Üniversiteleri de madara ettiniz!

Cenk DİLER

Hangi gazeteyi açsanız ya da hangi internet haber sitesini en baş köşesinde meşhur ve ünlü!!! Bir üniversitemizin reklamları ile karşılaşırsınız. En iyi kendileridir şüphesiz! En başarılı! “En”lerin ülkesi KKTC’de… Hepsinin mutlaka birer bakkal dükkânı vardır. Birer bankası. Hatta hastanesi ya da sağlık merkezi. Anlı şanlı ŞOV merkezleri. Her zaman bir habere konu olup ertesi gün gazete manşetlerini süslemek için bir etkinlikleri… Sosyal sorumluluk projeleri… Peki ya esas üretmeleri gereken; BİLİM nerede? Ne önemi var ki bunun? Biri ne yapmaya kalksa diğeri hemen koşar yetişir. Aralarında hep bir yarış söz konusudur. Sürekli bir birleriyle uğraşıp didişirler. Bu yarış amaca yönelik değil MAMMAYA yöneliktir aslında… Yenidüzen Gazetesinin manşetini görüp de Eğitimci Salih Sarpten’in yazısını okuyunca, yukarıdaki gerçekleri herkesin bir kez daha düşünmesi gerektiğine inandım. Üzüldüm… Yıkıldım… Garipsedim… Çoğu medyanın 3 kuruş alacak diye allayıp pulladığı ve balon gibi şişirdiği yükseköğretim sektörünün aslında “içi boş” bir yapılanma olduğu ortaya çıktı. Sarpten bu savını kafadan atmıyor. Tahmini hava raporlarına dayandırmıyor. Dünyanın en saygın üniversite derecelendirme kurumlarından “Center For World University Rankings” adlı bir kurumun verilerine dayanıyor. Derecelendirme kriterleri ise şunlar:

  • Eğitim kalitesi,
  • Mezunların istihdam oranı,
  • Fakültelerin kalite kriterlerinin ağırlıkları,
  • Mezunlarının kazandığı uluslararası ödüller,
  • Akademisyenlerinin kazandığı uluslararası ödüller,
  • Bilimsel yayınlar,
  • Bu bilimsel yayınlara atıflar,
  • Elde edilen patentler.

Bu kriterler bize ne kadar uzak ve ne yabancı şeyler değil mi? Nereden mi anlaşılıyor? İlk “bin” içinde KKTC’den bir tek üniversitenin bile bulunmamasından. Ama dünyanın en zengin ilk “bin” kişisi içerisinde hep varız ne hikmetse? Şair ya da yazar ya da her kimse ne demişti: “Para guzzum para! Gerisi hikâye!” (Kimin söylediğini aramayın ben uydurdum). Demek ki aileler dikkat etmeli, öğrencilerin gözü açık olmalı. Paramıza da zamanımıza da “yazık” olma riski var. İlk sıralarda yer alan üniversitelere bakıldığında; ABD, Birleşik Krallık, Japonya ve İsviçre neden dünya yönetiminde söz sahibiymiş gayet net anlaşılıyor. Refah seviyeleri neden yüksek çok açık ortaya çıkıyor. Ülkemin eğitim kurumlarında her gün bir şov, bir etkinlik, bir haber konusu olacak GARİPLİKLER sergileniyor. Dünyaya uyum sağlamak, yarışmak için bünyelerinde yukarıda sıralanan o “8 kritere” ulaşmayı sağlayacak bölümler ve departmanlar belli ki yok ama medya MEDDAHLIĞINA soyunan “paralı görevliler” görevlerini pek de iyi yerine getirmekteler. Devenin her yeri eğri büğrü… Bu kurumları denetleyecek YÖDAK diye bir kurum ha var! Ha yok! Başkan ve üyeleri atandıkları yerin sesine kulak tıkayamıyorlar belli ki… Ekipleri yok… Yurtdışı gezileri çok… Bir birleriyle bile kavga gürültü halindeler… Ha gayret!!! Biraz da edep!!!