T.C. Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, dün 8. Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşmada, “Kıbrıs’ın içindeki koalisyonu bozmak gibi bir niyetimiz asla yoktur. Hatta bu koalisyonun azimle devam etmesinden yanayız” şeklinde bir açıklama yaparak, son günlerde koalisyon ortakları arasında yaşanan hükümet krizine yeni bir boyut ekledi.
Açıklamasında, gündemin sıcak konuları arasında yer alan su krizi konusuna da değinen Türkeş, suyun denize akıtılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyleyerek, suyun derelere aktarılarak, aşırı tuzlanmaya uğrayan su kaynaklarının, bu yöntemle “diri” tutulmaya çalışıldığını söyledi.
Uzun yıllardan beri, Kıbrıs’ın kuzeyindeki yaşam şartlarının Türkiye ile karşılaştırılması ve “yavru vatan” söylemi konusunda da konuşan Türkeş, Türkiye’de Kıbrıs’taki yaşam şartlarını Türkiye ile karşılaştırma merakını eleştirerek, doğru olanın “Kıbrıs’taki rakamları, değerleri ortaya koyarken, Güney Kıbrıs Rum kesimiyle veya o bölgedeki diğer ülkelerle ölçeklendirmektir” şeklinde konuştu.
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili bizdeki geleneksel ‘yavru vatan’ söylemi sanki bizim bir parçamız gibi algılanıyor. Evet bizim bir parçamız ama ayrı bir devlet. Onun için her şeyi burayla ölçme merakı var. Doğru olan, Kıbrıs’taki rakamları, değerleri ortaya koyarken, Güney Kıbrıs Rum kesimiyle veya o bölgedeki diğer ülkelerle ölçeklendirmektir” dedi.
Türkeş, 8. Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) elinde izolasyon sebebiyle 2 mekanizma olduğunu belirterek, bunlardan birinin turizm diğerinin de üniversiteler olduğunu ifade etti.
Şu anda 85 bin öğrencinin KKTC’deki üniversitelerde eğitim gördüğünü anlatan Türkeş, “Bu konuda sevindirici olan, üniversitelerde eğitim gören talebelerin 40 bine yakınının Türkiye’den gitmiş olması. Kıbrıs’taki eğitim faaliyetleri, oranın ekonomisi, tanınırlığı, bilinirliği açısından önemli. Bu öğrenci sayısı daha birkaç yıl öncesine kadar yarısı gibi rakamlardaydı. Bugün 85 bine çıkmış olması ve dünyanın farklı ülkelerinden insanların oraya gelmiş olması önemli” diye konuştu.
Türkeş, KKTC’de izolasyonla birlikte alt yapı sıkıntılarının da yaşandığını vurgulayarak, Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik durumunun baskı altında bulunduğunu, bundan dolayı Türkiye’nin KKTC’ye destek verdiğini kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Türkeş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu destek iç kamuoyunda farklı değerlendiriliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili bizdeki geleneksel ‘yavru vatan’ söylemi sanki bizim bir parçamız gibi algılanıyor. Evet bizim bir parçamız ama ayrı bir devlet. Onun için her şeyi burayla ölçme merakı var. Doğru olan, Kıbrıs’taki rakamları, değerleri ortaya koyarken Güney Kıbrıs Rum kesimiyle veya o bölgedeki diğer ülkelerle ölçeklendirmektir. Bu nedenle bu konuyla ilgili yapılan hiçbir eleştirinin haklılık payı yoktur. Kıbrıs’a yapılan yardımlar da zaman zaman çok abartılıyor, büyütülüyor. Kıbrıs’a 2015’te Türkiye’nin yaptığı yardım 300 milyon dolar civarında.”
Türkeş, Doğu Akdeniz siyasetinde Türkiye’nin pozisyonu açısından bu yardım miktarının çok yüksek denebilecek bir rakam olmadığını belirterek, burada önemli olan noktanın, bu rakamın nasıl kullanıldığı konusu olduğunu vurguladı.
“SUYUN DENİZE VERİLMESİ GİBİ BİR DURUM SÖZ KONUSU DEĞİL”
Türkiye’den KKTC’ye Su Temini Projesi’nin gerçek anlamda asrın projesi olduğunu anlatan Türkeş, bu çalışmanın dünyada bir eşinin daha bulunmadığını bildirdi.
Türkeş, proje kapsamındaki barajın su toplamaya başladığına işaret ederek, “Kıbrıs’taki Türk basınına bakarsanız Türkiye ile Kıbrıs anlaşamadığı için biz suyu denize veriyormuşuz. Öyle bir şey olmuyor tabi. Barajın yüzde 10-15 kadar daha su tutması gerekiyor. Zamanla Kıbrıs’taki kısıtlı su kaynakları kullanıldığı için orada deniz suyunun yer altı kaynaklarını basması tehlikesinin önlenmesi amacıyla derelere de su verilerek yer altı su kaynaklarının da zinde tutulmasına ve deniz suyunun dışarıda tutmaya çalışıyoruz. Yani suyun denize verilmesi gibi bir durum söz konusu değil” ifadesini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Türkeş, Kıbrıs’ta yaşayan bir akrabasıyla arasında geçen diyaloğu paylaşarak, “Ben iyi bir şey oldu diye seviniyorum. Ancak akrabam, ‘Sanki bize getirdiniz, İsrail’e vereceksiniz de onun için’ dedi. İnşallah sonra Kıbrıs Rum tarafına da veririz. İsrail’in de ihtiyacı var, oraya da veririz, verilmeli de. Ama öncelik Kıbrıs’ın” diye konuştu.
“KOALİSYONU BOZMAK GİBİ BİR NİYETİMİZ YOKTUR”
Türkiye Cumhuriyeti’nin her zaman KKTC’nin yanında olduğunu vurgulayan Türkeş, “Kıbrıs’ın içindeki koalisyonu bozmak gibi bir niyetimiz asla yoktur. Hatta bu koalisyonun azimle devam etmesinden yanayız. Bunu bozacak herhangi bir şeyin içerisinde asla olmayız. Bu, oranın kendi iç meselesidir. İki büyük partinin böyle bir dönemde, müzakerelerin olduğu safhada belki de tek parti yerine güçlü bir koalisyonun KKTC’yi yönetiyor olması bizim memnuniyet kaynağımızdır” değerlendirmesinde bulundu.
Türkeş bir soru üzerine KKTC’ye Su Temin Projesi kapsamında İsrai̇l’e de su veri̇lmesiyle ilgili bir planlamanın ve talebin olmadığını bildirdi. Türkeş, teknik açıdan bakıldığında, su verilmesinde herhangi bir mani olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Önce Kıbrıslı vatandaşlara verelim sonra bundan arta kalan olursa Güney Kıbrıs Rum yönetimi de başka ülkelerin talebi olursa onlarla ilgili de görüşülür. Ben konuşmamda Türkiye’nin Kıbrıs meselesinde iyi niyetle yapmaya çalıştığı, iyi niyetle yürüttüğü konuların orada nasıl dezenformasyonla yanlış algılandığını ifade etmek bakımından söyledim. Yoksa o gerçekçi bir tespit değil.”