Uzmanlar uyarıyor: Adı tatlı ama sonu acı olmasın

Uzmanlar uyarıyor: Adı tatlı ama sonu acı olmasın

Tatlı ve şeker sözcükleri hoş ve güzel bir çağrışım yapsa da tüketilen şeker tatlı tatlı zehirliyor. Şekerin kimi zaman saf haliyle kimi zaman da başka gıdalara eklenerek gizli halde karşımıza çıkabildiğini söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Dr. Demet Erciyes, yiyeceklerin içerdiği şeker oranına ve tüketim şekillerine dikkat çekti. Tatlı olan tüm gıdaların şeker içerdiğini vurgulayan Erciyes, “Bunlara örnek olarak çayımıza, kahvemize koyduğumuz şeker ile beraber yazın bolca tükettiğimiz dondurmaları, meyve sularını ve gazozları sayabiliriz. Ayrıca ekmek, pilav, makarna, patates, pizza, pide gibi un ve nişasta içeren tüm yiyecekler ve tüm meyveler değişen hızda kan şekerini yükselten önde giden yiyeceklerden” dedi.

Tatlı ve şeker sözcükleri hoş ve güzel bir çağrışım yapsa da tüketilen şeker tatlı tatlı zehirliyor. Şekerin kimi zaman saf haliyle kimi zaman da başka gıdalara eklenerek gizli halde karşımıza çıkabildiğini söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Dr. Demet Erciyes, yiyeceklerin içerdiği şeker oranına ve tüketim şekillerine dikkat çekti. Tatlı olan tüm gıdaların şeker içerdiğini vurgulayan Erciyes, "Bunlara örnek olarak çayımıza, kahvemize koyduğumuz şeker ile beraber yazın bolca tükettiğimiz dondurmaları, meyve sularını ve gazozları sayabiliriz. Ayrıca ekmek, pilav, makarna, patates, pizza, pide gibi un ve nişasta içeren tüm yiyecekler ve tüm meyveler değişen hızda kan şekerini yükselten önde giden yiyeceklerden" dedi.

YİYECEĞİ PİŞİRMEK SİNDİRİMİ KOLAYLAŞTIRIR

Yiyeceklerin içerdiği şeker oranının tüketim şekillerine göre artabileceğini belirten Erciyes, "Bol posa içeren sindirimi uzun süren yiyeceklerin glisemik indeksi de düşüktür. Yiyeceği pişirmek, sindirilmesini kolaylaştırdığı için glisemik indeksini artırır. Hatta pişirme şekli de önemlidir. Örneğin fırında pişmiş patatesin haşlanmış patatese göre glisemik indeksi daha yüksektir. Yiyeceklerin içerdiği nişasta miktarının yanı sıra çeşidi de önemlidir. Örneğin baklagiller gibi besinlerin glisemik indeksi düşük, buğday unu gibi yiyeceklerin glisemik indeksi yüksektir. O yüzden biz beyaz unlu ekmek yerine kepekli ekmek veya çavdar ekmeği, beyaz pirinç yerine kahverengi pirinç tercih edilmesini posa oranı yüksek gıdalara daha çok yer verilmesini öneriyoruz" ifadelerini kullandı.

KURU MEYVELER ŞEKER BOMBASI OLABİLİR

Meyvelerin suyunu sıkmak yerine kendisini tüketmenin çok daha iyi olacağını söyleyen Erciyes, "Çünkü meyvenin suyunu sıkınca zaten kısa bir süre sonra vitamini de çok azalacağından sadece renkli ve şekerli su içmiş gibi olursunuz. Oysa meyvenin tamamını tüketmekle posası ile beraber hem şeker oranı daha düşük hem daha çok vitaminli hem de bağırsakları da çalıştıran daha faydalı bir yiyecek tüketmiş olursunuz. Benzer şekilde kuru meyveler de aynı meyvenin taze haline oranla çok daha fazla şeker içerir. Kuru yemişlerin yanında tükettiğiniz kuru kayısıların, kuru incirlerin, kuru üzümlerin birer şeker bombası olabileceğini unutmayın" dedi.

ŞEKER BAĞIMLILIK YAPAR

Çocukken bize ödül ve hediye gibi verilen şekerlerin, çikolataların zamanla bağımlılık yarattığını ifade eden Erciyes, şöyle devam etti: "Çoğumuz bu tada çocuklukta alışıyoruz daha doğrusu bizi alıştırıyorlar. Hep televizyon reklamlarında da çikolatalar, dondurmalar keyifli mutlu anları ima eder ya. Sanki onu yediğinizde çok mutlu olacakmışsınız gibi. Üzüldüğümüzde sevindiğimizde biz de kendimizi şekerle avutmak veya ödüllendirmek istiyoruz. Üstelik bu öyle bir zehir ki yedikçe yemek istiyoruz. Kanımızda düştüğü zaman yoksunluğunu hissedip onu arıyoruz, hemen bulup tüketmek istiyoruz. Şekerin aslında tüm dengeyi bozup da vücudu harap ettiği nokta insülini alet etmesiyle başlar. Şeker vücuda girdiğinde hücre içine girip de işe yarar hale gelmek için insüline ihtiyacı vardır. Bu nedenle insülin hormonunun pankreastan salgılanmasına yol açar. İnsülin bu olayı ters anlayıp bu direnci yenerim diye düşünerek salgılanma miktarını artırsa da yenemiyor. Bu sefer kanda insülin çok artıyor. Kan şekerindeki düşme ile acıkma başlıyor. Arkasından da gelsin kilolar ve şeker hastalığı."

ŞEKER HASTALIĞINA SEBEP OLUYOR

Şeker tüketimiyle gelişen insülin direncinin şeker hastalığına sebep olduğunu ifade eden Erciyes, şekerin zararları ile ilgili şunları söyledi: "Şeker, taşıdığı kalorinin haricinde bir de çabuk acıktırarak kilo aldırır. Ayrıca vücutta kullanılamayan, yakılamayan şeker yağ olarak birikir. İnsülin direncinin ardından gelişen problem diyabetin yanı sıra önlemesi ve düzeltmesi zor bir obezitedir. Vücutta karaciğerin kullanabileceğinden daha fazla şeker bulunduğunda, bu şekeri yağa dönüştürür. Şeker mikroplarla olan savaştaki askerlerimiz akyuvarların bakteri ve virüsleri yenme gücünü düşürür, C vitamininden faydalanma oranını azaltır. Ayrıca kollajenin yapısını bozar ve yaşlanmayı hızlandırır. Cildin erken sarkmasına ve kırışmasına yol açar, diş çürüklerine neden olur, kanser hücrelerini besler, beyin işlevini olumsuz etkiler, damarların tıkanmasına yol açar, kemik erimesini artırır, hazımsızlık yapar.

NE YAPMALI?

Tüm bu bilgiler ışığında şekerin kararında tüketmesi gerektiğini belirten Erciyes, şöyle devam etti: "Meyveyi suyunu sıkıp değil bütününü tüketmeli, kurusunu değil tazesini tüketmeli. Yediklerimiz arasında posalı glisemik indeksi düşük gıdalara ağırlık vermeliyiz. Eğer insülin direnci geliştiyse ve diyetle önlem alamadıysak doktorumuza danışarak ilaç kullanımına başlayabiliriz. Hareket etmeliyiz. Sağlığımız için hareket etmek vücudumuzdaki şeker metabolizmasına da iyi gelir. Kandaki şekerin düşmesine yardım eder. Her gün en az bir saat yürümek hatta bu süreyi yorulana kadar olacak şekilde artırmak faydalı olacaktır."