Türkiye’de on milyonlarca kişi pandemi döneminde yaşadıkları ekonomik sıkıntıları daha fazla borçlanarak atlatmaya çalışıyor. Son verilere göre, tüketici kredileri ve kredi kartı harcamaları 700 milyar TL’yi aşmış durumda. Hükümet ise bireysel kredileri daha da artırmak için yeni bir düzenlemeyi hayata geçirdi. Vatandaşlar, herhangi bir geliri olmasa bile bankalardan 2 bin TL’ye kadar kredi çekebilecek. Ancak toplumdaki bu aşırı borçlanma, Türkiye ekonomisinin geleceği açısından endişe yaratıyor.
Geliri olmayana 2 bin TL kredi
Türkiye’de hükümet, pandemi ile sarsılan ekonomiyi canlandırmak için hem şirketleri hem de vatandaşları daha fazla borçlandırma yoluna gidiyor. Hükümet, son olarak borcunu ödeyemeyenlerin daha fazla harcama yapabilmesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BBDK) üzerinden bankalara talimat gönderdi.
Yeni düzenlemeye göre, herhangi bir gelir beyan etmeyen vatandaşların kredi kartı limiti bin 300 TL’den 2 bin TL’ye çıkarıldı. Emekliler için de PTT üzerinden 60 ay vadeli kredi imkanı getirildi. Tüm bankalara gönderilen talimatla asgari ödeme tutarını bir yıl içinde üç kez ödemeyen vatandaşların kredi kartlarının 2020 sonuna kadar kapatılmaması istendi.
Son olarak kamu bankaları Vakıfbank, Halkbank ve Ziraat Bankası tarafından tatil, sosyal hayatı destek, taşıt ve konut kredileri olmak üzere 4 yeni kredi paketi açıklandı.
Konut kredilerinde patlama
Konut kredisi talebi de büyük bir hızla artıyor. Bankaların konut kredisi hacmi 2019 yılının tamamında 10 milyar 162 milyon TL arttı ve bu rakam 5-26 Haziran dönemindeki üç haftada 18 milyar 931 milyon TL’ye ulaşarak rekor kırdı.
Artışın yüzde 90'ı kamu bankaları aracılığıyla olurken yalnızca 19-26 Haziran haftasındaki konut kredisi artışı ise 8 milyar 148 milyon TL olarak gerçekleşti. 2017, 2018 ve 2019 yıllarını kapsayan üç yılda 34 milyar 646 milyon TL artan konut kredisi hacmi, bu yılın 1 Ocak-26 Haziran döneminde 32 milyar 178 milyon TL'ye ulaştı.
Vatandaşlara kredi kolaylığı sağlanırken kredi vermekte çekingen davranan özel bankalara yönelik cezalar da dikkat çekiyor. Son olarak 9 Temmuz’da BDDK tarafından 7 bankaya toplam 204 milyon 651 bin TL idari para cezası uygulanmasına karar verildi. BDDK açıklamasında cezanın gerekçesi olarak ise bireysel ve ticari müşterilerin yaptığı şikayetler gösterildi.
"Bankalar için ciddi risk”
Peki tüm bu adımlar ne anlama geliyor?
Ekonomist Mustafa Sönmez'e göre, hükümet pandemi döneminde felç olan ekonomiyi borçlanma yoluyla canlandırmaya çalışıyor.
Ekonominin Nisan-Haziran döneminde yüzde 15’e varan bir daralma yaşamış olma ihtimalinin yüksek olduğunu dile getiren Sönmez, "Hükümet bu sert daralmayı aşmak için kredi musluklarını sonuna kadar açmaya karar verdi. Özellikle kamu bankaları üzerinden tüketici kredileri hızla verilmeye başlandı" diyor. Ekonomist Sönmez, vatandaşların da acil ihtiyaçlarını karşılamak ya da konut, otomobil almak için düşük faizli kredilere yöneldiğini anlatıyor.
Ancak Sönmez'e göre, atılan adımlar Türk bankacılık sektöründe 'aşırı yüklenme'ye neden oluyor.
Bankaların hükümet tarafından kredi vermeye zorlandığı bu dönemde, kredi miktarındaki hızlı artışın enflasyonist bir baskı oluşturduğuna işaret eden Sönmez, şöyle konuşuyor:
"İstihdam piyasasındaki küçülmeye bakınca, bu kredilerin geri dönüşünün çok riskli olduğu görülüyor. Aslında bankalar ciddi bir risk almış durumda. Ama hükümetin ekonomiyi canlandırmak için krediler dışında bir oyun planı bulunmuyor."
Nisan’da 920 bin kişi ilk kez kredi aldı
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, Türkiye’de vatandaşların kredi borcu 3 Temmuz 2020 itibariyle 706 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Bu kredilerin 343 milyar TL'si ihtiyaç, 239 milyar TL'si konut ve 8,6 milyar TL'si de taşıt kredilerinden oluşuyor. Bireysel kredi kartlarındaki toplam borç miktarı ise 115 milyar TL. Yalnızca Nisan ayında 920 bin kişi ilk defa ihtiyaç kredisi kullanırken, kredilerin gayri safi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı son 6 ayda yüzde 38'den yüzde 47'ye çıktı.
En borçlu şehirler ise sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir olarak sıralanıyor. Türkiye’de toplam kredilerin yüzde 79'unu ticari krediler, yüzde 21'ini ise bireysel krediler oluşturuyor.
Türkiye ekonomisinin 2018’in son çeyreğinden 2019’un üçüncü çeyreğine kadar üst üste 3 çeyrek küçülmesi, toplumdaki tüketim harcamalarının kısılmasına neden olmuştu. Ardından başlayan pandemi süreci ile birlikte, milyonlarca ailede 'sıcak para' ihtiyacı ortaya çıktı.
Bu dönemde pek çok ülke, ailelere nakit para desteğinde bulundu, Türkiye’de ise hükümet, kamu bankaları aracılığıyla art arda yeni kredi paketleri hazırlamayı tercih etti. Ancak, toplumdaki para ihtiyacı giderek büyüyen bir "borçlanma çığı” yaratmış durumda.
Vatandaşın borcu 706 milyar TL
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) verilerine göre, Türkiye’de vatandaşların tüketici kredisi ve kredi kartı borcu, son bir yılda yüzde 37 arttı. Özellikle son dönemde, birbiri ardına açıklanan kredi paketleri ile vatandaşların borçluluk miktarı hızla yükseldi.
Yine BDDK verilerine göre, 5 Haziran haftasında 651 milyar TL düzeyinde olan tüketici kredisi ve kredi kartı borcuna, son 1 ayda tam 55 milyar TL daha eklendi.
"Geliri olmayana kredi açmak iyilik değil, kötülük”
Ekonomist Cüneyt Akman’a göre, toplumdaki aşırı borçlanma, ekonomide büyük tehlikelere kapı aralıyor. 2008 krizinden önce ABD’de 'Ninja Krediler' adı verilen bir kredi cinsi olduğunu hatırlatan Akman, bu kredilerin İngilizce açılımının "No Income, No Job Credit", yani "Geliri, İşi Olmayanlara Kredi" anlamına geldiğini söylüyor.
Bu tür kredilerin geri ödenmesinde yaşanan sorunların büyük bir krizi tetiklediğine işaret eden Akman, "Dünyanın neresinde olursa olsun, hele de Türkiye’de, geliri olmayana, işi olmayana ya da işini kaybetmek üzere olana kredi açmak o insana iyilik yapmak değildir; kötülük yapmaktır" diye konuşuyor.
Hükümetin dar gelirli vatandaşların sorununu çözmek için değil, yapılacak harcamalarla iş dünyasının sıkıntılarını çözmek için mevcut kredi patlamasına izin verdiğini öne süren Ekonomist Akman, "Ama ne vatandaşlar ne de iş dünyası kredi patlamasıyla sorunlarından kurtulabilir. Olan, yoksul halka olacak" diyor.
"Borçlu işsizlerin artması felaket olur"
Cüneyt Akman, Türkiye’de resmi rakamlara yansımasa da giderek büyüyen bir "borçlu işsizler ordusu" olduğuna dikkat çekiyor. Pandemi sırasında ortaya konan kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarmanın yasaklanması gibi önlemlerle işsizliğin yokmuş gibi gösterildiğini savunan Akman, şu görüşleri dile getiriyor:
"Bugün ihtiyaçları için kredi alan insanlar, yarın işini kaybettiğinde ne olacak? İşsiz olmak var, bir de borçlu işsiz olmak var. Hükümet işsizliği ortadan kaldırmak için hiçbir şey yapmıyor. Ama insanları borçlandırarak çok büyük bir felaketi hazırlıyor."