Tutkulu yaşamların anıları…

Kıvanç BUHARA

Dün sabah erken; Daha henüz güneş doğmamışken… …Ve sis bulutlarından süzülen çiğ damlaları kurumadan, Beşparmak dağlarının yüksek çam ağaçları ile kaplı bir köşesinden, Ak denize baktım. Bir dostum, “ sabahın erken saatlerinde kuzeye dikkatli bakarsan Türkiye kıyılarını görürsün” demişti. Merak ettim; gerçekten görünür mü Türkiye kıyıları? Karşı kıyılar bu kadar yakınımızda mı? Dikkatle baktım; yer yer dağılmaya başlayan sisler içinde karşıki dağlar hayal meyal görünüyor. Bu kış günü, Ak denizin öyle sakin, sessiz bir duruşu varki… Hani sessizlik öncesi kopacak fırtına gibi korkutuyor insanı! Deniz çarşaf gibi, uyuyor! Ne bir kıpırtı, ne bir köpük, ne de bir ses… Üzerinde yürüsen karşı kıyılara varırsın duygusu! Ancak deniz bu… Hırçın, dırdırcı kadına benzer; ne zaman öfkeleneceği, delleneceği belli olmaz. Üzerinde koşarak giderken, bir de baktın ki; ufuktan kükremeye başlamış, üzerine geliyor! Suyun üzerine basarak yürümek ha! Denizin ensesinde dans etmek, tango yapmak… Kim cesaret edebilmiş ki bu güne kadar? Güneş, tepelerin arasından yükseldikçe, gece yağmur gibi yağan çiğ kurumaya başladı. Ayakkabılarımdan sızan su çoraplarımı ıslattı. Üşüdüm! Keçi yolunu izleyerek daha yükseğe çıkmak için uğraşıyorum. Ladenlerin ıslak kokusu, keskin eter kokusu gibi gözlerimi yaktı. Şinya ve mersin yapraklarını avucumda ezdikten sonra koklandım. Yaşamın kokusu bu olmalıydı! Betonlaşan, tanımakta zorluk çektiğimiz eski kentlerin yasemin kokusu kayboldukça; Dağların yükseklerinde hala daha açmak için, doğa düşmanlarıyla mücadele eden yaban nergislerinin kokusu olmalı yaşam… Derken, önümdeki çalılıktan küçük bir kuş kanatlarını çırparak uçup gitti. Küçük kuşun ne kadar mutlu olduğunu düşündüm. İmremdim vekıskandım onu! “ Ne olarak dünyaya gelmek isteriz?”diye bir tercihimiz olsa; şu andaki ruh halimle, asla insan olarak gelmek istemezdim! Öldükten sonra yeniden dirileceğimize inanan dindar bir arkadaşım, “ Tanrı bizi tekrar halk(*) ederken hayvan olarak yaratacak” demişti. Herkesin inancı kendine de; Varsa öyle bir durum, düşünün ve şimdiden karar verin… Hangi hayvan olarak tekrar halk edilmek istersiniz? Nereden nereye geldik! Dağlardan inerken, birden sigara içtiğim günler aklıma geldi. Doğanın; ormanın, çalıların, yaban çiçeklerinin yaşamı kışkırtan, coşturan kokuları arasında, şimdi bir sigara yakmalıydım. Bu çılgınca isteğim aşağıya ininceye kadar devam ederse, korkarım ki ; yirmi yıl önce bıraktığım sigaraya yeniden başlayacağım. Yeniden yaşayabilsek herşeyi! Eski sevdaları ve aşkları bir daha yaşayabilmek… Eyy geçmişin anıları; Ne olur, bu kadar kışkırtmayın beni… (*) Yeniden yaratılmak