Bir süre önce Mağusa Hastanesindeki suiistimal ve yolsuzluk olayları ile ilgili haberler yapmıştık. Haberleri yaptıktan sonra olay patlamış ve iki kişi suiistimal yaptıkları gerekçesi ile Polis tarafından tutuklanmıştı. Hastanede dönen dolaplar ile ilgili olarak birçok kişiden bilgi almış bu bilgi kaynaklarımdan bir tanesi de Ergün Yahat olmuştu. Haberlerin çıkmasından birkaç gün sonra olay patlamış ama olayların ortaya çıkmasına neden olan Ergün Yahat da tutuklanmıştı. Tutuklanma haberini okuyunca Ringde burnuna sol kroşe yemiş boksör gibi kroke durumuna düşünce nasıl olur adam kendi kendini yakar, soruları da kafamda uzayıp giden tren yolları gibi uzayıp gitmişti. Mağusa Hastanesinde bal tutan parmağını yalamayı bırakmış balı kepçe ile götürürken birileri ona engel olmaya çalışınca vay efendim sen benim tekere nasıl androş koymaya çalışırsın diyerek bizim Ergün’ün canına ot tıkamaya çalışmıştı. Ergün serbest bırakıldıktan sonra bana gönderdiği mesajda yaşananları kaleme alırken eski gönderdiği mesajlar ile karşılaştırdım. Eskiden gönderdiği mesajlarda yaşananlar tek tek anlatılırken yeni mesajında da değindiği konular bir biri ile örtüşüyordu. İsterseniz Ergün Yahat’ın iddilarını içeren mesajının tam metnini okuyuculara sunalım.. Sayın Ulutaş, Gazimağusa Hastanesi'nde basına yansıyan yolsuzluk olayı ile ilgili önce şunu ifade edeyim. Sizinde bildiğiniz gibi bu gibi usulsüzlüklerin ortaya çıkarılması için canla başla mücadele eden bizzat bendim. Ama gelin görün ki ayak oyunları ile çamuru sana bile sıçratıyorlar. Bu olayların patlak verdiği ilk günden itibaren bizzat hastaneye gelen maliye müfettişlerine bilgi aktaran yine bendim. Ama birileri birilerini koruma altına almak için makam gücünü kullanınca sizin çabalarınız ve yaptıklarınız bir anda hasıraltı ediliyor ve ayak oyunları ile bir anda hedef haline geliyorsunuz Ne yazık ki bu ayak oyunlarına Polisimizi de alet ediyorlar. Gelelim yolsuzluk konusuna ve komplonun başlangıç anına. Polis Müdürlüğüne çağrıldığım ilk günden itibaren öyle bir tezgâh ve senaryo hazırlanmış ki filimin sonunun nasıl biteceği daha ilk dakikalardan belli olmuştu. Paraları zimmetine geçiren ve suçunu poliste kabul eden Murat Yalın’ın bunun yanında polise yalan ifade veren Edip Özbal’ın ifadeleri nasıl olurda polise verilmeden hastane idaresini bile atlayıp hastane başhekimine veriliyor ve başhekim tarafından yazılanlar kontrol edilip polise veriliyor anlamak mümkün değil? Gelelim hastanede yaşanan usulsüzlük olaylarına 2014 yılının Acil servis kayıt bölümüne, yani Murat Yalının paraları zimmetine geçirdiği bölüme. Kaldı ki bana bağlı bir bölüm değildi, ama bu bölümün nöbet listelerinde öyle oyunlar oynandı ki bazı kişiler bazılarının isimlerinin üzerini çizip kendi isimlerini yazarak haksız yere ek mesai vurgunu yaptılar. Bunları altı aylık bir liste incelemeleri sonrasında dosya hazırlayıp hemde her şey belgeli liste üzerinde yapılan usulsüzlükler. İzinli olmayan kişilerin nöbetlerini başka kişiler yazıp haksız yere ek mesai aldıkları açık ortada ve dosyamı hazırlayıp başhekim yardımcılarından birine verdim. Bu kişide sağ olsun bu gibi olaylara hep karşı duran haksızlığa karşı duran bir abimiz. Bu abim bana ne dedi bilirmisiniz? Be Yahat güzel ama bilin ya bu ülkede bu gibi olayların üzerine gittin mi seni yerler dedi. Bende olsun be abi gideceğim bu devlet nasıl kalkınacak dedim ve yürüdüm. Bu olayın polise verilmesini beklerken ne oldu bilirmisiniz sayın Baş hekim ahbap çavuş misali bu yolsuzlukları yapan kişileri korumak için altı ay geriden isimleri çizilenleri izinlerini doldurup bakanlığa gönderdi. Ama unuttuğu birşey vardı izinli olmadıkları ve oynan ana listelerin bizzat bakanlığa dahi verdiğimde bulunuyor. Düşünün ben bu dosyayı bakanlık müdürüne verdiğim günün devrisi gün başhekim beni odasına çağırıyor ve fırça atmaya çalışıyor. Bu gibi konuları iç meselemiz aramızda halledebilirdik dedi. *İbretlik Mesaj uzun olduğu için devamı bir gün sonra Sahibine mesajlar Sayın Önder Sennaroğlu, sizin dışı yeşil içi kırmızı (CTP) Cumhuriyetçi Tüp Petrol partisi İskele, Karpaz bölgesi diye bir yer bilmiyormuş. Öyle bir yerin varlığından haberleri olmadığı için denizin foseptik çukuruna dönüşmesini, söz verilenlerin işe alınmamasını, belediyelerin SOS çekmesinden de haberleri yokmuş. CTP’nin bacası eğri olsa da siz ve sizin gibi bazı bakan ve vekillerin sayesinde dumanı doğru tütüyor. *** Sayın Murat Çaptuğ, Aksa’da çıkan yangını itfaiye gelmeden, 9 dakika gibi kısa bir sürede söndürmüşsünüz. Aman dikkat edin Aksa aksarsa yandı gülüm keten helva memleket hepten karanlıkta kalır. Aksa çıkan yangın nedeniyle kısa bir süre aksayınca bazı dost gözükenler bayram yapmış diyor bizim Minik Kuşlar. Ah Murat gardaş ah benim de bir köpeğim vardı bana sadık olan. Ama birde dostum vardı, köpek kadar olamayan. Bu nedenle Brütüs’leri iyi tanıyın. *** Sayın Erman Efe Mehmetçik Türk Çiftçiler Birliği Futbol Takımının başkanlığına seçilmişsin. 80 oy ile başkanlık koltuğuna otururken bizim Naim Zorali’i zorlamadan seçimde saf dışı bırakmışsın. Erman, Futbol kulübü başkanlığı muz kabuğudur. Dikkat edip başarılı olmazsan ayağın değil, tüm prestijin kayar. *** Sayın Mustafa Balcıoğlu hayrola hangi dağda kurt öldü de yeniden çizmeleri giyip de sokağa inmeye başladınız. Bayram değil seyran değilken baldızın bizi niye öptüğünü inanın anlayamadık. Bu işi bıraktı ve siyaseten çürüdü diyenler yere düşen meyvelerin, dışlarından çürümüş gözükseler dahi, içlerindeki çekirdeklerinden nice güzel bahçeler hâsıl olduğunu herhalde unutmuş olacaklar. *** Sayın Aydın Çırakoğlu, hayırlısı olsun. Düğün lafını duyunca hah bizim Adın yeniden mi evleniyor. Aman Allah acısın derken birde oğlanı dünya evine soktuğunu duydum. Bizim Minik Kuşlar düğünün çok kalabalık olduğunu söylediler. Eee serde eski futbolculuk var. Genç çifte mutluluklar dileriz ama sana ‘Dede’ lafı galiba sana biraz zor gelecek ne dersin? *** Sayın Kemal Kurukafa sanırım bu defa bizi şeytanlar da ayırmayacak. Bak hocam senin o tostları yemeden işyerini başkasına devrettiğini öğrendim. Hocam biraz daha sabretseydin Kanuni’nin kadısı Ebu Suud Efendi kara kaplı kitabı açıp sana günah yazmazdı. Yine de hayırlısı diyelim. *** Sayın Ahmet Sennaroğlu en sevdikleriniz tarafından unutulmanın nasıl bir şey olduğunu anladınız mı? Birgün en sevdiğin insanlardan en büyük darbeyi yersen Pembenin kara, dostluğun yara, sevmenin palavra olduğunu anlarsın. Örnek mi? Al senin CTP’nin böyük böyük üst kademe yöneticilerini. *** Sayın Naim Zorali, bizim Minik Kuşlar senin Mehmetçik Futbol Kulübü Başkanlığı meydan muharebesini de kaybettiğini söylüyor. Sevgili dostum bak, ilk seferde kazamazsan, suçu vatandaşa at. İkinci seferde kazamazsan çamura yat. Ama üçüncü seferde kazanamazsan artık vazgeç, ısrar etmenin âlemi yok. Angoniciklerin yanında logo oynamaya bak. *** Sayın Sıdıka Elbasan, Adana kazan sen kepçe bir ayağın burada bir ayağın orda. Memleket hasreti ve aile sevgisi kolay değil ama kahve sözü verdikten cezeryeler geldi dedikten sonra bekletme de olmaz değil mi? Sıdıka Çerkez’in misafir kapısı, nasıl kapıların en genişi ise Elbasan’lar gibi değerli bir ailenin yüreği de çok zengindir. Artık kahvemizi içip cezeryemizi de yesek. [caption id="attachment_38476" align="aligncenter" width="800"]