Mağusa Suriçi’nde bulunan ve halk arasında ‘Kraliçe’nin Sarayı’ ve ‘Bedesten’ olarak da bilinen ‘Venedik Evi’nde, Şubat ayından beridir devam etmekte olan izinsiz inşaat çalışmalarına tepki göstermek amacıyla, örgütler önce Venedik Evi önünde basın açıklaması yaptı, ardından da Mağusa Eski Eserler Dairesi’ne siyah çelenk bıraktı.
“Proje yok, izin yok, binaya beş dakika uzaklıktaki Eski Eserler Dairesi sürece müdahale etmedi, Mağusa Belediyesi, binaya beton dökülebilmesi için yolu kapattı”
Bildiride, “Rönesans Dönemi’nin en özgün ve bütünlüğünü korumuş konut yapısı” olarak adlandırılan ancak özel mülk olan ve bazı kaynaklarda son Kıbrıs Kraliçesi Caterina Cornaro’nun sarayı olarak geçen ‘Venedik Evi’ndeki çalışmalar, Eski Eserler Dairesi’ne ‘bahçe düzenlemesi’ olarak bildirildiği belirtildi. Bildiride, “Yapının onarımı için herhangi bir proje çalışması yapılmadığı gibi Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan da herhangi bir izin alınmamış, bu da yetmezmiş gibi, binaya beş dakika uzaklıkta olan Mağusa Eski Eserler Dairesi süreç ile ilgili hiçbir müdahale yapmazken, Mağusa Belediyesi de binaya beton taşınabilmesi için yolu kapatmıştır” dendi. Açıklamanın tam metni ise şöyle;
“Rönesans Dönemi’nin en özgün ve bütünlüğünü korumuş konut yapısında projesiz ve izinsiz restorasyon
Mağusa Suriçi’nde bulunan tarihi eserlerin zenginliği, Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin düzenlediği çeşitli etkinliklerde, toplantılarda dile getirilmiş, bu eserler ve kentsel doku birçok fakültemiz bünyesinde gerçekleşen birçok tezin, araştırmanın yayının konusu olmuştur. Ülkemizin yurt dışında da giderek daha çok tanınmaya başlanan bu tarihi kentinde bulunan tarihi eserlerin korunması, kullanılması ve ziyaret edilmesi ile ilgili ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. Son yıllarda UNDP-PFF tarafından üstlenilen ve süreci devam eden restorasyon çalışmaları dışında maalesef ülkemiz devlet kurumlarının bu yapıların korunmalarına yönelik pek fazla sorumluluk üstlenmedikleri görülmektedir.
Tüm bu ihmal ve kaynak aktarma sorunlarının yanı sıra, mimari stil ve tarihsel açıdan çok değerli olan bazı yapılara yapılmakta olan keyfi müdahalelerin denetlenmediği/bu müdahalelere göz yumulduğu ve bu yapıların özgün değerlerinin hızla yitirildiği görülmektedir. Bunun en önemli ve göze batan örneği bu alandaki en korunmuş ve değerli konut olarak kabul edilebilecek, ‘Kraliçe’nin Sarayı’ , ‘Venedik Evi’ ve ‘Bedesten’ olarak adlandırılan ve Lüzinyan Kraliçesi Venedikli Caterina Cornaro’nun da saray olarak kullandığı düşünülen yapıda Şubat ayından beridir herhangi bir izin alınmadan, Eski Eserler Dairesi’ne ‘bahçe düzenlemesi’ denilerek başlanmış ve halen sürmekte olan inşaat çalışmalarıdır. Ziyaret edilebilir bir yapıya dönüştürülmesi ve gelecek nesillere taşınmasının, Mağusa Suriçi için çok değerli bir katkı olacağı tartışmasız olan bu yapıda gerçekleşmekte olan müdahalelerin bu yapıya zarar vermekte olduğu açıktır.
‘Venedik Evi’nde gerçekleşmekte olan müdahaleler ile ilgili ilk sorun, Mağusa Suriçi’nde bir barakanın onarımı için projelendirme ve Anıtlar Yüksek Kurulu onayı gerekirken, bu yapıda gerçekleşen çalışmalar için proje yapılmadığı gibi Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan da herhangi bir izinin alınmamış olmasıdır.
İkinci sorun ise müdahalelerin kapsamı ve niteliğidir. Korunmuşluğu ve nitelikleri ile ilgili hiçbir değerlendirme yapılamadan, yapının verandası üzerindeki ahşap örtü ve yapının çatıları yıkılmıştır. Ve bu çatılar yıkıldıktan sonra mevcut taş duvarların sağlamlığı ile ilgili herhangi bir tetkik yapılmadan, duvarların üzerine, tarihi yapılarda hiç kullanılmaması gereken betonarme ile kirişler yapılmış, üzerlerine de yeni çatılar eklenmiştir.
Ve yine bu müdahalelerin en önemli bir diğer sorunu, avlu içerisinde mevcut olan Osmanlı yapısının alt katmanlarında bulunan Venedik Dönemi katmanlarının açığa çıkarılması ve restorasyonu ile hiç ilgilenilmemiş olmasıdır. 20. Yüzyılın ortalarında, kentteki birçok diğer yapıda olduğu gibi bu yapıda da kazı ve restorayonlar yapmış olan Theophilus Mogabgab’ın kazılarında bulduğu ve avluda mevcut olan kemer taşları, yeniden ayağa kaldırılabilecek kadar eksiksiz olduğu halde, avlunun bir kenarına atılmıştır. Yine burada bulunmuş dönemi henüz tespit edilememiş küçük bir heykel, bir kazma etkisiyle dikkatsizce ikiye bölünmüş ve avlunun bir kenarına atılmıştır. Sonuç olarak Eski Eserler Dairesi’nin denetiminde gerçekleşmesi gereken bu süreç aylardır kontrolsüz olarak yürütülmektedir.
Tüm bu inşaat süreci gerçekleşirken bu yapıya 5 dakika uzaklıkta olan Eski Eserler Dairesi, süreç ile ilgili hiçbir müdahalede bulunmamış, tespit edildiğine göre Mağusa Belediyesi de bu yapıya beton taşımak üzere burada bulunan beton makinesini girmesi için trafiğe yolu kapatmıştır.
Biz burada bulunan örgütler olarak hem bu uygulamanın sorumlusu olanları, hem de tarihi eserlerle ilgili denetim ve onay süreçlerinden sorumlu kurumları acilen YASALARA VE ETİK DEĞERLERE UYGUN OLARAK GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEYE ÇAĞIRIYORUZ.
DAÜ-SEN, MAGEM, Mağusa İnisiyatifi, Bağımsızlık Yolu, MASDER, Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyeleri, Doğu Akdeniz Üniversitesi Kültürel Mirası Araştırma Derneği (DAKMAR) (ADL)