ANKARA Rusya ve Batı arasında sıkışan Ukrayna'da, iç ve dış aktörlerin farklı talepleri sorunu karmaşık hale getiriyor. Mevcut hükümetin Rusya'dan yana tutum alması çatışmalara varan olayların başlamasına neden olurken, yaklaşık üç aydır sokaklarda olan muhalefetin temel isteği ise AB ile bütünleşmek. Yanukoviç yönetimini Rusya yanlısı olmak ve ülkeyi Batı'dan uzaklaştırmakla suçlayan muhalefet, ülkenin geleceğini AB'de görüyor. Ukrayna'da üç aydır devam eden iktidar karşıtı protestolarda yeniden kan akması olayların akışını değiştirdi. Ülkenin daha derin bir çatışma ortamına sürüklenmesinden endişe eden muhalefet ve iktidar yetkilileri, dün ateşkes kararı aldı ancak çatışmalar bugün de sürüyor. Hem siyasi hem de coğrafi olarak Rusya ve Batı arasında sıkışan Ukrayna, 1991'de elde ettiği bağımsızlığının ardından yaşadığı en derin krizlerden biriyle karşı karşıya. 2004'te meydana gelen "Turuncu Devrim" sonucunda Batı yanlısı iktidarın göreve geldiği Ukrayna'da, 2010 seçimleri sonrasında ibre tersine döndü. İktidara gelen Viktor Yanukoviç başkanlığındaki Rusya yanlısı yönetimin, AB ile ilişkilere mesafe koyması ve Kasım 2013'te AB ile imzalanması beklenen Ortaklık Anlaşması'ndan vazgeçtiğini açıklaması, ülkedeki AB yanlılarının sokağa dökülmesini de beraberinde getirdi. Bu süreçte iç aktörlerin yanı sıra dış aktörlerin devreye girmesi, Ukrayna üzerindeki baskının artmasına neden oldu. Ukrayna'da üç aydır sokaklarda olan muhalefetin temel isteği AB ile bütünleşmek. Yanukoviç yönetimini Rusya yanlısı olmak ve ülkeyi Batı'dan uzaklaştırmakla suçlayan muhalefet, ülkenin geleceğini AB'de görüyor. Gösterilere güvenlik güçleri tarafından müdahale edilmesi sonucunda Batkivşçina (Vatan) partisi lideri Arseniy Yatsenyuk, Udar (Darbe) partisi lideri Vitaliy Kliçko ve Svoboda (Özgürlük) partisi lideri Oleg Tyagnibok Devlet Başkanı Yanukoviç ile biraraya geldi. Görüşmede ateşkesin sağlanması, kan dökülmesinin sona erdirilmesi ve ülkedeki durumun istikrara kavuşturulmasına yönelik müzakere sürecinin başlatılması konusunda mutabakat sağlandığı açıklandı. Ancak protesto gösterilerine katılan radikal grupları bünyesinde birleştiren Sağ Sektör'ün lideri Dmitriy Yaroş, örgütünün herhangi bir anlaşma imzalamadığını kaydederek, bundan dolayı kendilerinin söz konusu ateşkese uymak niyetinde olmadıklarını vurgulayarak, "Birileri, halk ayaklanmasını sahte ateşkes ilan ederek durdurmak istiyor. Resmen açıklıyorum: Sağ Sektör, herhangi bir anlaşma imzalamadı, hiç kimse ile herhangi bir konuda mutabakat sağlamadı" açıklamasında bulundu. ABD'den Ukraynalı yetkililere vize yasağı Ukrayna'daki olaylar karşısında AB ve ABD dahil dünyadan sert tepkiler geldi. Ukrayna'nın Rusya'nın kontrolüne girmesini istemeyen, aksine AB ile bütünleşmesinden yana tavır alan ABD, Ukrayna’da yaşanan şiddet olaylarında insan hakları ihlallerinde rol oynadıklarını düşündüğü üst düzey 20 hükümet yetkilisine vize yasağı getirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili konuya dair yaptığı açıklamada, "Bugün, vize sınırlandırmalarını, Ukrayna’daki siyasi baskılarla alakalı insan hakları ihlallerinden sorumlu veya suç ortağı olduğunu düşündüğümüz Ukrayna hükümetinden üst düzey 20 yetkiliye ve diğer bireylere genişlettik. Bunu, Göçmenlik Kanunu’nun 212’nci maddesine göre yaptık” ifadesini kullandı. Yetkili ayrıca şiddet olaylarının devam etmesi durumunda ABD’nin, AB ile çalışarak Ukraynalı yetkililere yönelik çok daha kapsamlı ve derin yaptırımlar yürürlüğe koyacağını da vurguladı. ABD Başkanı Barack obama ise Ukrayna'da çizginin aşılması halinde “Bunun sonuçlarının olacağı" uyarısında bulundu. Merkel'in Ukrayna politikası "temkinli" Ukrayna, Almanya’nın bölgeye yönelik politikaları açısından büyük önem taşıyor. Bağımsızlığını kazanmasından bu yana Ukrayna ile yakın ilişkiler geliştirmeye çaba gösteren Almanya, Ukrayna’nın Avrupa ile yakınlaşmasına, demokratikleşme ve serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecine destek veriyor. Bu nedenle Almanya, Ukrayna’daki krizin siyasi görüşmeler ve “güç paylaşımı” yoluyla çözülmesi için kamuoyu önünde ve perde gerisinde yoğun temaslar yürütüyor. Avrupa yanlısı muhalefete güçlü desteğini sürdüren Berlin, krizin başından bu yana Yanukoviç yönetimiyle de diyalog yollarını açık tutmaya özen göstererek, Kiev’in bütünüyle Rusya etkisi altına girmesini engellemek istiyor. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, olaylar karşısında Yanukoviç yönetiminin yanı sıra muhalifler içindeki radikal gruplara da şiddetten kaçınmaları çağrısında bulundu ve provokasyonlar konusunda uyardı. Steinmeier, şiddetin son bulması ve gerilimin düşürülmesi konusunda temel sorumluluğun ise Yanukoviç yönetimine ait olduğunu vurguladı. Berlin, Ukrayna’daki krizin taraflar arasında siyasi güç paylaşımına gidilmesi ve anayasa reformu yoluyla çözülebileceğini savunuyor. Alman diplomatik kaynaklar, Yanukoviç’in bu görüşmelerde oyalama taktiklerine başvurduğunu ve zaman kazanmaya çalıştığını kaydediyor. Yanukoviç yönetimini adım atmaya zorlamak isteyen Merkel hükümeti, atacağı adımlarda ölçülü davranmaya da özen gösteriyor. Ukraynalı muhaliflerin liderlerinden eski dünya ağır sıklet boks şampiyonu Vitaliy Kiliçko, uzun süre yaşamış olduğu Almanya’da büyük bir popülerliğe sahip. Kiliçko ve muhalifler, krizin çözümü için Almanya’dan daha etkin bir rol oynamasını ve arabuluculuk yapmasını talep ederken, Merkel hükümeti daha temkinli bir çizgi izliyor. Bundan sonraki süreçte Ukrayna konusunda AB’nin daha aktif olması gerektiğini, ülkenin ekonomide Rusya’ya olan bağımlılığının dikkate alınması gerektiğini savunan Berlin, siyasi geçiş sürecinde reform adımlarına bağlı olacak yaklaşık 610 milyon avroluk bir yardım paketine güçlü destek sağlama sözü veriyor. AB yaptırımları tartışıyor AB uzun yıllardır yürüttüğü "Doğu Ortaklığı Programı" kapsamında eski Sovyet bloğu ülkelerle farklı bir ilişki ağı oluşturmaya çalışıyor. Bu çerçevede yer alan en önemli ülkelerden biri olan Ukrayna, hem Rusya'dan Avrupa'ya gelen enerji hattı üzerinde bulunması hem de ekonomik potansiyeli nedeniyle AB açısından büyük önem taşıyor. Bu nedenle Ukrayna ile Ortaklık Anlaşması çerçevesinde serbest ticaret anlaşması imzalama yönünde sona yaklaşan AB, Ukrayna'nın son anda Rusya'nın baskıları nedeniyle anlaşmadan vazgeçmesine sert tepki gösteriyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Cathrine Ashton Ukrayna'yı ziyaret edip muhalefet liderlerle görüşmesinin ardından bugün de Almanya, Fransa ve Polonya dışişleri bakanları taraflarla temaslarda bulunmak üzere Kiev'e gitti. AB bakanları ise Brüksel'de bir araya gelerek, Birliğin Ukrayna'ya yaptırım uygulayıp uygulamayacağına karar verecek. Rusya'dan "darbe girişimi" açıklaması Ukrayna'nın AB ya da NATO'ya üye olmasını ulusal güvenliği açısından tehdit olarak gören Rusya, AB ve ABD'yi "arka bahçesine karışmama" konusunda uyarıyor. Ukrayna'ya, kendi önderliğinde kurulan Gümrük Birliği'ne girmesi konusunda baskıda bulunan Rusya, AB ile olası bir anlaşma imzalamaması konusunda, Ukrayna'ya karşı doğalgaz kozunu öne çıkarıyor. Ukrayna'nın AB ile Ortaklık Anlaşması imzalaması ihtimaline karşı Rusya'nın yaptığı ilk ciddi hamle, ağustos ayında Ukrayna’ya karşı uyguladığı gümrük politikasını Ukrayna’nın aleyhine değiştirmesi oldu. Bu hamlelerin yanında Rusya, Ukrayna'ya AB’nin teklif edebileceğinin çok üzerinde yeni ticari imtiyazlar, düşük faizli krediler, bono alım kolaylığı ve ucuz gaz temini vadetti. Ayrıca 5 milyar dolarlık yardım paketinin ilk ayağı olan 2 milyar doları serbest bırakan Rusya'nın, kalan 3 milyar doları da yakın zamanda serbest bırakması bekleniyor. Ukrayna'da yaşananları "darbe girişimi" olarak değerlediren Rus yönetimi, Ukrayna muhalefetine şiddeti durdurma çağrısında bulunurken, ülkedeki krizin çözümün nasıl ve hangi yöntemlerle sağlanacağının tamamen meşru hükümetin yetkisi ve sorumluluğunda olduğunu vurguluyor. "Şiddeti durdurmanın tek yolu erken seçim" Ukrayna'daki muhalif Udar (Darbe) partisinin lideri Vitaliy Kliçko, şiddeti durdurmanın tek yolunun devlet başkanlığı erken seçimlerinin yapılması olduğunu belirtti. Ülkedeki olayların giderek tırmanmasının ardından, resmi internet sitesi üzerinden açıklama yapan Kliçko, bugünün belirleyici bir gün olduğunu, ülkenin içinde bulunduğu krizden çıkarılması için parlamentonun acilen toplanması gerektiğini kaydetti. Kliçko, hükümetin tüm dünyanın gözü önünde kanlı provokasyonlara başvurduğunu savunarak, yönetimin, silahlı kişileri sokağa salarak, çatışmaların vatandaşlar arasında olduğunu göstermeye çalıştığını iddia etti. Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in erken seçimlere gitmesi gerektiğini ifade eden Kliçko, bunun şiddeti durdurmanın tek yolu olduğunu kaydetti. Açıklamasında vatandaşlara da seslenen Kliçko, “Kendi hayatınızı, sağlığınızı ve mülkünüzü korumak için birleşin. Komşu ve dostlarınızla kendi caddenizde düzensizliklere izin vermeyin. Kan dökülmesini durdurmalıyız” dedi.