Ülke genelinde tüm faizler, seçim sonrası alışılagelmiş politikalara tekrar dönülebileceği yönünde oluşmaya başlayan beklentiler ve giderek artan döviz talebi sonrası faiz üst sınırları içeren regülasyonların gevşetilmesiyle yükselişe geçti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın islam dini kuralına gönderme yaparak “Nas” olarak tanımladığı düşük faiz politikası bir yandan enflasyonu yükseltirken bir yandan da TL’yi son 5 yılda en çok değer kaybeden gelişmekte olan para birimlerinden biri yaptı. Kuru tutmaya çalışan ekonomi yönetimin düzenlemeleriyle de bankalar mevduat/kredi makasında sıkışarak kârlılık sorunlarıyla boğuşmaya başladı.
FAİZ MEVDUATTA YÜZDE 30, KREDİDE YÜZDE 50
Merkez Bankası (TCMB) faizi yüzde 8,5’te sabit kalsa da, yüksek tutarlı mevduat faizleri son altı ayda iki katına çıkarak yüzde 30’un üzerine, kur korumalı mevduat (KKM) faizleri yine iki katına çıkarak yüzde 20’nin üzerine, kullanımı düzenlemeler sonrası sınırlanan ihtiyaç kredisi faizi ise bazı alanlarda yüzde 50’ye yakın seviyelere ulaştı.
TCMB verilerine göre sektör geneli ortalamalarına bakıldığında son altı ayda, üç aya kadar TL üzerinden açıklan mevduat getirisi yüzde 19 civarından yüzde 29 civarına yükselerek 20 yılın zirvesinde.
Krediler karşılığı tahvil tutulması zorunluluklarıyla milyarlarca TL’lik zorunlu talebe rağmen Hazine tahvili getirileri bile bu yükselişten payını aldı. Gösterge 2 yıllık getiri nisan ayı başından beri 500 puan, 10 yıllık gösterge tahvil 200 puan arttı.
FAİZLERDEKİ YÜKSELİŞİN İKİ NEDENİ VAR
Reuters’ın görüştüğü çok sayıda üst düzey bankacının verdiği bilgilere göre, son dönemde faizlerdeki yükselişin iki nedeni bulunuyor; Bunlardan birincisi artan döviz talebi nedeniyle sektörde yasal düzenleme ile sınırlanan KKM başta olmak üzere mevduat faizlerinin serbest bırakılması. İkincisi ise seçim sonucundan bağımsız olarak alışılagelmiş politikalara dönüleceği yönünde artan beklentiler.
Piyasada aksini düşünenler olsa da seçimlerin ardından kim kazanırsa kazansın alışılagelmiş politikaların öne çıkacağı beklentisi artmış durumda. Giderek artan bu beklentiye rağmen seçimlere kadar bankacıların kamu kontrollü olarak tanımladıkları kur politikasında değişiklik beklentisi ise neredeyse yok.
Mevcut politikalarla dolar/TL’nin kamu tarafından 14 Mayıs’ta yapılacak seçim öncesinde olması gerektiğinden daha aşağıda fiyatlandığı ve TL’nin değer kaybetmesi gerektiğine ilişkin artan görüşler dövize ilgiyi artırıyor. Deprem etkisiyle oluşan maliyet ve giderek artan döviz talebi sonrasında ise bankacılar hükümetin mevduat faizindeki yükselişe “izin vermek zorunda kaldığını” söyledi.
‘DÖVİZ TALEBİNİ SINIRLAMAK İÇİN İZİN VERİLDİ’
Özel sektörden üst düzey bir bankacı, “Son dönemde artan döviz talebini sınırlayabilmek adına da mevduat faizlerinin belirgin yükselişe geçtiği görüyoruz. Mevduatta faiz üst kısıtlarının kaldırılması yöntemi ile serbestleşme yaşanıyor. Ancak tahvil piyasasında sınırlamalar ve yeni alım getirecek adımlar devam etmesine rağmen bir yükseliş var. Bu yükselişi seçim sonrası faizlerde yüzde 25-40 arasına doğru beklediğimiz normalleşmenin ilk yansıması olarak görüyoruz” dedi.
Mevcut politikalarda kur, kredilerin hangi alana, hangi faizden verilebileceği, mevduatın para birimi dağılımı ve faizi ile Hazine tahvillerinde yön kamu tarafından belirleniyor. Ekonomi yönetimi kur politikasındaki süreci ise “istikrarlı TL” olarak tanımlıyor.
Aralarında yabancı kurumların da bulunduğu bir çok bankacı dolar/TL’de “adil” değeri 23-25 bandında görüyor. TL’nin olması gerektiğinden daha değerli fiyatlanması cari fazla odaklı politikalara ters.
DOLAR 19,40’I AŞTI
Bankacılar, bugün itibarıyla 19,40’ı aşan dolar/TL’nin, amaçlanan cari fazla politikasıyla uyuşmasa da “seçim” nedeniyle olması gerekenden daha düşük tutulduğu konusunda hem fikir. Bankacılara göre seçim sonrası yükselecek beklentisi bile başlı başına döviz talebi oluşması için yeterli ve endişe verici.
Yeni düzenlemeler ayrıca her ay mevduatta dövizden TL’ye geçiş hedefi içerdiği için mevduat faizleri daha da yukarı gidiyor. Kurumsal kredilerde ise sınırlamalarla azalan erişim ile döviz talebi yönetilebilir seviyelerde tutulmaya çalışılıyor.
Özel sektörden başka bir bankacı, “Bazı bankalarda 70 bin-100 bin TL aralığından itibaren ihtiyaç kredisi faizleri aylık yüzde 4’e geldi. Bu seviyelerden kredi alan da olmuyor. Mevduat faizleri yüzde 30’u aştı, çünkü bankalar hedef tutturmaya çalışıyor. Getirilen önlemlerle yüksek mevduat fonlanmasını karşılamak için ticari kredi faizleri de yükselişe geçti ve yüzde 40’a dayandı. Ancak tahvil almadıysa banka bu krediyi de kullandıramıyor zaten” dedi.
Bugün itibarıyla bankaların yüksek hacimli TL mevduata verdiği faiz yüzde 32-33 bandında. Yatırım odaklı kredi faizleri tek haneye yakın seviyede olsa da iş dünyası ilgili kredilere erişimin mümkün olmadığından şikayetçi. Ticari kredilerde ise kamunun büyümesi sektörün önünde. Sektör kredilere yoğun talep olduğunu ancak bankalara getirilen tahvil tutma zorunluluğu nedeniyle sınırlı kullanım yapıldığına dikkat çekiyor. (REUTERS)