Uluslararası Öğrencilerin Kıbrıs’ta Yaşadığı Sorunlar[1]
Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN), uluslararası öğrencilerin Kıbrıs’ta yaşadıkları sorunlarla ilgili kamuoyunda bir farkındalık yaratmak amacıyla, 2017’nin Aralık ayında çeşitli etkinlikler düzenlemiştir. Bu çerçevede, Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde (DAÜ) öğrenci temsilcilerinin söz aldığı İngilizce bir panel düzenlenmiştir. Yine DAÜ-SEN tarafından hazırlanan ve Kanal Sim’de yayınlanmış iki Mektepli Bakış programı, uluslararası öğrencilerin yaşadıkları çeşitli sorunlara odaklanmıştır.
Yenidüzen gazetesinin Pazar eki Gaile, 3 ve 10 Aralık 2017 özel sayılarını bu konuya ayırmıştır. DAÜ-SEN, deneyimlerini aktarmaları için Kıbrıs’ta yüksek öğrenim gören uluslararası öğrencilere bir çağrı yapmıştır. Öğrencilerden gelen yazılar Gaile Dergisi’nin 3 Aralık 2017 Sayısı’nda Türkçe ve orjinal dillerinde yan yana basılmıştır. Bazı öğrenciler kendilerini daha rahat ifade edebilmek için isim kullanmadan yazmayı tercih etmişlerdir.
10 Aralık’taki ikinci Gaile özel sayısı, Kıbrıs’taki üniversitelerden birinde okuyan ve seks işçiliğine zorlanan Nijeryalı bir öğrenciyle yapılan röportaja yer vermiştir. 2016 yılında Kıbrıs’a gelen bu öğrenci, Kıbrıs’ta eğitimini sürdürmesi için yardımcı olmayı vaad eden Nijeryalı kadının kendisine 40,000 Euro borcu olduğunu iddia ettiğini ve bunu ödeyebilmek için de seks işçiliği yapmaya zorladığını aktarmıştır. Bu röportaj dışında Gaile’nin 10 Aralık 2017 tarihli özel sayısı, bu konuda çalışmalar yapan araştırmacılar, bir akademisyen ve bir hekimin yazılarına yer vermiştir.
Gönderilen yazılar, DAÜ’de düzenlenen İngilizce panel ve Kanal Sim’de yayınlanmış iki Mektepli Bakışprogramı, uluslararası öğrencilerin Kıbrıs’ta farklı sorunlarla uğraştığını ortaya koymaktadır. Öğrenciler, yaşadışı koşullarda çalışmak durumunda kaldıkları zaman deneyimledikleri istismarı, barınmayla ilgili yaşadıkları sorunları, poliste, muhaceret dairesinde İngilizce bilen personelin olmamasından kaynaklanan altyapı sorunlarını dile getirmişlerdir. Özellikle Sahraaltı Afrikalı öğrenciler, ev kiralarken ya da kimi zaman bir dükkandan alışveriş yaparken “siyahlara ev kiralamıyoruz, siyahlara satış yapmıyoruz” şeklinde dile getirilen ırkçı tepkilerle karşılaştıklarını, iş hayatında ise ırkçılığın, yasadışı çalışan tüm öğrencilerin deneyimlediği istismarın katmerlenerek artmasına yol açtığını anlatmışlardır. Sahraaltı Afrikalı kadın öğrenciler ise sıklıkla tacize uğradıklarından şikayet etmişlerdir. Daha sonra ayrıntılarıyla ele alınacağı gibi DAÜ’de ve Kuzey Kıbrıs’ta yüksek öğrenim gören uluslararası öğrencilere yönelik yabancı düşmanlığı, önyargı ve ayrımcılık, ırkçılık, emek sömürüsü ve cinsel istismar olduğu saptanmıştır.
DAÜ-SEN’in Aralık ayında düzenlediği etkinliklerden çıkan temel sonuç, Kıbrıs’ta bugüne dek üniversitelere dair izlenen politika ve stratejilerin değişmesi gerekliliğidir. Bir üniversiteler adası olan ülkemizde, faaliyette olan 19 üniversite vardır. Bu üniversitelerde 2018-19 Güz itibarıyla 142 farklı ülkeden toplam 102966 öğrenci eğitim görmektedir. Bu öğrencilerin 35896’sı ise uluslararası öğrencidir. Uluslararası öğrenciler arasında Nijeryalı öğrenciler çoğunluğu (6853 öğrenci) oluşturmaktadır. Nijeryalı öğrencileri, Ürdünlü öğrenciler (3156), Zimbabweli öğrenciler (2646), Suriyeli öğrenciler (2294), Pakistanlı öğrenciler (2224), İranlı öğrenciler (2129), Iraklı öğrenciler (1538) ve Libyalı öğrenciler (1392) izlemektedir. Bu 19 üniversite dışında 2019 Ocak itibarıyla, 3 öğretime başlama izni olan üniversite, 7 kuruluş izni olan üniversite ve 9 işlemi süren üniversite vardır.
Üniversitelerle ilgili izlenen temel stratejinin, Kuzey Kıbrıs ekonomisinin motor sektörlerinden biri olarak görülen üniversitelere ne pahasına olursa olsun daha fazla öğrenci çekmek olduğu görülmektedir. Etkinlikler esnasında aktarılanlar ise, hem siyaset yapıcıların, hem de üniversite yönetimlerinin Kıbrıs’a getirilen binlerce uluslararası öğrencinin karşılaştığı sorunların üstesinden gelebilmek ve adayı gerçek bir eğitim adası haline getirebilmek için daha etkin bir rol üstlenmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır. Bir planlama olmaksızın üniversite sayısını ve öğrenci sayısını artırmak, yeni sorunları da beraberinde getirecektir. Ülkeye gelen öğrenciler, sadece ekonomiye katkı yapan istatistiklerden ibaret görülmemeli, belli ihtiyaçları, beklentileri ve farklı kültürel kodları olan genç bireyler olarak ele alınmalı, ivedilikle yaşadıkları muhtelif sorunlarla ilgili kalıcı ve kapsamlı çözümler oluşturmak üzere insiyatif alınmalıdır. Bu amaçla hazırlanan bu rapor, uluslararası öğrencilerin yaşadıkları sorunları ortaya koymayı ve bu sorunlara çözümler önermeyi amaçlamaktadır.
İçerik Tablosu
Uluslararası Öğrencilerin Kıbrıs’ta Yaşadıkları Sorunlar
|
Sayfa Numarası |
1- Çokkültürlü bir ortama uygun bir altyapının ve insan sermayesinin eksikliği | 8 |
2- İş hayatında yaşanan hak ihlalleri | 9 |
3- Barınmayla ilgili sorunlar | 11 |
4- Fiziksel ve kurumsal altyapıyla ilgili sorunlar | 11 |
5- Sağlıkla ilgili sorunlar | 12 |
6- Önyargı, Ayrımcılık ve Irkçılık | 14 |
7- Cinsel taciz | 15 |
8- Kıbrıs’a öğrenci vizesiyle gelip yasadışı işlerle uğraşan öğrenciler | 16 |
- Çokkültürlü bir ortama uygun bir altyapının ve insan sermayesinin eksikliği
Hem Gaile’nin 3 Aralık 2017 sayısına yazan öğrenciler, hem de DAÜ’de düzenlenen İngilizce panel etkinliğinden sonra söz alan öğrencilerin dile getirdikleri temel bir şikayet bulunmaktadır. Öğrencilerin birçoğu adaya ayak basar basmaz kendilerini yalnız hissettiklerinden, herşeyi el yordamıyla halletmeye çalıştıklarından yakınmışlardır. Muhaceret Dairesi ve polise giden öğrenciler, İngilizce bilen memur eksikliklerinden dolayı yardım alamadıklarını, Türkçe hazırlanan kira sözleşmelerini imzalamak durumunda kaldıklarını ve dolayısıyla hangi koşullarda sözleşme imzaladıklarından bihaber olduklarını aktarmışlardır. Tacize uğradıkları zaman yaşadıklarını polise rapor etmek isteyen öğrenciler de yetkililer arasında İngilizce bilen çok az kişi olduğunu, bunun da onları polise gitmekten alıkoyduğunu ifade etmişlerdir. Görüleceği gibi uluslararası öğrencilerin ilk karşılaştıkları sorun dil engelidir.
Olası Çözüm Önerileri
Bu çerçevede, Doçent Dr. Umut Koldaş’ın Gaile dergisinin 10 Aralık 2017 özel sayısında altını çizdiği önerileri, öğrencilerin dile getirdiği sorunlara yanıt verecek etkili çözümleri içermektedir:
Uluslararası öğrencilerin uyumuna yönelik politikaların bu konudaki tüm paydaşları içeren sistemli bir ana plan çerçevesinde yeniden tasarımlanmasına ihtiyaç vardır. Bu ana planın önceliklerinden biri toplumumuzdaki kültürlerarası farklılıklar konusundaki farkındalığın arttırılması olmalıdır. Toplumumuzda kültürlerarası farklılıkları farkındalığını artırmaya yönelik eğitim ve kaynaşma faaliyetlerinin devlet ile üniversitelerin eşgüdümünde ve tüm ilgili paydaşların katılımıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu farklılıkların yönetişimini sağlayacak kurumsal eşgüdüm ve denetim mekanizmalarının üniversitelerin etkin rehberlikleriyle oluşturulması bu alandaki sorunların daha kolay aşılmasına katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda, ülkeye geldikleri zaman, üniversitelerin uyum-yönlendirme (oryantasyon) programlarıyla eşgüdüm içinde tüm uluslararası öğrencilere hakları, yükümlülükleri, geldikleri ülkenin kültürel değerleri, toplumun duyarlılıkları hakkında temel bilgileri verecek rehberlik programları tasarlanabilir, bilgilendirici dökümanlar hazırlanabilir ve bu öğrencilerde ana plan çerçevesinde öncül bir farkındalık sağlanabilir[i].
Bunun yanı sıra, kültürel faaliyetler haritası hazırlanarak uluslararası öğrencilerin ülkedeki kültürel faaliyetlerden haberdar edilmesi bu öğrencilerin entegrasyonuna ve buradaki yaşamı benimsemelerine ve entegre olmalarına katkıda bulunacaktır. Bu kültür haritası Eğitim Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle hazırlanabilir.
Öğrencilerin yasal konularda yaşadığı sorunları aşmak için Eğitim Bakanlığı ya da yerel yönetimler bünyesinde bir yardım hattı oluşturulabilir. Ülkedeki 35.000’i aşkın uluslararası öğrencinin hizmetlere erişimi için İngilizce e-devlet ve e-belediye hizmetlerinin sunulması, uluslararası öğrenciler için online işlem siteleri sayfalarının kurulması önemli bir kolaylık sağlayacaktır. İdari ve akademik personelin İngilizce düzeyi uluslararası öğrencilerle iletişimi sağlamak için yeterli olmalıdır. Üniversitelerde uluslararası öğretim üyelerine ve öğrencilere temel Türkçe dersleri vermek de sorunların aşılmasında etkili bir yöntem olacaktır. Yerel yönetimler ülkeye gelen binlerce uluslararası öğrenci ve uluslararası işçinin hayatlarını kolaylaştırmak için ücretsiz Türkçe dersler sağlayabilmelidir.
- İş hayatında yaşanan hak ihlalleri
Son dönemde Kuzey Kıbrıs’ta turizm, yeme-içme, inşaat sektörü gibi bir çok farklı sektörde Türkiye dışından gelen uluslararası işgücünün ağırlığının gittikçe artmakta olduğu görülmektedir. Sosyal Sigorta verilerine göre 2012 yılından 2016 yılına dek TC uyruklu ve diğer ülkelerden gelen çalışma izinlilerin sayılarında artış yaşanmıştır. Uluslararası işçi sayısı 2012 yılında 7.185 iken, 2016 yılında 15.172’ye çıkmıştır. DPÖ, kayıtsız çalışan işçi sayısını 6.427 olarak açıklamıştır. Kıbrıs gazetesinin 4 Aralık 2017 tarihli Ekonomi Eki’nde yayınlanan verilere göre ise, Çalışma Dairesi’nin Ocak-Ağustos ayları arasında yaptığı iş teftişlerinde iş yerlerinde çalışanların %75’inin uluslararası işçi olduğu tespit edilmiş ve teftişlerde kaçak işçi oranı %11.1 olarak belirlenmiştir [ii].
Türkiye dışı ülkelerden gelen işçilerin 5651’i (2082 Kadın, 3569 Erkek) 18-30 yaş aralığındadır. Bu sayı, ülkemize eğitim için gelip işçi olarak çalışan uluslararası öğrencilerin yoğunluğuna ilişkin önemli bir veridir. Uluslararası öğrencilerin arasında kayıt dışı çalışan öğrenci sayısının da oldukça fazla olduğu tahmin edilmektedir.
Gittikçe daha çok uluslararası işgücü istihdam eden sermaye/işverenler için öğrenci emeği, part-time adı altında çok düşük ücretlere çalıştırılabildiği için tercih edilir hale gelmiştir. Kuzey Kıbrıs’ta okuyan uluslararası öğrenci sayısının 2010 yılından itibaren arttığı görülmektedir. 2010-11 yılında Kuzey Kıbrıs’ta sadece 4.981 uluslararası öğrenci öğrenim görürken[iii], bu sayı, 2016-17 öğretim yılı itibarıyla 27,538’ye çıkmıştır. 2010 yılından 2016 yılına adayarısındaki Afrikalı öğrenci sayısı 1000 civarından 20.000’e yükselmiştir[iv]. Bu öğrenci sayısındaki artış ülkedeki ucuz emek pazarını etkilemiş, işçi ücretlerinin önemli ölçüde düşmesine sebep olmuştur. Bir dönem Mardinli ve Hataylı işçilerin ağırlıkla çalıştığı inşaat sektöründe bile Afrikalı öğrenciler iyice görünür hale gelmiştir.
Gaile’nin 3 Aralık 2017 sayısına yazan ve DAÜ-SEN’in düzenlediği İngilizce panele görüşleriyle katkı yapan öğrencilerin de en sıklıkla dile getirdiği sorunlar, işyerinde yaşamış oldukları sorunlar olmuştur. Öğrenciler yarı zamanlı çalışmanın içerdiği sömürü koşullarını detaylarıyla aktarmışlar, saat başına 4TL, 6TL gibi düşük ücretlerle çalıştıklarını, patronlarının iki kişinin yaptığı işi bir kişiye yüklediğini, çalışılan ekstra saatler için ek bir ödeme yapılmadığını anlatmışlardır. Öğrenciler, ayrıca, Türkçe konuşanlarla kıyaslandığında uluslararası öğrencilere en ağır işlerin verildiğinin de altını çizmişlerdir.
Olası Çözüm Önerileri
Uluslararası öğrencilerin iş hayatında yaşadığı sorunlar, YÖDAK ve devletin üniversitelere ilişkin stratejisini ivedilikle değiştirmesi gerektiğini göstermektedir. Bu kadar çok sayıda üniversitenin açılmasına izin vermek, üniversitelerin kalitesini ve sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyeceği gibi, yüksek eğitimi güvencesiz, güvenliksiz, ağır sömürü koşullarında çalışan uluslararası öğrencilerin istismar edilmesinin bir aracı haline getirecektir. Öte yandan, özel sektörde koşulların iyileştirilmesi, tatmin edici ücretler ve sosyal hakların hayata geçirilmesi kadar işçi sendikalarının uluslararası işgücünü örgütleyebilmesi büyük bir önem arzetmektedir.
Çalışma Bakanlığı öğrencileri yasa dışı ve her türlü sömürüye açık bir şekilde çalıştıran işletmelere denetimi artırılmalı, öğrencilerin insani koşullarda çalışması sağlanmalıdır. Öğrenciler, Çalışma Bakanlığı’nın Alo İhbar hattına çoğu zaman kimsenin çıkmadığından, telefon açılsa bile İngilizce konuşulmadığından şikayet etmektedir. Bu konuda gerekli düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır.
Afrikalı öğrenciler DAÜ gibi üniversite kampüsleri içindeki işletmelerde de saat başına 4TL gibi düşük ücretlerle çalıştırıldıklarını anlatmışlardır. Üniversite yönetimleri, kampüs içindeki işletmeleri denetleyerek bu işletmelerin çalışanlarına daha makul bir ücret ödemesini sağlamalıdır.
3-Barınmayla ilgili sorunlar
Uluslarararası öğrenciler, barınmayla ilgili şikayetlerini de sıklıkla dile getirmişlerdir. Görece temiz ve düzenli olan özel yurtların yüksek ücretlerinden ötürü birçok öğrenci bu yurtları maddi olarak karşılayamamaktadır. Öte yandan, öğrenciler ev sahiplerinin bir yıllık kirayı peşin talep etmesi, yüksek kiralar, kiraların dolar olarak talep edilmesi, tamamen Türkçe olan kira sözleşmeleri imzalamaya zorlanmaları gibi sorunlara işaret etmektedirler.
Olası Çözüm Önerileri
Kıbrıs’ta yüksek öğretimle ilgili şimdiye dek izlenen, üniversite ve öğrenci sayısını artırmaya dönük stratejinin yerini planlama almalıdır. Bu planlamanın önemli bir unsuru barınmayla ilgili olmalıdır. Yeni yapılan yurtlar lüks ve çok pahalıdır. Siyaset yapıcılar, Kıbrıs’a eğitim için gelen binlerce öğrenci için düşük maliyetli barınma imkanları yaratmakla yükümlüdür. Okulun yurtlarında bir yıldan fazla kalabilme mümkün olmalıdır. Öğrencilerin en sık şikayet ettiği sorun ise Türkçe hazırlanan kira sözleşmeleri ve yıllık peşin kira bedelleridir. Ev sahipleri kimi zaman kira sözleşmesi bile yapmayarak öğrencileri mağdur edebilmektedirler. Bu soruna ilişkin somut önerimiz öğrenci mağduriyetini gidermek için bir yasa çıkarılmasıdır.
4- Fiziksel ve kurumsal altyapıyla ilgili sorunlar
Bir üniversiteler adası olan ülkemizdeki en önemli sorunlardan birisi de ulaşım ve toplu taşımacılık eksikliğidir. Ulaşımla ilgili sorunlar ağırlıkla öğrencilerin gündelik hayatını zorlaştırmaktadır. Buna ek olarak toplu taşımacılığın saat 18.00’de son bulduğu, okul otobüslerinin de sınırlı saatlerde çalıştığı için özellikle kampüs dışında restoran ve cafelerde çalışmak zorunda kalan kadın öğrencilerin gece yarısından sonra biten mesailerinin ardından eve dönüşleri güvenli olmamakta, onları cinsel tacize maruz bırakabilmektedir.[v]
Öte yandan pek çok öğrenci polis, muhaceret gibi devlet kurumlarında İngilizce bilen personelin azlığından yakınmıştır. Kamu kurumlarının çokkültürlü bir ortama uygun şekilde yapılandırılması ile dil engelinin ortadan kalkması gerekliliği gittikçe daha da önem kazanmaktadır.
Olası Çözüm Önerileri
Fiziksel altyapının uluslararası öğrencilerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak yerel yönetimler ve ilgili kurumlarla eşgüdümlü bir şekilde yeniden tasarımlanması ve gerekiyorsa yeniden inşası değerlendirilmelidir.
Fiziksel altyapının yanı sıra kurumsal altyapının da uluslararası öğrencilerin gereksinimlerine yanıt verecek şekilde alandaki tüm paydaşların katılımıyla yeniden tasarlanması ve hayata geçirilmesi gerekir. Özellikle uluslararası öğrencileri ilgilendiren tüm e-devlet uygulamalarının çok dilli hale getirilmesine, uluslararası öğrencilere ya da ana dili Türkçe olmayan bireylere yoğun hizmet veren kamu kuruluşlarında çalışan kamu personelinin dil yetkinliklerinin geliştirilmesine ve farklı dillerde iletişim kurabilecek personelin istihdam edilmesine öncelik verilmelidir. Bu bağlamda yerel yönetimlerde, poliste, bankalarda ve yoğunluklu olarak uluslararası öğrencilere de hizmet veren tüm kamu kuruluşlarında yabancı dil yetkinliğine ve kültürlerarası iletişim becerilerine sahip personelin ya meslek içi eğitimlerle yetiştirilmesi ya da istihdam edilmesi gerekmektedir. Ayrıca bu personel veya birimlerin üniversitelerle etkin iletişimini sağlayacak kurumsal bir eşgüdüm mekanizmasının oluşturulması uluslararası öğrencilerin hayatını daha da kolaylaştıracaktır[vi].
5- Sağlıkla ilgili sorunlar
Kıbrıs’taki üniversiteler arasında sadece iki üniversite (DAÜ ve YDÜ) öğrencilere sağlık sigortası sunmaktadır. Öğrenciler bunun için her dönem ödeme yaptıkları halde çoğu bundan bihaberdir. Üniversiteler öğrencileri bu poliçelerin varlığı ve kapsamıyla ilgili bilgilendirmemektedir.
Sağlık sigortası primlerini ödeyen öğrenciler Sağlık Bakanlığı’na bağlı poliklinik ve hastanelerdeki tüm muayene (laboratuvar, x-ray) ve konsültasyon hizmetlerinden ücretsiz yararlanabiliyorken, daha ileri görüntüleme (MRI ve CT), ilaç ve tedavi için gerekli diğer cihazlar için öğrencinin ödeme yapması gerekmektedir. Hekim Nesil Bayraktar, Gaile’nin 10 Aralık 2017 sayısına yazdığı yazısında öğrencilerin yaşadığı süreci şöyle aktarmaktadır:
Öğrencilere kayıt yapılırken ‘’sağlık sigortası’’ yapılıyor. Bunun için kayıt esnasında üniversiteler para alıyor. Sigorta ise sadece acil servis ücretini karşılıyor. Bunun anlamı halı saha maçında ayağını kıran öğrenci, acil serviste kırık tanısını alır ve bunun parası üniversite tarafından karşılanır. Ancak kırılan ayak ameliyat gerektirip ortopedi servisine yatırılısa tedavi ücreti öğrencinin cebinden alınır. Peki öğrencilerin bundan haberi var mı? Elbette ki bir çoğunun yok. Hekimler olarak bu noktada sigorta ya da tedavi masrafları gibi durumları hasta ile başbaşa iken düşünmeyiz. İşimiz tedavi etmektir deyip o ameliyat gerçekleştirilir. Sonrası mı? Taburculuk sırasında öğrenci gelir ve kendisinden ‘’çok para’’ istendiğini, bunu karşılayamayacağını yine hekimine anlatır. Öğrenciye senetler imzalatılır, hastaneye borçlandırılır ve taburculuğu gerçekleşir[vii].
Yabancı öğrencilerin tek sorunu sağlık sigortasından ya da acil servis dışında bir hizmetten yararlanabilmek için ödeme yapma gerekliliğinden bihaber olmaları değildir. Kıbrıs’a gelen öğrencilerin sağlığı ve sağkalımını denetlemek ve korumayı amaçlayan bir sağlık politikasının eksikliği de öne çıkmaktadır. Kıbrıs’a eğitim için gelmiş öğrencilerin bir kısmının geldiği ülkelerde bulaşıcı hastalıkların büyük bir kısmı Dünya Sağlık Örgütü tarafından salgın noktasında izlenmektedir. Nesil Bayraktar, ülkeye giriş yapan yabancı uyruklu öğrencilere bulaşıcı hastalık ve aşı taraması yapılması konusunda, Sağlık Bakanlığı’nın YÖDAK ve tüm üniversitelere tarama yapılması konusunda ‘’yazı’’ göndermiş olduğunu fakat bunun denetiminin yapılmadığını, ikamet izni dışında ise devlet eli ile tarama yapılmadığını öğrendiğini ifade etmiştir[viii].
Olası Çözüm Önerileri
Yetersiz bilgi ve yetersiz danışmanlık yöntemleri, yeterince insana ulaşılamama ve yeterli duyuru yapılmamasından kaynaklanan problemlerin aşılmasına ihtiyaç vardır. Üniversite makamlarının öğrencilere özellikle önemli bir konu olan sağlık sigortasıyla ilgili yol göstermesi gerekir.
6-Önyargı, Ayrımcılık ve Irkçılık
Özellikle Sahraaltı Afrikalı öğrencilerin sıklıkla şikayet ettikleri bir başka sorun da ırkçılıktır. Pek çoğu ev ararken, iş hayatında, yargı ve poliste bile buna maruz kaldıklarını ifade etmiştir. Öğrencilerin yazılarına yer veren 3 Aralık 2017’de çıkan Gaile özel sayısı ve DAÜ-SEN’in organize ettiği panelde pek çok öğrenci ırkçılığa maruz kalma deneyimlerini aktarmıştır. Öğrencilerin aktardıkları, ırkçılığın çok farklı şekillerde tezahür ettiğini göstermiştir. Afrikalı öğrenciler ırkçı hakaretlere uğradıklarını, alışveriş için gittikleri dükkanda “siyahlara birşey satmıyorum”, ev kiralamak için ev sahibini aradıklarında “siyahlara ev kiralamıyorum” yanıtını duyduklarını anlatmışlardır. Siyah öğrenciler herhangi bir mağazaya girdiklerinde tezgahtarların kendilerini takip ettiklerini, onlara potansiyel hırsız olarak bakıldığını da aktarmıştır.
Gündelik hayatı zorlaştıran ırkçılık Afrikalı öğrencilerin iş hayatını ise çekilmez hale getirmektedir. Pek çok öğrenci, Afrikalı öğrencilerin diğer ırklardan gelen işçilere kıyasla daha uzun saatler çalıştığını ama karşılığında daha az para aldıklarını aktarmıştır. Ayrıca Kuzey Kıbrıs’taki çoğu otel ve restoranda siyah öğrencilerin genellikle temizlikçi ve bulaşıkçı olarak çalıştıkları, çok azının garson olarak çalıştırıldığı, bunun da restoran sahiplerince “bazı müşterilerin siyah işçileri görmekten rahatsız olabileceği” gerekçesiyle açıklandığı aktarılmıştır.
Olası Çözüm Önerileri
Savaşın, bölünmenin ve yaşanan trajedilerin de etkisiyle Kıbrıs’ın kuzeyindeki toplum, farklı kültürlerle etkileşime açık olmayan bir toplum olduğu için bu uluslararası öğrencilere nasıl davranılması gerektiğini bilememe, daha da vahimi ırkçılık olarak tezahür etmektedir. Bu algıyı değiştirmek için hem ilkokuldan başlayan ve çokkültürlülüğü öne çıkaran barışçıl bir eğitim modeline hem de kamu çalışanlarının hizmet içi eğitimden geçtiği ciddi bir kamu reformuna ihtiyaç vardır. Irkçılıkla ilgili kamu spotları hazırlanmalı, Kıbrıs’taki pek çok insanın “velinimeti” olan uluslarararası öğrencilerin ırkçılıktan ötürü karşılaştığı hak ihlaleri ile ilgili bir farkındalık yaratılmalıdır. Medya personeline ayrımcılık ve ırkçılık karşıtı yayınlar konusunda hizmet içi eğitimler verilmelidir.
7-Cinsel taciz
Kadın öğrencilerin en çok şikayet ettikleri konu ise hiç kuşkusuz hem kampüs içinde hem de dışında uğramış oldukları cinsel tacizdir. Gaile’nin 3 Aralık 2017 sayısına yazan bir öğrenci, kampüs içinde Tacikistan, Sudan, Nijerya, Tanzanya gibi farklı ülkelerden gelen kadın öğrencilerin öğrenciler ve kimi zaman Kıbrıslı Türk ya da Türkiyeli yetişkin erkekler tarafından cinsel tacize uğradığını anlatmıştır. Öğrenciler laf atma/sözlü taciz ve fiziksel tacizi sıklıkla yaşadıklarını ve bu yaşadıklarının gündelik hayatlarını nasıl etkilediğini aktarmıştır. Birçoğu olası bir tacizden kaçınmak için yolunu, ulaşım aracını değiştirdiğini, parti gibi sosyal etkinliklere katılmaktan vazgeçtiğini ve çoğu da giyim tarzını değiştirme yönünde baskı hissettiğini söylemiştir. Birçok kadın öğrenci casinolarda çalıştıkları zaman sistematik tacize maruz kaldığını aktarmıştır.
Afrikalı kadın öğrenciler ise ciddi oranlarda taciz edildiklerini aktarmışlardır. Pek çok kadın yolda yürürken sözlü tacize uğrarken, özellikle gece 12’den sonra işten çıkıp eve gitmeye çalışırken pek çoğunun otostop çektiği arabanın şöförü tarafından tacize uğradığı aktarılmıştır. Siyah Afrikalı kadın öğrencilerin diğer ülkelerden gelen kadınlara göre daha fazla tecavüz mağduru olduğu, tecavüz edenlerin olgun Kıbrıslı Türk erkekleri, Afrika kökenli erkek öğrenciler ya da ülkeye öğrenci vizesiyle gelen fakat okul harcını yatırdıktan sonra yasadışı işlerle meşgul olan bir kesim olduğu söylenmektedir. Polise şikayette bulunduğunu belirten çok az sayıdaki öğrenci polis tarafından ciddiye alınmadığını ve en iyi ihtimalle ‘binadan nazikçe dışarıya çıkartıldığını bildirmektedir. Polise yansıyan cinsel taciz veya saldırı konularında polisin ‘sorunu kendi aranızda çözün’ deyip öğrencileri göndermekte olduğu belirtilmiştir. [ix]
Olası Çözüm Önerileri
DAÜ bu konuda öncü bir rol üstlenmiş ve Ocak 2016’da Senato tarafından onaylanan, DAÜ Cinsel Tacize ve Cinsel Saldırıya Karşı Politika Belgesi’ni kabul etmiştir. Buna göre kampüsun içi dışı diye bir ayırım yapmadan DAÜ’ye organik bağ (öğrenci, idari, akademik personel) ile bağlı herkesin şikayetini kabul eden bir yaklaşımı benimsemiştir. DAÜ CTS Karşı Destek Birimi’nin yönetmeliği tamamlanmış olup süreç KAEM ve PDRAM tarafından yürütülecektir. Saldırıya uğrayan/uğrama ihtimali olan veya bir arkadaşının uğradığını düşünen herkes kendi fakültesindeki temsilciye veya KAEM’e başvurabilecektir. Ardından süreç başlayacaktır[2].
Kampüs içi cinsel taciz ve saldırıyla ilgili ne yapılabilir?
7/24 yaşayan kampüslerde gençler arası ilişkilerde şiddetin derecesi artmadan duruma müdahale etmek ve şiddet ortaya çıkmadan önlemek önemlidir. Toplumsal cinsiyete dayalı klişe, önyargı ve ayrımcılıkla üniversite ortamında mücadele edilmemesi durumunda öğrenciler mezun olduklarında bunları günlük hayatlarına ilişkilerine ve profesyonel hayatlarına da taşıyacak ve cinsiyetçilik yeniden üretilmeye devam edecektir. Aksine diplomalarını her türlü şiddet ve cinsiyetçiliğe sıfır tolerans gösteren bir kurumdan alan mezunlar bu kültürü özel hayatlarına ve çalışma yaşamlarına taşıyabileceklerdir.
8-Kıbrıs’a öğrenci vizesiyle gelip yasadışı işlerle uğraşan öğrenciler
Kıbrıs’a gelen Afrikalı öğrenci sayısının 2010 yılından 2016 yılına 1000’den 20.000’e yükseldiği yukarıda belirtilmişti. Başka bir deyişle altı yılda Afrikalı öğrencilerin sayısı 20 katına çıkmıştır. Bu hızlı artış ne yazık ki bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Özellikle 2009 yılından itibaren üçüncü ülkelerdeki bazı acentelerin KKTC’deki üniversiteleri, KKTC’deki bazı üniversitelerin de bu acenteleri keşfetmesiyle, adaya yoğun bir Afrikalı öğrenci akını başlamıştır. Acentelerin Afrikalı öğrencilere Kuzey Kıbrıs’ın vizesiz giriş yapılabilen bir Avrupa ülkesi olduğu ve Türk vizesiyle transit olarak gidilebileceği gibi yanlış bilgiler verdiği görülmüştür. Ayrıca okul ve yurt ücretleri dahil tüm ücretleri acenteler aracılığıyla ödeyen öğrenciler birçok kez dolandırılarak asıl ücretlerden fazla para ödemiştir[x]. Bu konuda üniversitelere de önemli görevler düşüyor. Öğrenci getirenlere ücret ödenmesi yani bir tür simsarlık kurulması kabul edilemez. Bursun başarılı öğrencilere verilmesi gerekir.
Pek çok öğrenci, Kıbrıs’a geldikleri zaman büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaştığını belirtmektedir. Ülkeye gelir gelmez okulun ve aracıların her gün artan masraflarıyla yüzyüze gelen Afrikalı öğrenciler, başta planladıkları bütçenin Kıbrıs koşullarında yetersiz kalacağını farkederek çetin bir yaşam savaşı vermeye zorlanmaktadır. Acentelerin verdiği burs ve konaklama gibi sözlerin boş çıktığını gören öğrenciler, bir taraftan ev veya yurt sahiplerinin aşırı yüksek talepleri altında ezilmekte, öte yandan burs olanaklarının eksikliğinde üniversite içinde veya dışında yasadışı koşullarda, kendilerini yerli çalışanlara kıyasla daha uzun ve daha ucuza çalıştıran bir sistemin içinde buluvermektedirler.
Öte yandan, Afrika’dan yüksek öğrenim görmeye uygun bir altyapıdan gelen öğrencilerle başlayan akış, özellikle 2010’dan sonra artmış, düşük gelirli ama başarılı öğrencilerin yanı sıra iş bulmak, ülkelerindeki siyasi ve ekonomik krizlerden kaçarak kendilerine yeni bir gelecek kurmak isteyen yüzlerce işsiz gencin eğitim amaçlı değil ekonomik amaçlı olarak ülkelerini terkederek Kıbrıs’a gelmesine yol açmıştır.
Adaya türlü vaadlerle getirilip burada aradıklarını bulamayan dar gelirli ailelerin çocukları olan öğrenciler, burada sömürü, tecavüz ve şiddet gibi ciddi hak ihlalleri ile karşılaşmaktadırlar. Zira öğrenci vizesiyle Kıbrıs’a gelen Afrikalılar arasında suç dünyasından gelen ve bir dönem kayıt yaptırdıktan sonra uyuşturucu ticareti, fuhuş, para aklama gibi türlü yasadışı eylemle iştigal eden “öğrenci”ler de vardır. Bu Kıbrıs’ı bilen, artık ülkede daha kalıcılaşmış insan simsarlarının bazı muhtaç öğrencileri fuhuşa zorladığı, tehditlerle sindirdiği ve şiddet uyguladığı birçok öğrenci tarafından dile getirilmiştir[xi]. Maddi sıkıntılar, birçok öğrencinin, hem kullanıcı/bağımlı olarak hem de küçük satıcı olarak uyuşturucu bataklığının içine düşmesine de sebebiyet vermektedir.
Olası Çözüm Önerileri
Üniversiteler tüm paydaşlarla işbirliği içinde Kıbrıs’a yüksek öğrenim için gelen öğrencilerin bu insan simsarlarının eline düşmesini engellemekle sorumludur. Üniversitelerin öğrencilerin hayatlarını kolaylaştırmak için sorun giderici/çözüm üretici mekanizmalar geliştirmesi gerekir. Üniversitelerin yanı sıra bir an önce devletin de öğrencilere yardımcı olacak üniversitelere bağlı olmayan kurumları devreye koyması gerekir. Öğrencilerin dertlerini dinleyecek, yol gösterecek resmi yetkililerin olması çok önemlidir. Aksi takdirde, bu boşluktan ortaya çıkmış bazı simsarlar bu ihtiyacı giderecektir.
Sonuç
Bu raporda aktarılanlar, Kuzey Kıbrıs’ta yüksek öğretimle ilgili uygulanan, birçok üniversite kurmak ve Kıbrıs’a çok öğrenci çekmek olarak özetlenebilecek stratejilerin ivedilikle değiştirilmesi gerektiğini göstermektedir. Öncelikle uluslararası öğrencilerin yaşadıkları sıkıntılarla ilgili farkındalık oluşturulmalıdır. Bu amaçla yüksek lisans öğrencilerinin bu konuda akademik çalışma yapması teşvik edilmeli, Eğitim Bakanlığı ya da Başbakanlık, uluslararası öğrencilerin yaşadığı sorunlarla ilgili üniversite öğrencilerine yönelik kamu spotu ve afiş yarışması düzenlemeli, basın, uluslararası öğrencilerin yaşadıkları sorunları gündeme getirmelidir. Kıbrıs’a gelen öğrencilerin sağlık, fiziksel ve kurumsal altyapı, barınmayla ilgili muhtelif ihtiyaçlarına yanıt verebilecek, onları ırkçılık, cinsel taciz ve insan simsarlarından koruyacak çok boyutlu ve çok aktörlü bir mekanizma oluşturulmalıdır. Bir üniversiteler adası olan ülkemizde bu çok boyutlu mekanizmanın yerleştirilmesi, sığ siyasi çekişmeleri ve kısa vadeli siyasi getiri kaygılarını aşacak partiler üstü bir yaklaşımla irdelenmesi ve hükümetten hükümete göre değişmeyecek bir ortak düşünce sistematiğinin ve ilkesel politikaların yerleştirilmesiyle mümkündür. Başka bir deyişle, ülkemiz açısından yaşamsal önem taşıyan bu alanda geliştirilecek politikalar parti ya da hükümet politikası değil devlet politikası olmalıdır. Bu politikalar kısa, orta ve uzun vadeli sürdürülebilir politikalar olarak üniversitelerin etkin bir biçimde yer aldığı eşgüdüm ve denetim yönetişim yapılanmaları tarafından tasarlanmalı ve hayata geçirilmelidir.