Yargıtay, kapatılan Karşı Gazetesi hakkında açılan FETÖ davası kapsamında gazetenin eski sahibi Turan Ababey ile CHP eski Milletvekili Eren Erdem “FETÖ’ye üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan verilen 4 yıl 2 aylık hapis cezasını bozdu. Kararda, yerel mahkemenin sanıklar hakkında somut delile dayanmadan ceza verdiğini, buna karşın ceza yargılamasının olası kanıya değil kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği belirtilerek, sanıkların beraatı yerine mahkumiyet hükmü kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtildi.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 17-25 Aralık soruşturmalarında elde edilen ses kayıtlarını yayınladıkları gerekçesiyle kapatılan Karşı Gazetesi’nin sahibi Turan Ababey, CHP eski Milletvekili Eren Erdem’e “FETÖ’ye üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan 4 yıl 2 ay, Emre Erciş’e ise 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası vermişti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, dosyanın temyiz incelemesini tamamlayarak, mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına karar verdi.
Suç ispat edilmeli
Kararda, yerel mahkeme tarafından, Karşı Gazetesinin başlangıcından itibaren FETÖ’ye destek sağlamak amacıyla kurulduğu ve gazetenin kuruluş aşamasında aktif rol alan Erdem’in de genel yayın yönetmeni olarak bu amaç doğrultusunda yayın yapılmasını sağladığının kabul edildiği belirtilerek, sanıkların bu şekilde FETÖ’ye yardım ettikleri gerekçesiyle mahkum edildiği anımsatıldı. Ceza hukukuna göre bir suçtan cezalandırılmanın temel koşulunun, suçun kuşkuya yer verilmeyecek şekilde ispat edilmesine bağlı olduğu ifade edilen kararda, kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddiaların sanıkların aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı vurgulandı.
Somut delil yok
Kararda, mahkumiyetin yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılıp bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği belirtilerek, şöyle denildi: “Bu ispatın hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayalı olarak sanıkların cezalandırılmasının ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaştırmayacağı, ceza yargılamasında mahkumiyetin büyük veya küçük olasılığa değil her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmasının şart olduğu, adli hataların önüne geçebilmenin başka bir yolu olmadığı da nazara alınarak, sanıkların silahlı terör örgütüne yardım etmek amacıyla hareket ettiklerine dair, her türlü şüpheden uzak somut delile dayanmadan mahkumiyet hükmü kurulamayacağı gözetilmeksizin, beraatları yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır”