Sabahın erken saatlerine kadar, sözüm ona eğlence yerlerinden gelen, müzik demeye bin şahit isteyen gürültülü sesleri; ne kapıyı, pencereyi kapamakla, ne kulaklarıma pamuk tıkamakla susturabildim. Gerilen sinirlerle, ağız bozduran küfürlerle geçti gece. Denetimsizliğin hat safhaya getirildiği, uykuyu bile insana çok gören icraatlarla bu memleketi idare etmek şansına nail olan; en mutedil insanları bile sonunda zıvanadan çıkarıp tüm yönetenlere lânet ettiren başıboş bir coğrafyada yaşadığımız gerçeği bir kez daha dank etti kafama. Empatiden uzak, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyenlerle nasıl mücadele edilir ki?. Meclis yaz tatiline girdi ama çıkarılması beklenen yasalar, kararlar, hayati önem taşıyan konular beklemeye alınırken, giderayak turizme katkısı olacak bahaneleriyle kumarhaneler yasası geçirildi. Çok önemli ya şu kumarhaneler, bet ofisler, gece kulüpleri!.. Kim bilir kimlerin kasası doluyor bu kumarhanelerden ki, en önemli konuymuş gibi meclisin son günü onu geçirdiler. Alkış onlara!. BRAVO!. Şimdi zafere ulaşmanın mutluğu ile tatile çıkabilirler. Hakları değil mi?. Ne olacak, vatandaş üç aycık daha bekleyiversin.Üç ay sonra ne değişecekse!.. Ya yerel yönetimler!..Size ne demeli?.. Yaz geldi, susuzluk başladı. Ulan!.. Bütün kış yağmur yağdı, ortalığı seller bastı da; nereye gitti bu sular ki çeşmelerimizden üç günde bir su akıyor.Hele şu abuk sabuk müziklerle sabahlara kadar kafa şişirmeler!. Haftanın üç gecesi (Çarşamba, Cuma, Cumartesi) sizin yönetiminizde olan eğlence yerleri nasıl oluyor da sabaha kadar çılgın müziklerle etrafı rahatsız etmekten çekinmiyorlar. Onlar engellemesi gereken siz değil misiniz? Yoksa siz de mi Brütüs!.. Nasılsa alıştık, adeta bağışıklık kazandık bu olumsuzluklara. Ne toparlanabiliyoruz, ne bu tatsızlıklara el birliği ile dur diyebiliyoruz. Desek de aldıran kim?. Bu yüzden tevekkülü hayat tarzı edinmiş bir topluma dönüştük. Hele bu sıcaklarda!.. Bunları yazınca biraz rahatladım gibi. Sanki bu huzursuzlukların failleri beni duymuşlar, okumuşlar gibi! Hoş!. Duysalar, okusalar ne yazar?. Bir söz vardır “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” diye. Ayni onun gibi. Aslında ben bugün sizinle sabah yaşadığım bir olayı; daha doğrusu gördüğüm tuhaf bir manzarayı paylaşmak için oturmuştum bilgisayarın önüne ama yukarda yazdığım olumsuzluklar o kadar işlemiş ki içime; istem dışı bir dürtü gibi dökülüverdiler işte. ****** Zor geçen geceden sonra dört gözle beklediğim sabaha ulaştım sonunda. Bahçeye çıktığımda gün henüz ağarmamıştı bile. Esasen ortalığı çınlatan orkestralarıyla cırcır böcekleri sabahın habercisiydi de sesleri henüz çıkmıyordu. Anlaşılan bugün onların yerine günü ben karşılamıştım. O saatte ne yapılır diye geceden kalma bulanık kafamla düşünürken canhıraş bir sesle irkildim. Yandaki koruluktan geliyordu ses. Çam ağaçlarının tepesinden süratle uçan büyükçe bir kuşun sesiydi bu ama bu kuş gıdaklayarak uçuyordu. Tıpkı tavuk gibi! Gıt gıt gıdaaakk!. diyordu. Derken kuş bir ağacın en tepesindeki dala kondu. Ben şaşkınlıkla ağacın altına kadar gittim. O ne?. Dalda oturan kuş değil, tavuktu. Yanlış anlamadınız bayağı bildiğimiz tavuk işte. Başında kırmızı ibiği ile telâşla gıdaklayan bir tavuk!. Konduğu yer tahmini beş, altı metre yükseklikteydi ve uçarken bayağı uzun bir yol kat etmişti. Hem de yüksekten uçup dala konmuştu. Bir süre şaşkın, aklım daha da karışmış olarak seyrettim onu. Düşündüm sonra. Yakında tavuk besleyen ev yoktu. Belli ki uzaktan uçup gelmişti. Belki onu korkutan bir şey olmuştur derken ağacın altındaki siyah kediyi gördüm. Kedi orada iken bu hayvancığın ağaçtan inmesi mümkün olmayacaktı. Kediyi oradan uzaklaştırmam lâzımdı çünkü tavuk orada mahsur kalmıştı. Bense onun kediye, köpeğe yem olmadan yere inip ait olduğu yere dönmesini istiyordum. Kediyi uzaklaştırmak için ona bir taş attım. Kedi kaçtı ama tavuk da korkmuş olacak ki o da kaçtı. Yok, hayır! Yere inmedi. Geldiği gibi uçarak kaçtı ve ağaçların arasında gözden kayboldu. Yıllar önce Baf’taki bahçemizde çok tavuk beslemiştik ama ben onların uçtuğunu hiç görmedim. Korktukları zaman alçaktan, kısa mesafelere uçuşları olurdu bazen ama bu tavuk gibi metrelerce yüksekten uçanını ne gördüm ne de duydum. Merakımdan hemen internete girdim ve google amcaya sordum. Bir yanıt buldum. Türkiye’de bir yerde, gazeteci ve televizyoncularca görüntülenen; tahmini iki metre yüksekten, kısa mesafe uçan bir tavuktu bulduğum.Bizimkisi uzun mesafe, yüksek uçuş!.. Rekor bizde!.. Keşke gazetecileri çağırsaydım! Hiç olmazsa tavuğumuzla olsun bir başarı kazanırdık!