Bugün 29 ekim..Türkiye Cumhuriyetinin yani ulusun egemenliğini elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler içinde seçtiği milletvekilleri aracılığı ile kullandığı devlet biçiminin kuruluşunun da 95 inci yılı… Yani anayasanın ilk maddesinin sonuna “Yönetim şekli cumhuriyettir.”ifadesinin eklenmesinin ,aynı zamanda ulu önder Atatürk’ ün oybirliği ile Türkiye Cumhuriyeti’ nin ilk Cumhurbaşkanı seçilmesinin de 95 inci yılı.Bu anlamlı yıldönümü Anavatan Türkiye’ de olduğu gibi Yavru Vatan KKTC de de kutlanıyor…Bu anlamlı bayramın Tüm Türk ulusuna kutlu ve mutlu olmasını dilerken ,bu haftaki sayfamızda bir alıntı ile bu güzel güne ve onun kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyete kan ve can verenlere bir rahmet ve selam gönderelim:
9 EKİM 1938 GECESİ DOLMABAHÇE'DE
Yıl 1938, Ekim ayının 29. günüydü.
O güne kadar bütün 29 Ekimlerde gündüzleri ve geceleri ayakta geçiren Gazi Paşa bu kez Dolmabahçe Sarayı'nda yataktaydı.
Solgun, süzülmüş ve halsizdi!
Günleri, hatta saatleri sayılıydı!
Yanında bulunanlar, onu oyalayacak, avutacak söz bulmakta güçlük çekiyordu.
Sessizlik içindeki odasını, birden bir ışık seli bastı. Denize bakan pencereden gelen aydınlık odayı adeta canlandırdı. Bu ışık selinin kaynağı olan şıkır, şıkır bir gemi Sarayın rıhtımına yanaşıyordu.
Ölüm meleğinin kapkara kanatlarının gölgesi düşen odadaki hüzünlü hava dalgalandı.
Duvarlarda oynaşan bol ışığın yanı sıra coşkun sesler de doldurdu hasta odasını. Alkışlar, yaşa, var ol sesleri yükseliyordu.
Yattığı karyolada gözlerini açan Gazi'ye, "Gençler Cumhuriyet bayramınızı kutlamaya gelmiş Paşam" diye açıkladılar.
Atatürk işaret etti, iki kişi kollarına girerek onu ışık seline uğramış pencerenin önüne kadar götürdü, bir koltuğa oturttular. Ayağa kalkmak istedi, kaldırdılar.
Ölgün kıpırdanışlarla kolunu kaldırıp, dışarıdaki gençlere el salladı.
Bu, yalnızca gençlere değil, sanki yeryüzüne bir veda işaretiydi!
Karanlık sularda ışıklar içinde yüzen gemiden, "Yaşa, var ol!" sesleri yankılanıyordu.
Gemi, usul ,usul burnunu çevirirken, gençler, "Dağ başını duman almış" marşını söylemeye başladı.
Yorgun ve bitkin olan Gazi'nin gözleri nemlenmişti!
Gençlerin sesleri, gecenin içinde ağır, ağır uzaklaşıyordu.
Gazi, uzaklaşmakta olan geminin ardından bakarken, "Bu bayramlar sizin be çocuklar!" diye söylendi.
Sesi dingin, rahat ve müsterihti.
Gözyaşlarını tutamayanlar kendilerini odanın dışına atarken, Gazi Paşa yatağına dönüyordu