Kılıçdaroğlu, 1 Aralık 2020’de partisinin grup toplantısında Erdoğan’ı ‘Katarlılardan emir almak’ ve ‘Londra’daki tefecilerin önünde diz çökmek’le suçlamıştı.
Ayrıca Erdoğan’ı ‘Kozmik odayı ‘FETÖ’ye açmak’la da eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları demişti: “Sen FETÖ’yle iş birliği yapıp orduya kumpas kuran başbakan mısın, değil misin? Bana ordudan bahsediyor. Sen kim, ordu kim ya? Sen orduya kumpas kuran bir başbakansın, kendi ordusuna kumpas kuran bir başbakansın sen.”
Erdoğan’ın avukatları, kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Kılıçdaroğlu aleyhinde 500 bin TL’lik tazminat davası açmıştı.
Davaya bakan Ankara 12’nci Asliye Hukuk Mahkemesi, 16 Mart 2022’deki duruşmada Erdoğan’ın açtığı davanın reddine karar vermişti. Mahkeme, gerekçeli kararını tamamladı.
DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın aktardığına göre hakim ret kararında, ‘temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması’nın anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını düzenleyen Anayasa’nın 13’üncü maddesiyle ‘Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin kötüye kullanılamayacağını’ içeren 14’üncü maddesini açıkça vurguladı.
‘Şiddetli ve sert siyasi eleştiri’
Kılıçdaroğlu’nun asli maksadının Erdoğan’ı siyaseten eleştirmek olduğu belirtilen gerekçede, konuşmanın ‘şiddetli ve sert siyasi eleştiri niteliği’nde olduğu vurgulandı. Mahkemenin kararında şu değerlendirme yer aldı:
“Konuşmanın yapıldığı yer ve zaman, ve konuşan ile muhatap alınan kişilerin işgal ettikleri mevki ve makam dikkate alındığında, işbu konuşmayla kamuoyunun siyasi bir tartışmaya ve çatışmaya dikkatinin çekilmesinin, siyasi bir konunun kamuoyu önünde derinlemesine ve ayrıntılı biçimde tartışılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.”
“İfade özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız ve hatta toplumun geneliyle ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici, endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir” ifadesi kullanılan kararda, şöyle devam edildi:
“Yani, bu hürriyet sadece herkes tarafından kabul görecek, tehlikesiz, genel eleştiri ifadelerini değil, ve fakat incitici, şoke edici, sarsıcı, ve dolayısıyla da daha çok dikkat toplayacak ifadeler için de geçerlidir. Dolayısıyla somut olayda kullanılan ifadelerin bu yönüyle de ifade hürriyeti kapsamında kaldığı düşünülmektedir.”
‘Muhalefetin sertçe eleştirmesi doğal’
Somut olayda, davacı cumhurbaşkanının toplum tarafından azami düzeyde bilinen, tanınan, konuşma ve davranışları tüm toplumca ayrıntılarıyla takip edilen, icraati herkesi etkileyen veya etkileme potansiyeline sahip bir kimse olduğuna işaret edildi.
Kararda, şu sonuca varıldı: “Ve en yüksek yürütme ve devlet makamında bulunması itibariyle, kendisine muhalefet edilmesi, ve işbu muhalefetin de kendisini sertçe eleştirmesi gayet tabidir; bu durumda davacı Sayın Cumhurbaşkanının kendisine yönelik şiddetli siyasi eleştiri içeren ifadelere karşı aynı durumda olmayan kimselerden daha yüksek seviyede tahammül göstermek mevkiinde olduğu değerlendirilmektedir.”