmak!

Kariyerindeki en büyük zorluğun “kendiyle savaşmak” olduğunu ifade eden Ulaş Berkim Tümer, “Öğrenmem zaman aldı, ama tecrübem arttıkça basamakları hızla çıktım” derken, Muhammet Abdullah Yıldırmış ise; kariyerindeki ilk Olimpiyat tecrübesinde ‘bilinmezlik’ nedeniyle stres yaşadığını dile getirdi. Gün içindeki çalışma temposunun ağır olduğunu fakat buna giderek alıştıklarını belirten sporcular, başarılı oldukça bu zorlukların gürümediğini söylediler.

Gazoz’un ikonik hareketi!

Söyleşide sevinç gösterisi olarak yaptığı el hareketinin hikayesini de anlattı. Gazoz, ikonik hareketinin hikayesini “2013’te ilk kez kampa katıldığımda, şu anda teknik kadromuzda yer alan çok sevdiğim Sermet Çınar’ın önerdiği bir hareketti. İleride dünya şampiyonu olduğunda yapabilirsin demişti. Ama o dönem attığım puanlar bu hedefin yakınından bile geçmiyordu. Dünya Şampiyonu olduğumda bir anda aklıma geldi ve bu hareketi yaptım. Sonra benimle özdeşleşti” sözleri ile anlattı.

Bu başarılar 2013’te başlayan bir vizyonun eseri!

Okçuluk Milli Takımı Teknik Direktörü Göktuğ Ergin ise söyleşide, 2013’te uygulamaya koydukları stratejik atılım planının Türk okçuluğunu ileri taşıdığına dikkat çekti. Ergin, altyapıya yapılan yatırımlarla genç yeteneklerin yetiştiğini vurgulayarak, “Önce 15 yaş altı çocukları Olimpiyatın gençleri olarak görmek için çalıştık” dedi. Bu planın ilk meyvesinin 2016 Rio Olimpiyatları’nda alındığını ifade eden Ergin, “Milli Takımımıza katılan iki sporcumuz, olimpiyatın en genç sporcularıydı. Onların açtığı yol, birçok başarılı sporcumuzun yetişmesine büyük örnek oldu” şeklinde konuştu.

En büyük zorluk, sporcuların zihnine olimpiyat fikrini yerleştirmek!

Olimpiyat düzeyinde başarı elde etmenin zorluklarına değinen Yusuf Göktuğ Ergin, en büyük engelin sporcuların zihnine olimpiyat fikrini yerleştirmek olduğunu belirterek, “Olimpik başarısı için konfor alanından uzaklaşmak ve sınırları zorlamak gerekiyor. Bu süreç, zihinsel ve fiziksel anlamda sporcuyu her yönüyle hazırlamayı gerektiriyor” dedi.

“Hiçbir şeyi gözlerinde büyütmeden çalışmaları en büyük ortak noktaları!”

Genç sporcuların yüksek tempoda çalıştıklarını belirten Yusuf Göktuğ Ergin, takım ruhu ve güven ortamı oluşturmanın önemine dikkat çekti. Sporcularının bu sürece güçlü bir motivasyonla yaklaştığını ifade eden Ergin, “Hiçbir şeyi gözlerinde büyütmeden çalışmaya devam ediyorlar. Onları bir arada tutan en büyük ortak noktaları bu. Bu üçlü, bana göre çok özel bir psikolojik yapıya sahip” ifadelerini kullandı. Türk okçuluğunun gelecekteki hedefleriyle ilgili de konuşan Ergin, “Arttırdığımız antrenör ve sporcu sayımızın kalitesini, elde edilen sonuçlarla da aynı oranda yükseltmek için çalışıyoruz. Sporcularımız ve antrenörlerimiz için sürekli eğitim faaliyetleri düzenliyoruz” diyerek, Türk okçuluğunun geleceğe güvenle baktığını dile getirdi.

Efsaneler, Yakın Doğu’lu oldular!

Sempatik tavırları ve samimi sohbetleri ile herkesin gönlünü kazanan okçuluğun efsane sporcuları, söyleşinin ardından kendilerine hediye edilen Yakın Doğu Üniversitesi tişörtlerini giyerek hatıra fotoğrafı da çektirdiler. Salonda bulunan her yaştan hayranlarıyla bol bol fotoğraf çektirerek unutulmaz anlar yaşattılar. Enerjileri ve samimi yaklaşımlarıyla hem büyüklerin hem de küçüklerin ilham kaynağı olan şampiyonlar, salondan adeta sevgi seliyle uğurlandılar.