Hangi markete gidersem gideyim, camında “Rafçı aranıyor” diye bir ilan görüyorum artık.
Gençlere iş imkanı gibi düşünülse de, evine ekmek götüremedikten sonra, bu iş imkanı değil, işçi sömürüsüdür.
Bu gençlerin işleri ürünleri yeniden fiyatlandırmak.
Market sahipleri fiyat değiştirmekte haklı mı haksız mı tartışılır.
Kimisi gerçekten enflasyon oranında artış yapmak zorunda kalıyor.
Kimisi de krizi fırsata çevirme derdinde.
Marketlerdeki fiyatlar arasında inanılmaz farklılıklar var.
Düşünebiliyor musunuz , Lefkoşa Mağusa yolundaki bir markette, bir marka neskafe 109 TL, aynı marka Lefkoşa’daki bir markette 155TL.
Şimdi bunu sadece enflasyona bağlamak doğru mu?
Ekmeğin fiyatı bile fark ediyor.
Ha keza meyve , sebze de aynı.
Bunun adı insafsızlıktır ve sorumlusu da, hükümettir.
Ne bir denetim var ne de enflasyon ile mücadele.
Hükümet işin kolayını bulmuş, ya TL nin döviz karşısındaki değer kaybını bahane ediyor, ya da Tüm ihtiyaçların Türkiye’den gelişi ile ilgili maliyet artışına sığınıyor.
Kardeşim madem sorun para birimimiz, gereken yasal düzenlemeleri yaparak, para birimini değiştir.
Ana muhalefetin her seçim propagandasında da bu yok mu?
Öyleyse bir araya gelip, değiştirin bu para birimini.
Ha eğer “Türkiye parayı veriyor değişemeyiz” diyorsanız, o zaman da, üretim yapan alanları kapatmak yerine, üretime destek verin.
Çiftçiyi, hayvancıyı, sanayiciyi, esnafı destekleyerek üretim yapın.
Mesela kurumları yabancılara peşkeş çekmek yerine, doğru dürüst işletin.
Nüfusunuzu, öz kaynaklarınıza göre planlayıp, her önünüze gelene vatandaşlık vermeyin.
Hiç birini yapamıyorsanız, çalışanın hakkı olan eşelmobil hakkını düzenleyin.
Ocakta verdiğiniz artış, şubatta eriyorsa, eşelmobili her ay yansıtın maaşlara.
Hadi her ay yapamıyorsanız 2 ayda bir yapın bari.
Bu insanların en doğal hakkı değil mi?
Kaldı ki, maliye bakanı, fakirleşmediğimizi açıklamadı mı?
Öyleyse halkın hakkını verin.
Buna ne engeliniz var?
Artan kontrolsüz nüfus mu buna engel?
O zaman ya her geleni kabul etmeyip, kaçak işçi konusunu kontrol altına alın, ya da bu kontrolsüz nüfusa verdiğiniz hizmetin bedelini Türkiye’den aldığınızda, bunu bir lütuf gibi görmeyip, alamadığınızda da çatır çatır isteyin.
Ya da kaçak olanları ülkelerine gönderip, bundan sonra da haksız vatandaşlık dağıtmayın.
Şimdi kalkıp bunun insan haklarına aykırı olduğunu da söylersiniz siz.
Hayır efendim, asıl insan haklarına aykırılık, şu an adadaki herkese yaşattıklarınızdır.
Ne halkınızın ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsunuz, ne adaya kabul ettiklerinizin, ne de kaçakların !!
Herkes yarım yamalak yaşıyor, herkes yarım..
O yüzden ya nüfusunuzu düzenleyip, en azından nüfusunuzun kaç kişi olduğunu bilecek duruma gelerek bütçe yapın, ya da insanların hakkı olan eşelmobili her ay, bilemedin 2 ayda bir vererek, mağduriyetini azaltın.
Ha eğer ki, “Biz emir kuluyuz bunları yapamayız” diyorsanız da, o koltuklarda oturup, boşu boşuna, kaç aileyi doyuracak maaşları almayın.
Aldığınız maaşları, kullandığınız ve yandaşlarınıza kullandığınız imkanları hak edin.
Yoksa helal değil hakkımız size !!!