Eski Görüşmeciler Osman Ertuğ ile Ergün Olgun, Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi'nin 1950 Enosis plebisitinin okullarda anılmasına ilişkin kararının Kıbrıs görüşmeler sürecine yaptığı tahribatın iki halk arasındaki diyalog ve ilişkileri bir dönüm noktasına getirdiğini vurgulayarak, kararın bugüne kadar Kıbrıs Türk tarafınca izlenen politikanın gözden geçirilmesini gerektirir nitelikte olduğunu belirttiler.
Eski Görüşmeciler Ergün Olgun ve Osman Ertuğ yazılı ortak açıklama yaparak, Rum Meclisi’nin söz konusu kararını değerlendirdiler.
Ertuğ ve Olgun, Rum Temsilciler Meclisi kararının iki toplumlu, iki kesimli federasyona yönelik anlaşma sürecini anlamsız hale getirdiğini ifade ederek, izolasyonlar kaldırılmadan müzakerelere başlanmasının aynı kısır döngü içine sokacağını belirttiler.
Ortak açıklamada, Resmi çevreler dâhil, Kıbrıs Türk halkının her kesiminden karara gösterilen ortak tepkinin toplumsal duyarlılığın ifadesinden de öte, varoluş, özgürlük ve eşitlik mücadelesinde hala daha ne gibi bir zihniyetle karşı karşıya olunduğunun halk tarafından idrakinin göstergesi olduğu ifade edildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Kıbrıs'ın yakın tarihindeki felaketlerin ana kaynağı olan Enosis ideolojisinin tarihin tozlu sayfalarında kaldığı varsayımıyla on yıllardır görüşme masalarında harcanan zaman ve enerjinin boşa gittiği, amacın iki halkın özgür iradesiyle eşitliğe dayalı yeni bir ortaklık kurmak değil, Elen unsurun hakimiyetinde bir yapı oluşturmak olduğu anlamına gelen bu gelişmenin, iki toplumlu, iki kesimli federasyona yönelik görüşmeler sürecini anlamsız hale getirdiğini değerlendirmekteyiz.
Bir başka değişle, Kıbrıs Rum tarafı, bugüne kadar masada federasyon görüşüyor izlenimi vererek Kıbrıs Türk tarafı ve uluslararası toplumla oynamış, esas amacının anlaşmak değil, halkımıza karşı uyguladığı izolasyon/ambargolar ve sürdürdüğü yoğun propaganda faaliyetleriyle bizi çökertmeyi amaçlamıştır”.
Federasyonların birbirlerine tamamen zıt vizyon/amaç, değer ve duygular içinde olan topluluklar arasında değil, ancak birbirleri ile geniş bir ortak çıkar/amaç alanı bulunan, birbirlerine ihtiyaç duyan ve ortak çıkar/amaçlarını gerçekleştirmek için samimi işbirliği ruhu içinde hareket eden eşit halklar/siyasi yapılar arasında gerçekleştirilebileceği vurgulanan açıklamada, Böyle bir yapıcı ruhun temel unsurlarının karşılıklı saygı ve güven olduğu ifade edildi.
“Kıbrıs Rum tarafında, Kıbrıs Türk halkını hiçe sayan ben merkezci Enosis zihniyetinin sadece var olmakla kalmayıp, canlılığını sürdürdüğünün somut bir kanıtı olan son gelişmenin adadaki iki halk arasındaki güven uçurumunu daha da derinleştirdiği” belirtildi.
Ortak açıklamada Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’e de şu eleştirilerde bulunuldu:
“Rum lider Anastasiadis'in atılan bu adımın son derece yanlış olduğunu kabul edip zararlarının nasıl telafi edilebileceğini araştırmak yerine, bu talihsiz kararı örtbas etme yönüne gitmesi ve Cumhurbaşkanı Akıncı'nın haklı tepkisini “aşırı” olarak tanımlaması ise ibret vericidir.
Sayın Anastasiadis bununla da kalmayıp, söz konusu kararın geri alınması talebine atıfla, ‘neyi geri alayım; tarihi mi değiştireyim’ şeklinde son derece gayrı ciddi ve anlamsız bir ifadeyle, kararın yarattığı tahribatı gidermeye çalışmayacağını ortaya koymuştur. Halbuki, Kıbrıs Türk tarafının kastettiğinin tarihin değiştirilmesi değil, öngörülen federal ortaklıkla taban tabana zıt Enosis ideolojisinin özendirilmemesi, canlı tutulmaması ve Rum toplumunun Kıbrıslı Türklerle gerçek anlamda eşit düzeyde yetki paylaşımına hazırlanması olduğu açıktır.
Bu arada Rum lider Anastasiadis, Filelefteros gazetesinde 26 Şubat, 2017'de yayınlanan mülakatında, Kıbrıs'ta uzlaşı arayışlarında ‘azınlık/çoğunluk’ ilişkisinden bahisle Kıbrıs Türkünün siyasi eşitliğini bir ‘imtiyaz’ ve adeta lütuf seviyesine indirgeyerek ne gibi bir zihniyet içinde olduğunu göstermiş, yani baklayı ağzından çıkarmıştır”.
Anastasiadis’in olası federal devletin her kademesinde olması gereken siyasi eşitliğin, devletin sadece bazı katmanlarında olabileceğini öne sürdüğü ve dönüşümlü başkanlığın görüşme dışı olduğunu söylediği hatırlatılan açıklamada, bu ifadelerin, herhangi bir federasyon ruhuna aykırı olduğu gibi, Kıbrıs konusunda yerleşmiş Birleşmiş Milletler parametrelerine de taban tabana zıt olduğu vurgulandı.
Kıbrıs Rum tarafının kâğıt üstünde kabul eder göründüğü iki kesimli, iki toplumlu federasyon ve siyasi eşitlik kavramlarını bir türlü içselleştiremediği, hazmedemediği ifade edilerek, şöyle denildi:
“Ört bas edilmesi veya geçiştirilmesi artık imkânsız hale gelen bu samimiyetsiz ve uzlaşmaz tutum karşısında, gerek liderlik gerekse halk olarak takınacağımız tavır ve görüşmeler bağlamında izleyeceğimiz yaklaşım kanımızca son derece önemlidir.
Hiçbir şey olmamış gibi aynı koşullarda masaya dönmek ve görüşmelere bırakıldığı yerden devam etmek, sadece anlamsız hale gelen bir egzersizi sürdürmekle kalmayıp, karşı tarafın enosisçi/hegemonyacı zihniyetine prim vermek ve olası bir uzlaşıda gerçek bir eşitlikten vazgeçerek en iyimser ihtimalle bir "imtiyazlı azınlık" statüsünü kabullenmek anlamına gelecektir.
Hâlbuki, yöneticiler ve halk olarak içinde bulunduğumuz gerçekler ışığında geçerliliğini çoktan yitirmiş olan federal çözüm arayışlarına bel bağlamak yerine, tüm enerjimizi Devletimizi içte ve dışta geliştirmeye yoğunlaştırmamızın zamanının çoktan geldiğini düşünüyoruz”
Birçok kez olduğu gibi, Kıbrıs Rum tarafının maskesinin yeniden düştüğü ve bunun Türk tarafı için son alarm zili niteliğinde olduğu belirtilen ortak açıklamada, atılacak palyatif adımların Güney'deki kökleşmiş Enosis kültürünü değiştirmeyeceği, ortadan kaldırmayacağı vurgulandı.
“Bu koşullarda, sözde federal ortaklık müzakerelerine devam edip bunlardan ümit beklemenin olmayacak duaya âmin demeye benzediği” dile getirilen ortak açıklamada, son gelişmelerin, Kıbrıs'ta sorunun olası bir anlaşmanın teknik detaylarında değil, temel vizyon ve yaklaşımlarda olduğunu ortaya koyduğu belirtildi.
Kıbrıs Türk tarafı eşitliğe dayalı bir ortaklıktan bahsederken, Kıbrıs Rum tarafının rakamlara dayalı bir "azınlık/çoğunluk”tan bahsettiği, bunun da Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs Rum tarafıyla aynı amaç ve vizyonu paylaşmadığını gösterdiği ifade edilen açıklamada, gerek Güney Kıbrıs'la ilişkileri, gerekse görüşmeler süreciyle ilgili politikayı yeniden gözden geçirip gerekli düzenlemeleri/değişiklikleri yapma zamanının geldiği ifade edildi.
Ortak açıklamada, “Kıbrıs Türkü’nün ve kurumlarının siyasi eşitliğine pratikte ve gerçek anlamda saygı gösterilmeden, bunun ifadesi olarak en azından Kıbrıs Türkü’ne karşı uygulanan haksız ve Kıbrıs Rum tarafının hegemonyacı tutumunu sürdürmesine olanak sağlayan izolasyonlar kaldırılmadan müzakerelere başlanmasının yine bizi aynı kısır döngü içine sokacağını, bundan kaçınılması gerektiğini değerlendirmekteyiz” denildi.